31 Ağustos 2009 00:00
EVRENSELDEN
Politik olarak sıcak geçen bir yazı geride bırakıyoruz. Normalde yaz günleri, dünyanın neredeyse bütün ülkelerinde gündemin biraz daha seyrek olduğu zamanlardır. Eylül ayı yine tempolu günlerin başlangıcı gibi algılanır. Ancak dediğimiz gibi, bu kez öyle olmadı. Yaz, Türkiye için politika gündemi açısından da diğer gündemler açısından da sıcak geçti. Kürt sorunu tartışmaları, kamu emekçilerinin TİS süreci, krizin sonuçlarına dair gelişmeler, Ergenekon davası gibi gündemler, sıcak gündem maddelerinin başlıcaları.
AKP Hükümetinin Kürt Açılımı adı altında gündeme getirdiği sürecin etkileri önümüzdeki ayları da etkileyecek gibi görünüyor. AKP iktidarı, MHP ve CHPye ek olarak Genelkurmay Başkanı Başbuğun ortaya koyduğu tavırdan sonra, söz konusu açılımı adını Milli Birlik Projesi olarak tanımlamaya kadar götürdü. İlk olarak Kürt Açılımı, ardından Demokratik Açılım, MGK toplantısından sonra Terörü Bitirme Planı ve son olarak da Milli Birlik Projesi... Hükümet, karşılaştığı tepkiler üzerine başka yeni adlar bulur mu, bilemiyoruz.
Ancak açık olan bir şey var ki, o da, Kürt sorununun hükümete bırakılamayacak kadar ciddi bir sorun olduğudur. Kalıcı ve halkçı bir çözüm için emek ve demokrasi güçlerinin, halk kesimlerinin, onların örgütlerinin inisiyatifleri birincil dereceden önemlidir. Bugün her ne kadar, iktidar olmaktan gelen nedenlerle hükümet bu meselede önde görünse de, bu meseleyi hükümetin önüne koyan da yine saydığımız güçlerden başkası değildir. Eğilip bükülmeden bu konuda samimi bir mücadele vermesinden emin olunacak güçler de yine bu güçlerdir.
Türkiye yazı bitirirken, barış haftasını da karşıladığı günlere giriyor. Bu yıl barış haftasına, Kürt sorununun çözümüne dair tartışmaların daha yaygın yapıldığı bir süreçte giriyoruz. Bu, nereden bakılırsa bakılsın çözüm isteyenler açısından olumludur.
Ancak önemli olan bundan sonrasıdır. Barıştan yana güçler, barış haftası boyunca büyük bir enerjiyle çözüme dair taleplerini ortaya koymalıdırlar. Bunu yapması gerekenler de elbette sadece barışa susamış olan Kürtler değil, onlara omuz vermesi gereken Türk emekçileri, Türkiyenin batısındaki emek ve demokrasi güçleridir. Sıkça vurgu yapılan Türk ve Kürt kardeşliği de bunu gerektirmektedir. Kürt sorunu konusundaki gelişmeleri, ABD emperyalizminin planları ve AKPnin buna endeksli hesaplarına terk etmek istemeyen bütün güçler, bu konuda inisiyatif almak durumundadır.
Eğer Türkiyeli bir çözüm isteniyorsa, eğer çözümün içeride olduğu söyleniyorsa, o zaman bunun gereği de yapılmalıdır. Şovenizmi gerileterek barışın taşlarını döşemek, yolunu açmak için barış haftası iyi bir fırsattır ve değerlendirilmelidir.
Bu yılki barış haftasını, çözüm tartışmalarının da sağladığı elverişli zeminde, barışın yolunu açtığımız bir sürece dönüştürelim. Ne kadar çaba gösterirsek, ne kadar emek verirsek, ne kadar çalışkan davranırsak, kuşkusuz barışa da o kadar yaklaşacağız.
Türkiyenin doğusundan batısına kadar barış taleplerinin yükseltildiği bir hafta diliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle Kürt ve Türk okurlarımızın, halklarımızın 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutluyoruz.
İyi haftalar!..
Evrensel'i Takip Et