18 Kasım 2010 00:00

Ayşe Kilimci’ye Mektup


Merhaba Ayşe Kilimci,
Bayram telaşının içinde yeni kitabın Meğer Mutfak Bir Masalmış’la soluklandım. Bu yüzden yazıyorum sana. Alıştığımız yemek kitaplarını bile bir masal kitabı gibi keyifle okuyanlardanım. O yüzden toplum bilim, törebilim, halkbilim ve öykü karışımı kitabın bana çok iyi geldi. Hani karşı karşıya olsak anlattığın sıcacık böreklerin çiğbörek olup olmadığını soracağım. İçinin kıymalısoğanlı olması gerekirdi elbet çiğ börek olsa. Ama çok büyük bir tenceredeki kaynar yağda kısacık süre kalması, hamurunun benek benek kabarması, içinin sulu olması bana tatarevlerinin büyük ikramı çiböreği (çiğde “ğ” harfi yoktur, söylenmez) hatırlattı. Hani tansiyonu yüksek yaşlılara bile ilaç niyetine bol bol yemesi tavsiye edilen çibörek. Eski börek dükkanlarında mutlaka çibörek destanı olurdu. Sancılanana, başı dişi ağrıyana çibörek...
Senin bu kitabın da bir anlatım harikası yine. “Bu yazıyı yazacağım aklıma gelmedi, bugün tutup başka balık aldım. Alsana kupayı a akılsız, yani gopezi, kızarttıktan sonra tavaya iki dal biberiye koysana, üstüne sirkeyi boca etsene, cas edince kapağını örtsene, sonra bunu sos diye o balık kızartmasına döküp afiyetle yesene...” Ucuz, gösterişsiz balıklara öğütlenen bir pişirme biçimiymiş bu. Balığın kalan kızartma yağına kokulu bir ot mesela rozmarin de kuşdili de denen biberiye atmak sirke döküp hemen kapamak... Sirkenin kaynaması bitince “enfes bir sos” olurmuş. (Ben bunu okurken bile bir iki kilo aldım. Neyse ki İstanbul’da ucuz balık yok.)
İnsanın tava gelmesi diye anlattığın yaşa gelmekten de korkuttun beni. “Saç tava gelir hamur biter insan tava gelir ömür biter” dedin de. Olgun davranmayı öğrenemezsem vebali boynuna.
Kitabını okurken Buket Uzuner’in senin için yazdıklarını anımsadım. Sivri dilli, edepsiz kara mizah ustası olduğun doğru da asıl doğru saptamalardan biri şu: “Anadolu’nun zengin deyim ve atasözleri bizim kuşak yazarlar arasında belki de en tumturaklı kullanımını Ayşe Kilimci’de bulmuştur. Özellikle daha yirmili yaşlarında kitaplar yayımlayan gencecik bir yazarın deyimler ve Anadolu deyişleri konusundaki ikbal ve rahatlığına bakıp, onu olduğundan yaşlı sanan okurlara rastlardım o yıllarda. Bu dil, Ayşe Kilimci’nin bütün kitaplarında kendi üslubunun bir rengi olarak yerleşmiştir artık. Yazarın bir sosyal hizmet uzmanı olarak yıllarca farklı yörelerden çocuklarla çalışması onu ne kadar etkilemiştir bilmiyorum ama tıpkı Borges’in kütüphanemde asılı şu cümlesinde dediği gibi: ‘Yazarın işi kendi düşgücünü harekete geçiren şeyleri yazmaktır’. Bence yazarın kullandığı dil de bu düşgücüne dahildir. Yazarın düşgücü, bazan imgeler kadar hâttâ daha da fazla dil ile harekete geçer. Ayşe Kilimci’nin düşgücünü kımıldatan dil, metafor zengini, başdöndürücü güzellikteki Anadolu deyim ve deyişleriyle dokunmuştur ki; bu dil usta edebiyatçılarımız Yaşar Kemal ve Ayla Kutlu’nun da ana damarlarındandır.”
1954 İzmir doğumlusun. Ama seni kocanın memleketi Toros dağlarının kızı sanırlar. Öyle iyi bilir aktarırsın Tarsus’u. Ödüllerini sıralasam kitaplarının adının güzelliği, ödüllerinin adını bastırır. (Sevdadır Her İşin Başı’na ulaşacak güzellikte söz var mı?) Neme lazım. Sen her yazdığına kimyonunu tuzunu da katarsın, baharını tozunu da. Bu yüzden tasaya da iyi gelir yazdığın yeni tasalar da edindirir.
Sevgili Ayşe Kilimci,
Bayram sürüyor ya... senin anlattığın Çocuk Esirgeme Kurumu’nun 23 Nisan bayram sofralarını hatırladım. Gencecik bir görevliyken oradaki çocuklarla geçirdiğin ortak sofraları. Önerilerin de var anlattıkların arasında. Çocukların salam sucuk özlemleri, buzluk etinden hoşlanmayışnı anlattıktan sonra geliyor önerilerin. Bağış yapılan kurban etlerinin güvenilir bir yapım yeriyle anlaşılıp salam sucuk biçiminde çocukların sofrasına gelişi akıllıca bir öneri elbet. Gerçekleşmeyişi kim bilir hangi kuraldan.
Asıl önemlisi o günlerde Çocuk Esirgemede kurulan halk sofraları. Hiç yinelenmeyen, yenilenmeyen paylaşımlar. Yaşamımızdan boyna eksilenler...
Sevgili Ayşe Kilimci,
Yazdıklarına kattığın dil tadı ne anlatsan imrendiriyor. Kitabın her derde derman. İlle kültür emperyalizmine. Seni sevgiyle kucaklıyorum.
Sennur Sezer

Evrensel'i Takip Et