12 Eylül 2009 00:00
HAYAT YAZILARI
İstanbul ve Trakyada yaşanan felaket elbette çok şeyi yeniden düşünmeyi gerektiriyor. Doğaya meydan okuyan tüketim hırsımızın bedeli diyerek, daha sosyal ahlak değerlendirmesi yapmak mümkün. Kapalı dolmuşta işe giden kadınlar ya da başka hikayeleri düşündüğünüzde elbette iş başka noktalara ulaşıyor. Suçu doğaya ya da muğlak biçimde topluma yıkmanın ötesinde bir sorumluluk tanımı kaçınılmazdır.
Belediyeciliğin rant elde etme boyutunu görmezlikten gelerek bu anlamda bir ipucu yakalayamayız. Yeni imar alanları açılmasında kimin ne kadar payı olduğuna dair bir hesaplaşmayı yapmadan bu yaşadığımız tablodan kurtulamayız. Yolsuzluğun , hırsızlığın sadece bireysel suçlar olmadığını, bunun mutlaka hepimize dokunan sonuçlarını bu denli büyük acılar yaşamadan öğrenemeyeceğiz. Yerel yönetimlerin, insan hayatını şekillendirme potansiyeli gittikçe daha da yükselmektedir.
Güçlü Türkiyeyi, güçlü orduda aramak yerine, zor günümüzde derdimize çare olabilmesinde aramalıyız. İnsan hayatını bu denli değersizleştiren anlayışların etkin yargılanmasında aramalıyız. Ne yazık ki bu yaşadığımız dramı da daha öncekiler gibi kısa sürede unutacak ve bildiğimiz gibi davranmaya devam edeceğiz.
Ölen öldüğü ile vurgunu katliama çeviren de yaptığı ile kalacak. Yeni felaketlerde yeni kurbanlar verecek ama yine eski alışkanlıklarımızı devam ettireceğiz. Bu bir karamsarlık değil. Aksine hayata dair gerçekçi umutları yeşertebilmenin kanallarını arama çabası. Hesap veren siyasetçileri beklemek değil, hesap soran bir toplumu inşa etmek bunun için anlamlı. Hesap vermeyi de hesap sormayı da göze alanların siyasete müdahalesi bu açıdan önemli.
Türkiyenin bütün planlı gündemleri devre dışı bırakan bu utanç tablosu hepimiz için ibretler içeriyor. Elbette bizden daha ağır, sel, tsunami, kasırga yaşayan ülkeler var. Kayıpları sayısal olarak bizdekinden çok daha fazla. Ama bizde yaşanan tam bir felakete davetiye çıkarmak. Sonra da hiç bir şey olmamış gibi yola devam etmek. İstifa diye bir müessesenin esamesi okunmuyor bizde. Bırakın kusuru, ihmalden dolayı bile cezalandırılan kamu görevlisi olmuyor.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Siyaset eşrafı nutuk üstüne nutuk atıyor. İstanbulun bu güne gelmesinde payı olan herkesin halkın yüzüne bakarken utanması gerekiyor. Tabii bütün bunlar bizim safiyane hayallerimiz olarak kalmaya mahkum gözüküyor. Ankaradan afet bölgelerine ilk etapta gönderilen mali destek rakamlarını duyunca kulaklarıma inanamıyorum. Acaba sıfırların atılmasından dolayı ben mi rakamları karıştırıyorum diye düşünüyorum. Ama yazılı basına yansıyan rakamlarda aynı. Ben burada yeniden hatırlatmaya değer görmüyorum. Ankara şaka yapmıyor sanıyorum. Ölümün soğuk yüzü böyle şakaları kaldırmaz diye umuyorum.
AYHAN BİLGEN
Evrensel'i Takip Et