16 Aralık 2009 00:00
BAŞYAZI
Önceki gün Diyarbakırda toplanan Demokratik Toplum Kongresi, kapatılan DTPnin milletvekillerinin milletvekilliğinden istifa etmeleri kararını aldı. Eski DTPli yeni BDPli vekillerin önümüzdeki birkaç gün içinde, istifa dilekçelerini Meclis Başkanlığına vermeleri bekleniyor.
Böylece DTPliler, yeni partileri Barış ve Demokrasi Partisinin (BDP) tabelasını asarken, sine-i millete dönüşü hayata geçirecek adımı da atmış oldular.
Böyle durumlarda çokbilmiş edalarda endam etmeyi alışkanlık yapmış olan Masa başı siyaset projecisi takımı, Ne olacak canım? Onlar istifasını verir, Meclis de istifayı kabul etmez, böylece normal seçim zamanına kadar idare edilir diyorlar. Ama fena halde yanılıyorlar!
Açıktır ki ne DTPyi kapattırıp zaferlerini kutlayanlar, ne de onlara çanak tutan projeciler sürecin nereye evrildiğinin yeterince farkında değillerdir. Çünkü bir operasyon olarak gerçekleştirdikleri anlaşılan DTPnin kapatılmasıyla sorunun legal alandaki muhataplarını Meclisin dışına iterken, aynı zamanda açılımı da Kürt sorununun demokratik çözümünü savunan Kürtlerin örgütlerini dağıtmaya indirgemişlerdir. Bu da ülkeyi karanlık, her türden provokasyona açık bir mecraya sürüklemek demektir.
Önceki gün, Tayyip Erdoğanın bütçe konuşmasında ortaya çıktı ki; DTPnin kapatılması için Anayasa Mahkemesini harekete geçiren, Başbakan Erdoğandır. Başbakan bu konuşmasında, diğer AKP yetkililerinden farklı olarak (Bir de Cemil Çiçek DTPnin kapatılmasını açıkça savunmaktadır. Hatta Anayasa Mahkemesi kararından önce de Batasuna örneğini vermiştir) DTPnin kapatılmasını açıkça savunmuştur.
Demek ki, Kurban Bayramında Antakyada yaptıkları görüşmede, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıçla Devlet Bakanı Cemil Çiçek, bu operasyonu planlamışlar.
Şimdi şu da açıkça söylenebilir ki; DTPnin kapatılması Anayasa Mahkemesinde görüşülürken, Beyaz Sarayda da Erdoğan ve Obama arasında görüşülmüş, ABDden olur alınmıştır. Nitekim kapatma kararından sonra da ABD, Bu Türkiyenin iç işidir diyerek kapatmaya destek vermiştir.
Ortaya çıkan gerçeklere bakıldığında; DTPli vekiller, sine-i millete dönüş kararı alıp vekillikten istifa ederek yollarına devam edeceklerini açıklarken, Erdoğan, hükümeti ve AKP ise sine-i Amerikaya dönüş kararı almıştır. Çünkü, DTPyi kapatarak AKP Hükümeti, Kürt sorununu nasıl çözeceğini konuşacağı tek bir ciddi odak bırakmıştır; o da ABDdir! Çünkü artık AKPnin Açılımı başardım diyebilmesinin koşulu, Kürt direnişini kırmak, Kürtlerin örgütlerini tasfiye etmek olacaktır. Bugünkü koşullarda, Kürtleri muhatap almadan bunu yapabilecek (ABD bunu yapabilir mi, bu ayrı bir sorundur ama AKP buna inanmaktadır) tek güç de ABDdir. Öyle olunca Tayyip Erdoğan da, açılımı az çok anlamlı, barış vaat eden ve desteklenir hale getiren etkenleri ortadan kaldırmıştır. Ve bu saatten sonra kendi yandaşları ve iş birlikçileri dışında Erdoğanın (Bunlara ABD eklenebilir) destekçisi kalmayacaktır.
AKPnin bu kararından hoşnut olması gereken CHP, MHP gibi milliyetçi güçler ile asker ve sivil güç odakları bile, AKPye destekten geri duracak; AKPnin, bu çöken açılımın enkazı altında kalması için ellerinden geleni yapacaktır. Bu ise AKP Hükümetini ve AKPyi daha çok ABDnin sinesine yaslanmaya itecektir. AKPnin pek bir hevesle uygulamak istediği yeni Osmanlıcılık da ona bu sıcak sineye sığınmak için gerekli ideolojik ve tarihsel referansları sağlayacaktır!
Ancak bütün bunlar, Türkiyede ve Türkiye merkezli olarak Ortadoğuda olacağı için de olup biten sadece AKPnin politikalarının iflası değil, aynı zamanda ülkenin yeni gerilimlere, çatışmalara sürüklenmesi; bölgede kanlı olaylara yol veren gelişmelerin önünün açılması demek olacaktır. Bu yüzden de önümüzdeki dönem Türkiyenin aydınları, demokrasi güçleri için son derece önemli yeni yükümlülükler getiren, belki pek çok hesabın yeniden yapıldığı bir dönem olacaktır.
Bu dönemin sorumluluklarının neler olabileceğine de yarın değineceğiz.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et