26 Mart 2010 00:00

Her hareketten filim çıkmaz

Kimisi televizyonda, tiyatroda güzel işler yapıyor. Kendince güldürüyor, seviliyor. Ama bu film çekmek için yeterli sebep mi?

Paylaş

Kimisi televizyonda, tiyatroda güzel işler yapıyor. Kendince güldürüyor, seviliyor. Ama bu film çekmek için yeterli sebep mi?
Televizyonda Çok Güzel Hareketler Bunlar adında bir programla adını duyuran BKM Mutfak ekibinin Çok Filim Hareketler Bunlar’ı, biraz bu yolun yolcusu. Daha filmin girişinde, programın da sunuculuğunu yapan Eser, herkesin aklındaki soruyu soruyor: “Televizyonda yaptığımız işi yapacaksak, neden film çektik? Yan salondaki filme gitsek daha iyi değil miydi?”
Verebildiği cevap şundan ibaret: “Ama bu kez sinemanın olanaklarını kullanıyoruz”. Yanisi, isterlerse oyuncuyu uçurabiliyorlar, sivrisinek yapıp yatak odasında doluşturabiliyorlar, yüzünün şekliyle oynayabiliyorlar, efekt yapabiliyorlar falan. Sanki, program için yazılmış skeçlerden artanları bir kenara ayırmışlar, “Bunları sahnede yapamadık, film olsa yapardık” dediklerini seçmişler, filme koymuşlar.
FİLM ÇEKMEK BAŞKA
Karşımızdaki sonuç, televizyon programından farklı değil. Skeçlerden oluşuyor. Sunumlarla birbirine bağlanıyor. Yılmaz Erdoğan çıkıp da seyirciye nasıl bulduğunu sormuyor, belki tek fark o.
Yani bir kere ortada bir “film” yok aslında. Çok Filim Hareketler Bunlar’da ona yakın skeç var. İddiaya göre, bunlar bir “yaz” teması etrafında bir araya getirilmişler. Tatile gidenlerle başlayıp, gidemeyenlerle devam etmişler. Uçak yolculuğu skecini tatile uçakla gitmeye, okul skecini tatil bitince okula başlamaya bağlamak, gereksiz bir zorlama. Kabul etmeliler, ortada bir bütünlük yok. Artan skeçleri kırpıp “filim” yapmak istemişler, olmamış. Adındaki gibi “hareket” yapmışlar.
Mutfakçıların bildiği gibi, tiyatro sahnesi de, televizyon stüdyosu da, sinema perdesinden farklı yerler. Televizyonda birbirine benzeyen işlerin belli şekilde güncellenip yeniden sunulması, gidebilir, kabul edilebilir, iş yapabilir. Ama bunun aynısını sinemaya koyunca, olmuş olmuyor. Üstüne “sinemanın olanağını” kullanıp adam uçursan da olmuyor.
Giderek tekrara dönen televizyon programında da bunun izlerini görmek mümkün. BKM Mutfak ekibi, belli ki çoğu yetenekli oyunculardan, zeki gençlerden oluşuyor. Güzel şeyler yakalıyorlar. Ama çok belli bir sorunları var: Senaryo.
SKEÇLERDE NELER VAR?
Çok Filim Hareketler Bunlar’daki skeçlerden sonuncusunda örneğin, arkadaşlarıyla şakalaşırken, bir öğrenci uçmaya başlıyor. “Burası uçma yeri mi” diye itiraz eden öğretmenle birlikte, müdüre gidiyorlar, hikaye iyi gidiyor. Derken, o kadar işte.
Belli ki, tiyatroda bir karakter sahneye nasıl girer, bunu biliyorlar. Bunun gereğini yapıyorlar. Ama sinemada, pat diye kamera birine dönüyor, o bir şey diyor gidiyor, biz kimdi o anlamıyoruz, karakterler yerli yerine oturmuyor, anlatılmıyor.
En beğenilen skeçlerden biri, filmsiz fragman olsa gerek. Bir genç çift plajda uyuyakalıyor ve plaj sabah bir anda, pazar günü günübirlikçilerin baskınına uğruyor. Savaş filmlerine benzetilerek “300 Günübirlikçi” diye bir fragman yapılmış. Adamlar neden gelip bunları çekiştiriyorlar, nasıl 300 kişi bir anda plajı basıyor gibi mantıksızlıkları geçtim, sonuçta bu skeçte ne anlatılmış oluyor? “Halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremedi” mi? Ayıp ama.
Skeçler içinde en iyi fikir, “Elalem Ne Der” bölümüne ait. Genç kız, erkek arkadaşıyla mezuniyet balosuna gidecek. Annesi “Elalem ne der” deyince, kız “Soralım” diye düşünüyor ve skeç başlıyor. Komşuları, mahalleliyi dolaşıp “Ne dersiniz” diye soruluyor.
ŞIKLATMA SİNEMASI
Çok yazık ki, bir kez daha ortada; Recep İvedik, sinemada komedi çıtasını düşürdü. Televizyonda kendisini kanıtlayan mutfakçılar, “O yapıyor da biz neden yapamayalım” dese, itiraz edemiyoruz işte.
Sinemanın olanaklarıyla ilgili meseleye gelince: Sinemada, parmağınızı şıklatıp bir adamı yok edebilirsiniz, doğru. Ancak parmağınızı şıklatıp birini yok edince, sinema yapmış olmazsınız. Yan salondaki yapmış olabilir ama.
Sonuçta hareket çekmek başka, film çekmek başka.

Çok Filim Hareketler Bunlar
Yönetmen: Ozan Açıktan
Senaryo: Eser Yenenler, Oğuzhan Koç, Zeynep Koçak, İbrahim Büyükak, Murat Eken, Metin Yıldız, Şahin Irmak, Büşra Pekin
Oyuncular: BKM Mutfak Oyuncuları


BUNLAR DA YENİ YABANCILAR

AY


Küçük kapalı bir ortamda geçen, kimlik teması üstüne bir hikaye. Ay’da bir üste görevli olan astronot Sam, bir süre sonra öğrenir ki, aslında Sam’in kendisi değil klonudur. Bir de bakar, başka klonlar da var. Kimlik meseleleri biraz karmaşık anlatılmış. Ama hepsinin arkasında daha fazla kâr etmeye çalışan bir şirket olması, anlamlı. Galiba Amerikan sineması, kapitalist kafayı dünyanın dışında bir yerlerde daha kolay teşhir ediyor. (Bkz: Avatar). Gerty adlı robot da, büyük ölçüde uzaylı filmlerden tanıdık bir her şeye hakim bilgisayar ama komplocu tarafı kesinlikle çok başarılı bir gerilim unsuru. Sam Rockwell, neredeyse tek başına bütün filmi çok iyi götürüyor, bir de Gerty’yi seslendiren Kevin Spacey’i saymak lazım.
(“Moon”, Yönetmen: Duncan Jones)
KUTURichard Kelly, enteresan filmlerin yönetmeni. En çok da Donnie Darko ile bilenler biliyor. Kutu ise, tanımadığınız birine ne kadar kötülük yapabilirsiniz sorusu ile başlayıp, bir Büyük Birader karabasanına doğru ilerleyen bir karanlık hikaye. Genç Lewis çiftinin kapısına bir kutu bırakılıyor ve hayatları, o kutuyla değişmeye başlıyor. Düğmeye basarlarsa bir yabancı onlara bir sürü para verecek ama hiç tanımadıkları bir yabancı da ölecek. Nasıl ve neden öyle olduğu sorusunun havada kalması, filmin önemli bir sorunu. Dahası, işin içinde bir derin devletsel durumlar var gibi başlayıp sonra tuhaf bir yarımlıkta kalması, fena olmuş. Cameron Diaz ve James Marsden eh, Frank Langella bayağı ürkütücü.
(“The Box”, Yönetmen: Richard Kelly)

SERSERİ MAYINLARYine bir Ferzan Özpetek filmi. Yani üst sınıftan insanların birtakım aile problemleri vardır ve filmin başında ya da sonunda öğreniriz ki asıl mesele eşcinsellik üstünedir. Burada da makarna üreticisi bir ailenin farklı kuşakları arasındaki meseleler var. En anlamlı kısmı, filmdeki birçok karakterin, “normallik” ve hayatı başkalarının istedikleri doğrultuda yaşama zorunluluğuna isyan üstüne kurulu olması. Dolayısıyla hikayeler bu paralelde büyük ölçüde ilerliyor. Fakat sonlara doğru, yine Özpetek’in bildiği yere geliyor, aile öpüşüp barışıyor, eşcinsel adamın+ derdi her şeyin üstüne çıkıyor, güzel sorular sorup iyi bir hikaye kuracakken düşüyor. Riccardo Scamarcio çok yakışıklı, Nicole Grimaudo çok güzel, oyunculuklardan çok dikkat burada.
(“Mine Vaganti”, Yönetmen: Ferzan Özpetek)

UZAKLARA GİDELİMNedense çok tutulan, takip edilen bir yönetmen Sam Mendes. Aslında, dünyanın en ömür boyu ilişki taraftarı yönetmeni, yani Hollywood’un yüz yıldır savunduğu ideal aşka benzer bir fikri var. Tek farkı, bunu öyle mıymıy bir şekilde anlatmıyor. Amerikan Güzeli’nde orta yaşlı adamın da, Hayallerin Peşinde’nin genç çiftinin de kendine özgü ve izlemeye, düşünmeye değer hikayeleri vardı. Uzaklara Gidelim’deki çiftin yolculuğu sırasında rastladıkları da öyle, her biri nevi şahsına münhasır. Çift, çocuk bekliyor ve kendilerine yaşayacak bir yer arıyor. Tanıdıkların yaşadığı kentlere gittiklerinde, anne babalık ve çift olmak üzerine birbirine hiç benzemeyen çiftler görüyorlar ki, hakikaten izlemesi eğlenceli. Anne baba olmanın halleri üstüne, düşünmeye ve sorular sormaya çalışıyor, sonunda çok bir yere bağlamasa da. Diyaloglar iyi, oyuncular her şeyden iyi, genç çiftte John Krasinski, Maya Rudolph...
(“Away We Go”, Yönetmen: Sam Mendes)

AŞKA YOLCULUKBir Hollywood romantik komedisi. Evlenmeye kafasını takmış genç kadın, çareyi bir İrlanda geleneğinde buluyor. 29 Şubat’ta kadınlar teklif edermiş diye, sevgilisinin peşinden İrlanda’ya doğru yola çıkıyor ama işler orada karışıyor. Kadının evlenme telaşı bir yandan komedi unsurunun merkezinde ama film aslında bunun problemli bir takıntı olduğunu düşünmüyor. Şehirli ve soğuk kadın, taşranın sıcaklığında ne kadar eriyebilirse, o işte... Amy Adams, yeterince sinir bozucu olmayı başarmış, Matthew Goode da kabalığı. Amaç buysa.
(“Leap Year”, Yönetmen: Anand Tucker)
Çağdaş Günerbüyük
ÖNCEKİ HABER

Aşık Veysel unutulmuyor

SONRAKİ HABER

Taahhüt yoksa ajan da yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...