20 Eylül 2009 00:00
KÜLT-ABLASI
GÜNÜN YAZILARI
Adettendir. Bir "Eski bayramlar" çakarsın, yırtarsın paçayı böyle günlerde. Ben pek anlamam. Zaten bayram seyran anlatacak yaşa gelmedim Yahut öyle avunuyorum. Kim bilir? Cafcaflı bayram yerleri, dolanmış, karışmış, tiftilmiş sevgi yumağından renkli ilmekler, coşkudur, heyecandır, mutluluk gözyaşlarıdır kalmamış hard diskde. Ya gerçekten iyi anılarım yok, ya da hepsi silinmiş defterden. Sofraya konup konup kaldırılan neredeyse kimsenin artık yemediği "Nerde eskisinin tadı" nutkuna katkıda bulunmak istesem de mümkün değil.
Zaten oldum olası özel günleri sevmem. Dışarıda haldır haldır bir o yana bir bu yana turlayan kalabalık, evlerin içinde bir hazırlık, bir stres, bir sıkıntı, durduk yere gerginlik Hep aynı münasebetle. Rahatımı bozmayacağım. Bayramı yok sayacağım. Anlama da ehemmiyete de boşverdim. Maksat tarih atmak olsun. Ben bu aralar emniyetimizin bizlere armağan ettiği bayramla meşgulüm. C. G. "Yakalandı", "Ne ilgisi var teslim oldu", "Çemberi daralttık da öyle oldu", "Açtı, perişandı, sucuk istedi", "Babasına üzülmüş", "Şimdi o sucuk ekmekçiye bağlanıyoruz" şeklinde bütün yurtta kutlanan bayramla.
Malum satış grafiği önemli ilgiyi çekemedin mi hop uçurumdan aşağı yuvarlanıverirsin. Haber bültenleri ne yapsın? Seyirci ne isterse verecek. Çember daralsın siz daralmayın haberleri ayyuka çıkmış durumda. Katil zanlısının günlüğü ayrı, öldürülen kızın yargısı, infazı ayrı. Ama bu son nokta. Bereket yazıyı geciktirdim. Akşam haberlerine bana buradan bir şey çıkar mı diye bakınırken ekranın karşısında apıştım kaldım. Hâlâ kulaklarımda çınlıyor, silmek istesem de yıllarca silinmeyecek, ciddi hasar bırakarak aklıma kazınacak cinsten bir şey bu. Ali Kırca'nın sunduğu bültende arka kapak diye bir köşe yapmışlar. O ne metin, o nasıl göndermeler, kısacası "Aman Allah'ım o ne?".
Aylardır tartışılan cinayet tartışmalarına günlerdir bitmeyen tevkif kutlamalarına yeni bir boyut. Sizin hiç kızınız öldü mü diye başlayan yorumu duyunca öylece kaldım televizyonun karşısında. Konuşma romantik bir müzik eşliğinde uzadıkça uzadı, sündükçe sündü.
Sizin hiç kızınız öldü mü, kafası bavula kondu mu kabilinden şiirden bozunca şiirli olur sanılarak hafızalarımızın boş yerlerine çöreklenen, çöreklenirken her duygunun telini çekiştirerek uzun uzun en arabeskinden gırtlak namesine giren, tacizde sınır tanımayarak tüylerimi diken diken eden bir metinden söz ediyorum. Nasıl yani? Başka bir şey diyemeden tekrarlıyorum bunu. Nasıl yani? Yüksek reytingi garanti tartışmayı eritip, biraz Cemal Süreya dizesi gölgesi, bir parmak Sezen Aksu şarkısı tozu, az biraz şarkı sözü ekstresi, iki hicaz name ve zurnanın zırt dediği yer. Mağdure başını göğsüne yasladığı çok güvendiği bu adam ne yapıyordu sorusunu sorarken ben de benzer soruları sormaya başladım. Ne münasebetle? Hangi akla hizmetle? Kim? Niye? Bir yanda sevdasının arkasında duramayan "Öfkesinin faturasını ödememiş" kirişi kırmış bir adam ve öte yanda bıçaklanıp testereyle doğranırken hayal kırıklığıyla adama bakan "Hıçkıran bir soruyla neden" ya diye soran bir kızın hikayesini dinledik. Zaten şiddet pornografisine doymuştuk. Bir de acılısından denedik böylece, biraz hatıra defteri edebiyatı, biraz top on listesi sosu da eksik değil tabi.
Duygusal teşhirciliği geçtik, yavaş yavaş sırları aralayıp cinnet organlarını bütün ayrıntılarıyla inceledik hep beraber, banyodan yeni çıkmış ıslak psikolojik durumları, genç kız çekmecesinde beklemiş kilidi yeni açılmış günlük sayfalarının arasından dikizlemeye devam ettik. Haberde yeni boyut bu demek. Acı pornografisi. (Başkasının Acısına Bakmak/Susan Sontag diyeyim ilgilenenler toparlayamadığım cümlelerin altında ne var okusunlar anlasınlar.) Nasılsa gönderen gönderene ben de Susan Sontag'a göndereyim. Bu sefer doğru yere gitsin bari. Biliyorum karmakarışık kağıda ne varsa kustum, anlatamadım da. Ama şaşkınlık içindeyim, bu haberin aldığı şekil mi, ben satayım da ne sattığım beni ilgilendirmez mi, anlamlandıramadım, abandone olmuş vaziyetteyim. Bu kadarı da olmaz safhasında takıldım kaldım. Yorum yapmıyorum. Anlatılmaz yaşanır bir haldi, aklımda kaldığı kadarını geveledim nasılsa pek yakında sitelere düşer okursunuz.
Ahh nerde o eski bayramlar diyemiyorsam da, yaşım ah nerde o eski haberler, yorumlar demeye müsait. Ağaca çıkıp da inemeyen itfaiyecilerle köşe kapmaca oynayan kedi, yavrusunun başında bekleyen fedakar martı, kolonisiyle beraber üç gün kapıda bekleyip komşunun gözünü oyan kinci karga size sesleniyorum. Kadrinizi kıymetinizi bilememişim hepinizi çok özledim. En çok da masumiyetinizi.
ayşebengi
Evrensel'i Takip Et