25 Mart 2009 01:00

göçük mehmet


0Bizim Madenkeş Selami, asger arkadaşı Ercep’e bir mektup yazmış. Bana da dedi ki “Ne olur ne olmaz posta geç intikal eder. Sen de gastede yaz, belki ordan eline ulaşır.” Ben de “Senin bu arkadaşın yarın buraya gelmiyor mu? Elden intikal ettirirsin mektubunu” dedim. “Ben ona nasıl yanaşıp da mektup verebilirim? Zaten mevzu buraya gelmesiyle alakalı, sen yaz” dedi, ısrar etti. Ben de yazdım işte:
Gıymatlı asger arkadaşım Ercep...
Evvela selam eder, bu teşrifinin hayırlara vesile olmasını temenni ederim. Epeydir haberleşememişdik, neyse ki bu seçim sebebiyle elim kaleme gitti. Bu satırları döşememin mahiyeti, buraya yani Zonguldak’a geliş yönünü bilmediğimden, İşçi Anıtı’nda yapacağın konuşmaya binaen en azından kendi gözlerinle şahit olacağın meseleleri ele almanı istemem. Ankara mı, yoksa İstanbul yönünden mi geleceğini bilmediğimden, şu hususlara dikkatini cezbederim. Ankara yönünden gelirsen, şehir sınırına girdiğinde Belediyenin köpek barakaları önünde bir dur. Köpekler yüksek sesle feryat figan havlıyorlarsa, “Neden?” diye bir düşün.
Saldın aşağıya doğru, Gökgöl Mağarası’nı geçince solda ağzı kapalı bir tünel göreceksin. Bir zamanlar halis muhlis kültür mantarı yetiştirilen bu ucu görünmeyen tüneli not defterine kaydet. Bir kaç viraj geçince gene sola bak! Geniş bir arazi göreceksin. Bu arazi geçmişte TTK’nın yağ deposuydu. Onca yağı hafızanda bir telaffuz et. Hızını yükselt, dörde tak. İkinci Makas’a geleceksin. Üç tane aynı istikamet yolu ile karşılaşınca sapıtma. Dereyi takip et, doğru olan bu! Ha, sağdaki tepeyi delip geçerim” dersen, ona karışmam. Böylece “Bağlık Kömür Procesi”ni de başlatmış olursun. Eğer İstanbul’dan gelirsen, Kozlu sahiline vurduğunda poyrazın da etkisiyle burnun bir koku alacaktır. Bu sana, değişik ilhamlar verebilir. Zaten yetgililere de değişik ilhamlar verdiğinden, misallerini göreceksin.
Bas gaza, bas gaza. “Denizi görecem” diye değil tabi! Her ne hikmetse dikilebilen şaşalı park binasını ve İstanbul haleflerinden Topbaş’ın belediye olarak milyarlarca lira borcu olmasına rağmen, şehrimize bahşettiği “gıdı gıdı parkı” görmek için!
Seni gidi seni, hiç değişmemişsin! Denizi görmekte zorlanabilirsin, olsun, tamahkarlığın lüzumu yok. “Durmak yok yola devam” diyorsan, şimdi de sağa bak. Haddinden fazla büyükce bir alan ortasında yıkık dökük bir bina ve üç kule göreceksin. Bu gördüğün, şehir olarak bizim seceremizi anlatacak önemli bir alan. Şu anki haliyle senin icraatının aynası. Yani sırrı dökülmüş ayna.
Daha ne diyeyim! Daha evvel bahsettiğim dere ile gene karşılaşacaksın. Geçerken paçaları sıvamayı unutma! “Dere” deyince, hafızamda bir söz teleffuz etti. “Derede, ikinci defa aynı suda yıkanılmaz.”
Neyse, sen beni mazur gör. Biz madencilerin hatırası bağbından yapılan İşçi Anıtı Meydanı’ndaki konuşmanı dinlemeye gelemiyeceğim. “Neden?” diye soracak olursan, “Evde torun-torba ekmek bekliyor. Emekli olduğum halde dağ tepe aşıp, kömür kazmaya devam ediyorum da onun için” diye cevaplasam, sapıtmazsın her halde! Yok yok sapıtmazsın! Asger arkadaşım değil misin? Seni iyi tanırım.
Son verirken baki selamlar. Kestane kebap acele cevap...
Madenkeş Selami
Fahri Bozbaş

Evrensel'i Takip Et