7 Haziran 2010 00:00

iZLENiM


İstanbul’ da 5-6 Haziran tarihlerinde bir sempozyum düzenlendi. Uluslararası İsrail’e Karşı Boykot Sempozyumu. Sempozyumun alt başlığı “Filistin’le Dayanışmada Yeni Bir Strateji”.
Sempozyuma yurtdışından katılması beklenenlerden bir kısmı İsrail’in izin vermemesi, vize problemi ve teknik nedenlerden katılamadı. Yurtdışından gelen konuşmacılardan Abu Ahmad Fuad bize yabancı değil. Dört sene önce yapılan Ortadoğu Konferansı’na da katılmıştı. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Politbüro Üyesi ve Dış İlişkiler Sorumlusu.
Sempozyumun düzenleyicileri, dünya çapında yürütülecek bir mücadele kampanyasının Türkiye kısmının organizasyonu için bir girişim başlatmayı amaçlıyorlar. Kampanyanın amacı, İsrail’e karşı güçlü bir boykotu organize ederek siyonist iktidarı zayıflatmak, geriletmek. Sempozyuma Güney Afrika’dan bir sendika temsilcisinin çağrılması (ne yazık ki katılamadı) ve bir konuşmacının Güney Afrika’da ırkçı rejime karşı uygulanan boykot üzerine konuşması, İsrail’e karşı boykot hareketinin Güney Afrika’da uygulanan boykottan esinlendiğini gösteriyor.
Sözü edilen boykot, sadece İsrail mallarının satın alınmaması değil. İsrail ile diplomatik, ticari, kültürel vb. ilişkileri kesmesi için hükümetlere baskı yapmak, İsrail’de üretilen malları satın almayarak siyonist iktidarı ekonomik olarak zora sokmak; akademik, kültürel, sportif vb. ilişkileri keserek siyonizmi tecrit ve teşhir etmek gibi konuları da kapsıyor. Kolay bir iş değil. Nitekim, Güney Afrika ırkçı rejimine karşı uygulanan boykot da kolay olmamış. Otuz yıl süren bir boykot çalışması ve ülke içi ve dışında yürütülen diğer mücadele biçimleriyle birleşen bu boykot mücadelesinin otuz yıl sonra başarıya ulaşması söz konusu.
Türkiye bu boykot kampanyası açısından önemli bir ülke. Türkiye halkının İsrail’e karşı tepkisi güçlü, Filistin’e ise büyük bir sempati var. Fakat, Türkiye’deki hükümetler her zaman İsrail ile iyi ilişkiler kurmuş. İsrail ile ilişkiler ancak İsrail’in bazı eylemleri ya da politikaları nedeniyle soğumuş. T.C. İsrail’ in Ortadoğu’daki en yakın müttefiki olmuş.
Şimdiki hükümet, AKP Hükümeti, İsrail karşıtı imiş gibi bir görüntü çiziyor. Bu da Filistin halkını ve Arap halklarını yanıltıyor. Sempozyumda konuşanlardan Muhammed Jaradat şöyle bir örnek verdi: İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırısından sonra Tayyip Erdoğan’ın TBMM’de konuşma yapacağı saatlerde, Filistin’de sokaklar bomboşmuş. Sanki sokağa çıkma yasağı var gibi. Batı Şeria ve Gazze’deki bütün Filistinliler televizyon başında Erdoğan’ın konuşmasını dinliyormuş. Gel de şimdi Filistinlilere, Tayyip Erdoğan ve hükümetinin İsrail ile yaptığı askeri ve ticari anlaşmaları anlat. TBMM’de Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e esip gürlemesi sırasında dahi İsrail’den alınacak dört insansız uçağın Türkiye’ye getirilmesini güvenceye alma çabalarını, Gazzelilere göster. Türkiye halkının AKP Hükümeti’ne yapacağı baskı ile T.C. İsrail ilişkileri kesilemez ya da en azından azaltılamaz ise Filistinliler ve Araplar, Türkiye ve Erdoğan’la ilgili büyük hayal kırıklığı yaşayacak.
Türkiye’de sosyalistler, devrimciler her zaman Türkiye’nin siyonist İsrail ile ilişkilerini kesmesini savundu. Bunun için mücadele etti. Fakat, halkın tamamına yakını hiçbir dönem bu kadar İsrail karşıtı olmamıştı. Emek, barış ve demokrasi güçlerinin İsrail’e karşı boykot uygulanması, İsrail ile ilişkilerin kesilmesi talebiyle mücadeleyi yükseltmesi ve başarılı olması için koşullar her zamankinden daha uygun. Fakat, hafta sonu yapılan sempozyumun belki en önemli eksikliklerinden biri olan darlık, bu mücadelede demokrasi güçlerince aşılmalı. İsrail’e karşı mücadeleyi sadece “sol” örgütlerle yürütmeyi düşünürsek, ne AKP’nin ikiyüzlülüğünü teşhir edebiliriz, ne de mücadeleden sonuç alabiliriz.
Kamil Tekin Sürek

Evrensel'i Takip Et