2 Ekim 2009 00:00

BAŞYAZI


Günlerdir çeşitli etkinliklerle süren IMF karşıtı eylemler dün, IMF başkanına pabuç atılması ve çeşitli türden eylemlerle sürdü. Ve polis eylemcilere yine insafsızca saldırdı; gözaltılar, gaz, şiddet sokakları kapladı. Kriz, işsizlik, yoksulluk pençesindeki emekçiler, bu sorunlardan IMF’yi, onun şahsında temsil olunan neoliberal politikaları sorumlu tutuyorlar. Onun için de IMF karşıtlığı, IMF-Dünya Bankası’nın bu zirvesi vesilesiyle bir kez daha öne çıkıyor.
Öte yandan, sağlık emekçileri başta olmak üzere, çeşitli sendika ve emek örgütlerinin çağrısıyla, dün İstanbul başta olmak üzere birçok ilde SSGSS’yi protesto eylemleri yapıldı. Çünkü dün SSGSS’nin uygulamaya başlanmasının birinci yılıydı. Ve hükümet, halka sanki ödül veriyormuş gibi, SSGSS’nin birinci yılında (dün) muayene ücretlerini yüzde 50-400 arasında artıran tebliği yürürlüğe soktu.
İlköğretim okulları ve liselerin açılmasının üstünden bir hafta geçti. Ama öğrenciler sınıflara sığmadığı için okulların zimmetlendiği polislerin daha ilk günden öğrenci dövmesine kadar varan skandalvari olayların haberlerinin ardı arkası kesilmiyor.
Dün İzmir-İzbeton işçilerinin (1100 işçi) grevi mahkeme kararıyla ertelendi.
Yine önceki gün DTP’li beş vekil için mahkeme, polis zoruyla mahkemeye getirilme kararı aldı. 1994’teki gibi bir rezalet Meclis’in kapısına da Türkiye’nin kapısına da dayanmış bulunuyor. Oysa hükümet daha iki ay önce, “Kürt Açılımı’yla ilgili düzenlemeleri” Meclis açılır açılmaz devreye sokacağını ilan etmişti.
Dün, yasama yılının da ilk günüydü ve Meclis kendiliğinden toplandı. Bütün halkı temsil ettiğini iddia eden milletvekilleri de dün Meclis’te toplandı.
Bu toplantı yasa gereği bir toplantıydı ama, Meclis’in bu olayları nasıl ele alacağı konusundaki tartışmalar, bu toplantıyı çok önemli yapıyor. Çünkü mevcut Anayasa’ya göre ülkenin nasıl yönetildiğinin sorgulanma yeri Meclis’tir.
Ancak Meclis’te en büyük çoğunluk AKP, CHP, MHP’de olunca, yukarıda bir-iki gün içinde sokaklara dökülen konuların bile Meclis’in gündemine girip girmeyeceği çok şüphelidir.
Dahası, sermaye güçlerinin Meclis’ten beklediğine ve Meclis’in bileşimine bakıldığında, bütün bu alanlarda, “Meclis’te halkın seçtiği vekiller var, halkın feryatlarını duyarlar” demek çok güçtür. Hatta, Meclis’in sadece sermayeyi dinlediği, bazı konularda (Kürt sorunu ve demokratik haklar) ise sermayenin has örgütlerinden bile geri tutum takındığı göz önüne alındığında, “Meclis keşke açılmasaydı” dedirtebilir.
Bir hafta sonra IMF toplantıları sona erecektir. Ama IMF’nin temsil ettiği politikalar, sermayenin işsizliği ve yoksulluğu derinleştirerek krizden çıkma programı; sağlığın, eğitimin ve öteki kamu hizmetlerini piyasalaştırma girişimleri, grev yasakları, sendika hakkı tanımazlık, emekçilerin çektiği sıkıntıları umursamama sürüp gidecektir.
Meclis gece gündüz çalışacaktır ama emekçilerin, sendikalar ve emek örgütlerinin gündemlerine yeni hak gaspları girecektir.
Bu yüzden bu yeni yasama dönemi, SSGSS’nin ikinci yıla basması, krizin şu aşaması; hak gasplarına, sermayenin saldırılarını püskürtme mücadelesinde gerçek ve kalıcı adımlar atan bir mücadele hattında birleşmesinin dönemi olmalıdır ve böyle olduğu ölçüde emek mücadelesinin ilerlemesinin önü açılacaktır.
Bütün bu vesilelerle halkın çeşitli kesimlerinin beklentisinin artması, eğer işçi sınıfı ve halkın mücadelesinin sermaye partilerinden bağımsız olarak örgütlenmesi ve mücadelenin ilerlemesinin bir vesilesine dönüştürülebilirse anlamlı olacaktır. Onun içindir ki işyerlerinde, emekçi semtlerinde, okullarda, hastanelerde daha bir bilinçle, daha bir büyük enerjiyle çalışmaya hız vermek, emekçilerin tek seçeneğidir. Çünkü emekçiler için bir güç olmanın, ülkenin kaderine müdahale etmenin ve kendi geleceklerine sahip çıkmanın tek yolu budur.
İHSAN ÇARALAN

Evrensel'i Takip Et