26 Mart 2009 01:00

EMEK GÜNLÜĞÜ


Yerel seçimlere beş kala, adayların kendisini tanıtma propagandaları hızla sürüyor. Seçimlerin en göze çarpanı, elinde trilyonluk bütçeleri olan sermaye partilerinin belediye başkanlarını saymazsak, muhtar adaylarının çıkışı diyebiliriz. İstanbul için bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kendi adlarına yakılmış türküleri, at üzerinde verilmiş pozları, hiç Hadise’yi dinlememiş olmasına rağmen, kendi aracında seçim parçası olarak Düm Tek parçasını çalarak seçmenlerin dikkatini çekmeye çalışan muhtar adayları var. Renkli bir çalışma, kendi çapında yaratıcılıklar var.
Seçime beş kala, sermaye partilerinin seçim hileleri, vaatleri dur, durak bilmiyor. Sahte gazeteler çıkarılıyor. Kimi ulusal basının küçük bir yerini değiştirerek, yerel alanda kendilerini manşet yaparak halkı kandırmaya çalışıyorlar. Yetmedi erzak, kömür, altın ve paralar çıkıyor ortaya. O da yetmezse kutsal kitaplara el bastırılıyor, kanaat önderleri ortaya çıkıyor, yeminler ettiriliyor. Seçim ya bu, her şey olabilir. Yeter ki seçim kazanılsın, gerisi önemli değil. Parası olan konuşuyor havası var, duvarlarda büyük posterler, sokaklarda bayraklar, harcanan trilyonlar. Yarın yeniden halkını cebine uzanacak eller, seçimin bitmesini bekliyorlar.
Seçime beş kala, işsizlik ve yoksulluk diz boyu. Resmi rakamlara göre dört kişiden biri işsiz. Nüfusun yarısından fazlası, açlık sınırının altında yaşıyor. Asgari ücret varoşlarda bile bir kira kadar. Başbakan artık itiraf ediyor. Evet, işsizlik yükseldi, fakat sadece bizde değil diyerek kıvırıyor. Yolsuzluk zaten aleni yapılıyor, artık bunlar mesele olmaktan çıktı. Bal tutan parmağını yalar misali, yolsuzluklar olağan hale geldi. AKP bununla övünüyor, içimizde çürükler var ayıklayacağız diyor, oysa hepsi çürük. AKP Hükümeti’ni ve sermaye partilerini toptan çöp sepetine atmanın zamanı geldi, geçiyor.
Seçime beş kala, sendikalar ve sendikacılar sessizliğini koruyor. Her seçim zamanı, partiler üstü politika. Çünkü hep seçim sonrasını gözetiyorlar. Aman ters düşmeyelim, aman falanca partiyle karşı karşıya gelmeyelim, endişesi ve kaygısı var. Dıştan sendikacı, içten mevcudun devamından yana. Çünkü istenirse yaşanan bunca işsizlik ve yoksulluk karşısında, sendikasızlaştırmak karşısında söylenecek bir çift söz olurdu. Daha bundan yaklaşık bir ay öncesi İstanbul bunu söyleneceğinin işaretini verdi, devamı gelmedi. Bu seçimde geçer, bakalım başka ne gerekçeler bulacağız.
Seçime beş kala, düşünceli ve gözlerini uzağa dikmiş bir işçiye soruyorum. Ne düşünüyorsun. “Gırtlağa kadar borç içindeyim. İşsizlik kaygısı ve endişesi var. Bu kadar borçla işsiz kalmak ne anlama gelir, ölüm demektir. Bunu düşünmek istemiyorum. Ben, karım, çocuklar perişan oluruz” diyor.
Seçime beş kala, kriz bacayı sarmış, memleket yanıyor, seçim sonrası daha ağır koşullar ve şartlar bekliyor bizleri. Bu günden, yarına mücadele etmekten başka yol yok.
Seçime beş kala, Çorum’da Ravelli işçileri, İstanbul Ebru Nakış işçileri, Kayseri’de işsizler, mülksüzler, yoksullar ses çıkarıyor, “Biz de varız” diyorlar.
Seçime beş kala tarihin çarkı yavaş da olsa dönüyor, bunun durdurmak mümkün değil, hızlandırmak elimizde.
SEYİT ASLAN

Evrensel'i Takip Et