17 Mayıs 2010 01:00
MUGLADA DERiN ENDiSE
Mayıs ortasında bile güneşin yüzünü göstermediği, gri renkli, kasvetli bir hava Arada birkaç damla yağmur düşüyor. Köşe başlarında otobüsler, ekip araçları ile polislerin beklediği bir kent. Sokaklarda tedirgin öğrenciler, tedirgin esnaf
Muğla, 11-12 Mayıs günlerinde yaşanan olayların tedirginliğini üzerinden atamamış bir kent havasında. Öğretmenevi bahçesinde otururken duyulan ambulans sesine dikkat kesilen, sesin geldiği yöne endişeyle dönen bakışlar. 30 yıldır Muğlada yaşadığını söyleyen birisi özetliyor kentteki havayı: Daha iki gün önceye kadar kimsenin dikkatini çekmezdi bu ambulans sireni. Şimdi herkes yeni bir olay mı oldu endişesini taşıyor.
Muğlada görüştüğümüz kişiler ve öğrenciler, ülkücülerin sebep olduğu benzer olayların zaman zaman yaşandığını anlatıyorlar. Ama genelde de final ve vize zamanları diye ilginç bir tespitleri de var. Bunun nedenini sorduğumuzda, kendilerinin bu olaylar nedeniyle sınavlara girememesinin hedeflenmiş olabileceğini, böylece çıkarılan olaylarda gözaltına alınan, üniversite yönetimince haklarında disiplin cezası uygulanan öğrencilerin, politik faaliyetini sürdürdüğü alandan koparılmak istendiği görüşündeler. Son olaylar da yine sınavların olduğu bir döneme denk gelmiş. 14 Mayıs akşamında bir Kürt öğrencinin daha ülkücülerce dövüldüğü haberleri, saldırıların hâlâ sürdüğünü gösteriyor.
BARDAĞI TAŞIRAN DAMLA
Son yaşanan olayları diğerlerinden ayıran bazı yönler olduğu anlaşılıyor. Yıllardır kentte politika yapan Muğlalılar, yaşanan olaylarda ilk kez silah kullanıldığına dikkat çekiyorlar. 78 kuşağından bir Muğlalı, 80 öncesi dönemde bile silah kullanılmamıştı. Ne devrimciler, ne faşistler, ne de polis, yaşanan birçok olayda silaha sarılmamıştı diyor. Muğla Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Şerzan Kurtun omzundan girip vücudu yanlamasına geçtikten sonra diğer omzundan çıkan kurşunun, kim tarafından sıkıldığı hâlâ belirlenmiş değil. Vali, 7.65 mm.lik kurşunun polisin silahından çıkmadığını, polisin bu kalibrede kurşun atan silah kullanmadığını söylüyor. 11 Mayıs gecesi Akyol Caddesinde başlayan ve Recai Gürel Caddesinde yapılan ikinci bir ülkücü saldırısı ile boyutlanan olayları anlatan Muğla Sağlık Meslek Yüksekokulu Öğrencisi Mehdi Karaçelik, son olayları Bardağı taşıran damla olarak tanımlıyor. Çeşitli zamanlarda ülkücülerin özellikle Kürt kökenli, devrimci görüşlü öğrencilere saldırdığını, polisin bu saldırılara göz yumduğunu anlatan Karaçelik, üniversite yönetiminin de ihmali olduğunu söylüyor. Ülkücülerin, bu olayları çıkararak Muğla halkını Kürtlere karşı kışkırtmak istediklerini aktaran Karaçelik, yerel basının olayların kız meselesi nedeniyle çıktığı söylemlerinin de gerçek olmadığını dile getiriyor. Olayların planlı bir provokasyon olduğunu söyleyen Çelik, olayların başlangıcını şöyle anlatıyor: Bir yemek davetinden sonra iki kadın arkadaşımız evlerine giderken ülkücülerin Aponun piçleri gibi sözlerle saldırılarına uğruyorlar. Bunu haber alan arkadaşlarımızın gelmesi üzerine, polis, bu ülkücülerin önüne durarak bizim arkadaşlarımıza silah doğrultuyor. Polis bizim arkadaşlarımızı gözaltına alıyor. Bunu haber aldıktan sonra bizler de olayların olduğu yerde toplanıp emniyete yürümek istedik. Bizim amacımız, gözaltına alınan arkadaşlarımızı serbest bıraktırmak, aynı zamanda orada biriken bu ülkücü gruptan savunmaktı. Polis bizim önümüze geçerek, Tamam karşı grubu dağıttık, siz de dağılın, olayları büyütmeyin dedi. Polise güvenerek dağıldık biz de.
DERİN YÖNLENDİRME
Öğrencilerin ve diğer görgü tanıklarının anlattıklarına göre olaylar belki bu aşamada kalsaydı fazla büyümeden kalabilecekti. İşte tam bu noktadan sonra olayların büyümesine neden olan gelişmelerle ilgili Muğla Emniyetinden bir polis memurunun adı öne çıkarılıyor. Hem öğrenciler, hem Muğladaki demokratik parti ve kurum temsilcilerinin olaylarla ilgili yorumlarında bu ad hep geçiyor. Zaman gazetesinin Muğlada yaşanan olaylarla ilgili yaptığı haberlerde, bu polis memurunun özellikle üzerinde duruluyor. İstihbari anlamda güçlü ilişkileri olduğu bilinen gazetenin, Muğla içinde derin lakabıyla tanındığını yazdığı polisin, olaylardaki rolünü öne çıkardığı haberinin başlığı da Provokasyonun kod adı: Derin. G.Ş. adlı polisin olaylardan bir gün önce ülkücülerin reisleri ile görüştüğü, bu kişilerle sık sık iletişimde olduğu da iddialar arasında.
ŞERZAN KURT NASIL VURULDU?
G.Ş. adlı polisin, yaşanan ilk tartışmanın ardından dağılan Kürt kökenli bazı öğrencileri Bu yönden gitmeyin. Emniyetin önünden gidin, orası daha güvenli diye yönlendirdiği, yol üzerinde ülkücülerin beklediği ikinci saldırı ile ortaya çıkıyor. Bu ikinci saldırının seslerini duyan dağılmakta olan öğrencilerin de o yöne yönlenmesi üzerine olaylar çığırından çıkıyor. Polis tarafından silah ve gaz bombalarının kullanıldığı olaylarda, Şerzan Kurtun nasıl vurulduğunu Mehdi Karaçelik şöyle anlatıyor: Şerzan ikinci saldırıyı püskürtmek için emniyetin önüne gitmeye çalışırken katıldı bize. Kıbrıs Pastanesinin önünde bu ülkücülerin hâlâ beklediğini gördük. Aramızdaki mesafe fazlaydı. Attıkları taşlar ulaşmıyordu bize. Polis yolun ortasına barikat kurdu. Ben emniyetin olduğu yöndeki kaldırımdaydım. Polis memuru G.Şyi gördüm. Silahıyla havaya ateş ediyordu. Bize doğru silahını yöneltip yöneltmediğini göremedim ama o sırada bölgede sadece biz ve polisler kalmıştık. Ülkücüler başka alana kaymıştı. Sonra polis biber gazı ve silah atmaya başladı. Bunun üzerine park etmiş bir aracın arkasına gizlendik. Şerzan da benim hemen 2 metre yakınımda gizlenmeye çalışıyordu. Önce yüzünün ekşidiğini gördüm, sonrasında düştü. Yanına gittiğimizde bile gaz bombaları atılıyordu. Kafasında bir darbe olduğunu, omuzlarının kanadığını gördüm. Kafasının arkası da kanıyordu. Şerzanın silahla yaralanmasının ardından ertesi sabah hastane önüne giden 150 kişilik grubun polise tepki göstermesiyle başlayan olaylarda da bir polis taşla yaralanıyor. O günün akşamı kampüs yakınlarındaki Kötekli Mahallesinde devam eden olayların ardından da 70in üzerinde öğrenci evlerinden gözaltına alınıyor. Olaylarda birçok işyerinin camları kırılıyor, hasar görüyor.
YEREL BASININ TAVRI
Yaşanan olaylarla ilgili yerel basının tavrı ise kışkırtıcı olarak tanımlanıyor. Olayların sorumlusunun PKK yanlısı Kürt kökenli öğrenciler olduğunu yazan Muğla yerel basınının, Muğla halkını bu yönde kışkırtmaya çalıştığı ileri sürülüyor. Yerel basının olaylardaki yanlı tutumuna en belirgin örnek ise yaşananlarla ilgili 13 Mayısta Muğlada 20nin üzerinde parti, sendika, dernek tarafından yapılan ortak basın açıklamasına bir tane bile basın kuruluşunun katılmaması gösteriliyor. Basının bu toplantıyı boykot etmesinin arkasında yatan nedeni olarak ise Basın açıklamasının yapıldığı Eğitim Senin Muğla şube başkanının, olaylardan bir gün sonra Muğlaya gelen BDP Milletvekili Sebahat Tuncelle görüşmesi olduğu söyleniyor. Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve 27 yıllık yerel Devrim Gazetesi sahibi Ünal Türkeş, basın toplantısına katılmama konusuna bir açıklama getirmiyor ama Biz bu haberi pazartesi günkü sayımızda göreceğiz diyor. Yerel basının tavrını eleştiren kesimler ise günlük bir gazetenin yerel gündemde böylesi önemli bir haberi 5 gün sonra vermesine dikkat çekiyorlar.
Muğlada tedirgin bir bekleyiş var. Kürt kökenli öğrencilerin kulakları İzmirde yoğun bakımda tedavi gören arkadaşlarında. İzmirden gelecek kötü bir haberin yeni olayları tetikleyebileceği söyleniyor. İşyerleri hasar gören esnaf, yaralarını sarmaya çalışırken, yerel basın 22 bin öğrencinin öğrenim gördüğü üniversitede bazı öğrencilerin Muğlayı terk ettiklerini yazıyor. Belediyenin köşe başlarına astığı sevgi ve hoşgörü kenti afişlerine nazire yaparcasına, kentte ülkücü saldırılar ise sürüyor.
(Muğla/EVRENSEL)
Öğrencilerin avukatının ağzından gözaltılar ve sonrasında yaşananlar Kötekli esnafı ve muhtarı olayları nasıl yorumluyor?
Yarın: Sendika, parti temsilcileri ve İHDnin görüşleri
Özer Akdemir
Evrensel'i Takip Et