20 Mayıs 2010 01:00

Sulukule’yi Gülsüm Abla’dan dinlemek...


Öğretim Görevlisi Nejla Osseiran’ın Sulukule’nin yıkımına tanıklık eden “Canım Sulukule” adlı sosyal belgeseli, önceki gün Boğaziçi Üniversitesi’nde izleyicilerle buluştu. Sulukule’yi ve Sulukule’nin acılarını izleyicilere aktaran kısa bir fotoğraf gösteriminden oluşan “Canım Sulukule”nin ardından, bir panelle Sulukule’nin geleceği tartışıldı.
Yurtdışındaki arkadaşının bir projesi için fotoğraf çekmeye gitmiş Sulukule’ye Nejla Osserian. Fotoğrafları çektikten sonra çektiği kişilere fotoğrafları vermek için ikinci kez gittiğini, daha sonra tekrar fotoğraf çektiğini ve her defasında fotoğraf vermeye giderken yenilerini çekip Sulukule’den kopamadığını anlatıyor. Sonunda “Canım Sulukule” adlı proje ortaya çıkmış. Projede fotoğrafların yanında Gülsüm Abla’dan, Sulukule’yi dinliyoruz. Gülsüm Abla, Sulukule’de yıkılan son evde oturan Roman. Başlarda çok direnmiş konuşmamak için ama sonunda, anlatmış yaşadığı ne var ne yoksa. Gülsüm Abla da önceki günkü gösterimde seyirciler arasındaydı. “Allahım bana ömür ver göreyim, kimseye yar olmasın Sulukule’m” diyerek hüzünlendirdi salondaki izleyicileri.
UNESCO UYARIYOR
Belgesel gösteriminin ardından, “Sulukule’de Kentsel Dönüşüme Yakalanan Hayatlar” adlı panelle sorunlar tartışıldı. Cihan Baysal’ın moderatörlüğünde gerçekleşen tartışma, Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Derya Nuket Özer’in konuşmasıyla başladı. Aynı zamanda Sulukule Platformu üyesi olan Özer, Romanların Sulukule’ye ilk nasıl yerleştikleri ve kültür açısından önemleri üzerinde durdu. Sulukule’nin çok değerli bir yer olduğunu ve kültürel yapısının bu şekilde bozulmasının Türkiye’ye çok fazla zarar getireceğini şu sözlerle açıkladı: “Türkiye, UNESCO’dan Dünya Mirası Listesi’nden çıkarılma uyarısı alıyor. Bizim için önemi olan kültürel semtlere gereken önemi vermediğimiz gibi, oradaki insanları da mağdur durumda bırakıyoruz.”
Ardından yine Sulukule Platformu üyesi olan Mimar Aslı Kıyak İngin, Sulukule’nin mimari yapısıyla ilgili konuştu. Kentsel dönüşümün bu şekilde olmasının doğru olmadığını ve mimari birçok yanlış yapıldığını söyleyen İngin, arkeoloji çalışmalarının istenildiği şekilde yapılmadığının da üzerinde durdu. İngin, Sulukule’nin çok derin bir arkeolojik çalışmadan geçmesi gerekirken, hızlıca bitmesi amacıyla alana büyük kazı makinalarının sokulup baştan savma bir çalışma yapıldığını söyledi. İngin’in anlatımına göre direnişler sonucu tescilli 3 evi onarıp, ayakta tutmayı başarmışlar. Ancak gelişim planları hazırlanmasına rağmen, belediye işlemlere devam etmekten vazgeçmiyor.
İSTESELER DE OTURAMAZLAR
Neşe Ozan da diğer konuşmacılar gibi Sulukule Platformu üyelerinden. Belediyenin yanı sıra mahallenin içinde komisyoncular olmasının en rahatsız edici durumlardan biri olduğu üzerinde durdu. Taşoluk’taki sosyal konutların Sulukule Romanlarına hangi şartlar altında verildiğini tartışan Ozan, şu sözlerle Romanların isteseler de bu konutlarda yaşayamayacaklarını açıkladı: “15 sene boyunca ayda 300-400 TL karşılığı Sulukule’den 45 kilometre uzaklıkta sitelerde Romanlara daire veriliyor. Romanların evine günde giren para 5-10 TL. Aylık 500 TL geliri olan Roman iyi gelirli sayılıyor iken, bu insanlar bu paralara bu evlerde isteseler de oturamazlar.”
Nitekim Sulukule’ye alışan Romanlar, zaten apartman dairelerinde oturmak istemiyorlar. Bunun sonucunda Romanlardan bazıları bir süre oturmuş, fakat daha sonra yapamayacaklarını anlayınca haklarını devretmişler. Bir kısmı ise hiç dairelere bakmadan haklarını devretmiş. “Peki Taşoluk’taki sosyal konutlar kim tarafından alındı dersiniz” diye bir soru yöneltiyor dinleyiciye Ozan: “Çoğu Fatih’in varlıklı, muhafazakar kesimi...” Romanlar “arkeolojik kazılarda önemli bulgular çıksın da Sulukule’yi harcamasınlar” diye dua ederken, Sulukule’de gözü olan insanların, “çalışmalar bir an önce bitsin de sorunsuz atlatılsın” diye dua etmeleri de işin trajikomik yanı.
APARTMANDA ÜÇ ROMAN AİLESİ
Roman Kültürü Dayanışma Başkanı Şükrü Pündük, durumu en içten anlatan konuşmacı olmalı. Kendisi de Sulukuleli olan Pündük, Romanlara yapılan haksızlıklar karşısında çok çabalamış. Birçok yere şikayete gitmiş, fakat sonuç alamamış bir Roman. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açtıklarını söylüyor ama umutlu değil. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’e Ankara’ya şikayete giden Pündük, şikayette bulunma amacıyla girdiği odada Fatih belediye başkanı ile karşılaşınca umutlarının suya düştüğünü anlatıyor. “Biz Romanları apartmana sokamazlar” diyor; “benim oğlum keman çalıyor, apartmandan şikayet geliyor. Bu bizim yaşam şeklimiz değil. Yaratıcılığı, kültürü yok etmeye çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz...”
Şu anda verilen konutlarda sadece üç Roman ailesi yaşamakta. Onların da başarılı olup olmayacağını bilemiyoruz. Diğerlerine ne mi oldu dersiniz? Bir kısmı yıkım alanının yakınlarına geri döndü, bir kısmı Balat’a, bir kısmı ise Esenler’e dağıldı. Bundan sonra Romanların hali ne olur, Sulukule’nin hali ne olur bilinmez ama bu politikaların Türkiye’deki kültür çeşitliliğine zarar verdiği kesin. (İstanbul/EVRENSEL)
Eral Aytemiz

Evrensel'i Takip Et