29 Nisan 2010 01:00

BAŞYAZI


Başbakan Erdoğan’ın, Siirt’in Pervari ilçesinde, 2-3 yaşındaki çocukların tecavüze uğrayıp öldürülmesi olayıyla ilgili haber yapan gazetelere ve TV kanallarına saldırmasının nedeni nihayet ortaya çıktı.
Başbakan’ın, daha olay gazetelere düşer düşmez, “Böyle gazetecilik olmaz” diye kendini ortaya atmasını kimse pek anlayamamıştı.
Başbakan’ın tepkisi; “Üstünden bir yıl geçmiş bir olay; gerekli soruşturmalar yapılmış, faillere yasanın gereği yapılmıştır! Bu durumda Başbakan’a ne oluyor da kendisini ortaya atarak böyle iğrenç bir olayın tarafı gibi davranıyor” gibi sorular, herkesin aklına geldi.
Ne var ki ve ne yazık ki; Başbakan’ın tepkisi, önceki gün Pervari belediye başkanının açıklamalarından sonra anlam kazandı!
Pervari Belediye Başkanı İsmail Bilen’in açıklamasından; bu tüyler ürpertici tecavüz ve cinayet olayından sonra, kentin belediye başkanından emniyet müdürüne, savcısından kaymakamına, mağdur yakınlarına kadar kentin ileri gelenlerinin, toplanarak bu insanlık dışı, yüz kızartıcı, iğrenç (insan niteleyecek sözcük bulmakta zorlanıyor) olayı örtbas etmeye karar verdikleri anlaşılıyor.
Çünkü Pervari Belediye Başkanı Bilen, bu iğrenç olayı “7-8 yaşındaki çocukların oynadığı bir oyun” olarak gösterdikten sonra şunları söylüyor: “Adalete karışmayız. Adalet onları serbest bırakmıştır. Pervari küçük bir yer, hepimiz akrabayız. Olayı kapattık gitti kendi aramızda. Kendi aramızda kapattık diye kaymakamsız, savcısız ve emniyetten habersiz yapmadık. YİBO’larda da tüm Türkiye’deki gibi olay olur. Bu herkesin başına gelebilecek bir durumdur. Şimdi çocuklar cezalarını çekti. Herkes görevini dört dörtlük yaptı. Evet, bu olay vahşi bir şekilde oldu. Ama biz bu olayı kan davasına dönüştürmedik... Gelin Pervari’nin balının haberini yapın!”
Belediye başkanı, olup biteni; “Normal, Türkiye’de olduğu gibi YİBO’larda da böyle şeyler olur” diye açıklıyor. Olayın böyle örtbas edilmesini de kasaba eşrafının ve bürokrasisinin başarısı olarak sunuyor.
Mağdur yakınlarının açıklamaları da belediye başkanıyla benzeşiyor. Onlar da bırakalım vahşeti, yakınları ölmüş (bu kişilerin 50 bin TL aldıkları ve davadan vazgeçtikleri de söyleniyor) ya da saldırıya uğramış gibi konuşmuyor; örtbas etmeyi savunuyorlar.
Bu açıklamalar, olayın kendisi kadar vahim. Ve öyle anlaşılmaktadır ki, belediye başkanı için bunlar normaldir! Saklanması da normaldir. Tıpkı Başbakan gibi o da olayın basına yansımasına tepkili; “Gelin Pervari’nin balını haber yapın!” diyerek, basına akıl vermekten de geri kalmıyor.
Tacizleri, tecavüzleri, cinayetleri, böyle örf, ahlak, töre, muhafazakarlık adı altında saklayıp gizleyerek koca bir kasaba halkını suç ortağı haline getiren geleneksel feodal yapı, bu suç ortaklığını siyasete taşıyarak, varlığını sürdürmektedir. Çünkü bu feodal-muhafazakar suç ortaklığı, kendisine siyasette koruma bulmaktadır. Başbakan Erdoğan’ın, bu iğrenç olayın üstünün örtülü kalmasını istemesinin arkasında da; gerici, feodal gelenek görenek savunucusu partilerin, siyasi etkinliğini bu “muhafazakar”, “kapalı” yapının savunulmasında görmesi bulunmaktadır.
Dolayısıyla, bu tür feodal geleneksel yapının baskısı olduğu alanlarda gelenek ve göreneğin bürokrasi, “muhafazakar” partilerle iş birliği içinde sakladığı gerçekleri açığa çıkarmak, son derece önemlidir. Burada gazete ve televizyonlara, bölgede görev yapan gazetecilere elbette ki görev düşmektedir.
Dahası; olayın üstünden bir yıl geçtikten sonra ve şimdi, Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlığı’nın, Pervari’de olup biteni soruşturmak üzere müfettişler göndermesi de, Başbakan’ın “Olay bir yıl önce olmuş, şimdi neden haber yapılıyor? Bu nasıl gazetecilik?” açıklamasının da, sadece olayı örtbas edenlere kol kanat germek anlamına geldiği açıktır.
Başbakan’ın tepkili sözlerini şöyle de çevirebiliriz: “Olayın üstünden bir yıl geçmiş. Ne olup bitti diye Pervari’ye şimdi müfettiş gönderiliyor. Bu nasıl bakanlık, bu nasıl hükümetlik?!.”
İHSAN ÇARALAN

Evrensel'i Takip Et