13 Kasım 2010 00:00

Ticaret savaşı dönemi başlıyor


Dünya nüfusunun üçte ikisini, dünya ticari gücünün yüzde 90’ını ve dünya ticaretinin de beşte dördünü temsil eden G20’ler grubunun son yıllardaki toplantıları ciddi ayrılıklara sahne oluyor. Bu kez Güney Kore Başkenti Seul’de düzenlenen G20 Zirvesi, emperyalistler arası çelişkilerin ne denli büyüdüğünü gözler önüne serdi.
ABD Başkanı Barack Obama, daha zirveye adımını atarken ilk tokadı ev sahibinden yedi. Misafirini selamlayan Güney Kore Başkanı Lee Myung-Bak, gazetecilerin “İki ülke arasında temel konularda anlaşmazlık var mı” sorusuna, “Doğrusunu isterseniz bu soru Obama yanımda dururken sorulmaması gereken bir sorudur” diye yanıt verdi. Oysa Obama, iki dakika önce aynı soruya, “Güney Kore bizim için önemli bir ülke, ülkelerimizin dostluğu çok yönlüdür” gibi diplomatik bir yanıt vermişti. Bu durum, Myung-Bak’ın verdiği yanıta gözle görülür bir şekilde şaşıran Obama için sadece bir başlangıçtı.
KUR SAVAŞLARI TİCARİ DENGESİZLİKLER.
Zirvede ele alınması öngörülen gündemler üzerine tartışmalar bu kez çok önceden başlamıştı. ABD yetkilileri, haftalar önce yaptıkları açıklamalarda, “Zirvede düşük kur ve ticaret dengesizliklerini çözmek zorundayız. Bütün ülkeleri dünya ekonomisinin ortak(!) çıkarlarını gözeten ulusal politikalar geliştirmeli” diyerek hangi yönde tartışmak istediklerini ortaya koymuşlardı. Nitekim düşük kur ve ticari dengesizlik tartışmaları özellikle Çin ve ABD arasında son aylarda had safhaya çıkmıştı. Çin’i para birimi yuanı düşük tutmak ve bu yoldan ABD pazarını Çin mallarıyla istila etmekle suçlayan ABD, benzeri eleştirileri Almanya’ya da yöneltmeye başlamıştı.
ABD’ye göre Çin, para birimini piyasa dalgalanmalarına bırakmalı, Almanya ve Japonya gibi ticaret fazlalığı rekor düzeyde olan ülkeler ise bunu gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 4’ü ile sınırlamalıydılar.
PAZAR RUHUNA AYKIRI TUTUMLAR
ABD ile çatışmayı açık tutum alarak sürdürmemeyi yeğleyen Japonya ‘siperden’ çıkmazken Çin ve Almanya, hemen ateşe başladılar. Maliye ve ekonomi bakanlarını ileri sürerek, “Okyanus ötesi dostlara”, serbest piyasa ekonomisi hakkında ders verdiren Alman Başbakan Angela Merkel, “Pazar ruhuna aykırı bir tutumu kimse bizden beklememeli” dedi. Ticaret fazlalığı olan ülkelerin “para kazandığını” söyleyen Merkel, “Bazıları ise para yapıyorlar. Bence para yapmayı bırakıp para kazanmaya bakmalılar” dedi. Bu tutum ABD’nin alışık olmadığı bir şeydi. Merkel, ABD’nin para politikasını hedefe alıyordu. ABD Merkez Bankası Fed’in 2011 ortasına kadar 600 milyar dolarlık devlet tahvili satın alma ve 250-300 milyar dolar hacminde banka tahvillerini devralma kararı, başta Almanya olmak üzere neredeyse bütün G7 ve bazı G20 ülkeleri tarafından eleştirilmişti.
Yuan’ı suni olarak düşük tuttuğu için eleştirilen Çin, ABD’nin girdiği yolu, “Dünya ekonomisini tehlikeye atacak bir yol” olarak tanımlıyordu. 2008 -2009 arası 1.7 trilyon dolar basan ABD, bu kez de karşılığı olmadan 900 milyar dolar daha basacağını ilan etmişti. Bu ise kaçılmaz olarak doların değer kaybetmesine neden olacaktı. Bundan ise en fazla döviz kasasında 1.8 trilyon ABD doları bulunan Çin etkilenecekti!
ÇELİŞKİLER DERİNLEŞİYOR
Sonuç itibariyle G20 Zirvesi ileri kapitalist ülkeler arasında çelişkilerin derinleşerek devam ettiği bir zirve oldu. Dış ticaret fazlalığı sorunu konusunda alınan tek karar, bunun gelecek zirve görüşmesinde ele alınması oldu. Bu konuda Çin’den çok Almanya hedef haline getirilecek görünüyor. Bu yılın ilkbaharında Fransa, Almanya’yı “Bizim sırtımızdan büyüyorsunuz” diye eleştirmiş ve ardından birçok AB ülkesi benzeri eleştirileri gündeme getirmişti.
Önümüzdeki yıl “kur savaşı” olarak tanımlanan para birimlerinin suni olarak düşük tutulması ve bu yoldan ticari avantaj sağlama politikası devam edecek. Bütün ileri kapitalist ülkelerin “Krizden güçlenerek çıkma” arzularının tek yolunun daha fazla pazar sahibi olarak gerçekleşeceği gerçeğinden hareketle önümüzdeki dönem, bu ülkelerin dalaşlarının daha da açıktan yaşanacağı söylenebilir. (DIŞ HABERLER)

Evrensel'i Takip Et