22 Kasım 2010 00:00
Bir başka Aşık Veysel
Posta Telefon Telgraf (PTT) işletmesinde şoför olarak çalıştığı dönemde, telefon kablolarıyla heykel yapmaya başlamış sanatçı Lütfü Güngörer, 40 yıllık emeğinin ve sabrının ürünü eserlerini yurtdışında sergilemeye hazırlanıyor. Yeteneği, sabrı ve ısrarı sayesinde icat ettiği renkli kablo resim heykellerinin öyküsünü Lütfü Güngörer gazetemize anlattı.
1938 yılında Vanda doğdum, babamın vefat etmesiyle birlikte genç yaşta çalışmaya başladım. Çalışma yaşamım dâhilinde 27 sene PTTde şoförlük yaptım. Resime ilgim ise hep vardı ama ben bir buluş peşindeydim diyen Lütfü Güngörer, resimle heykelin birleştiği sanatını ortaya çıkarmış. PTT şoförü olarak PTT işçilerini kazı yapılacak alanlara götürürdüm. Onlar kazı yaparken ben de elime geçen ne varsa ona şekil verirdim. Bir gün bir taş buldum onun üzerine insan betimlemeleri yaptım. Arkadaşlar bunu gördü ve bunun bir antika eser olduğunu sandılar. Oysa ben yapmıştım ama onları inandıramadım. Telefon kablolarıyla da haşır neşir olduğumuz için onları değerlendirmek istedim, tellerle tanışınca bunlarla resim heykel yapılabileceğini anladım diye anlatıyor Lütfü Güngörer.
Sonraki 5 yıl, Lütfü Güngörerin kendi kendini eğitmesiyle geçmiş. 1964te ilk yaptığı eserde yalnızca kalıp kullanmış onun dışında bütün eserlerinin içini boş bırmış.
RESİMHEYKEL
Güngörer sanatına nasıl başladığını şöyle anlatıyor: Kumaşa çizdiğim bir Nasrettin Hoca kompozisyonunu eşimden renkli kukalarıyla işlemesini istedim. Niyetim iki boyutlu görüntüyü kablolarla üç boyutlu hale getirmekti. Eşim rengarenk işledi o kumaşı ben de azmettim ve o işlemenin kablodan heykelini yaptım. Bu nedenle yaptığım işe resimheykel diyorum.
Yaptığı işin kendi icadı olduğuna, 40 yıldır ürettiğine dikkat çekiyor Güngörer. Ancak sanatının tanımını yapmak zor. Naif sanat akımını incelemiş, ancak naif sanat kavramının kablo resim-heykellerini tanımlamakta yetersiz olduğunu fark etmiş. Benim sanatım kendi icadım. Bunu ilk kez yapan ve 40 yıldır sürdüren benim. Tüm dünyada araştırdım bunu. Sonra insite sanat kavramını buldum. İnsite Latince insitus kelimesinden türetilmiş, yalın, saf ve yapmacıksız anlamına geliyor. 1966da Bratislavada yapılan Uluslararası Sanat Sempozyumunda naif ve primitif sanat ve daha birçok kavramın yarattığı kargaşa, insite sanat kavramıyla aşıldı. Bu tanımın benim sanatımı da yansıttığını düşünüyorum diyor Güngörer.
ÜNİVERSİTELER BİZİ GÖRMEZDEN GELİYOR
Yaklaşık 100 eseriyle, Dünya Sanatçılar Kataloğuna kabul edilmiş tek Türkiyeli sanatçı olduğunu da ifade ediyor Güngörer. Türkiyede birçok kez sergi açan sanatçı, iki kez ABDde yapılan Uluslararası Heykel Sempozyumundan davet almış ancak katılamamış. 2011 yılında Kanadada Narf Sanat Müzesinde eserlerinin sergileneceğini de belirtiyor Güngörer. Sanatının uluslararası sanat kamuoyu tarafından tanınması ve takdir toplamasına karşın, kendi ülkesindeki sanat bölümleri tarafından görmezden gelinmesinden yakınıyor Güngörer,
Türkiyedeki sanat bölümleri alaylı sanatçıları umursamıyor. Peki, Mimar Sinan, Roma dönemi mimarları, heykeltraşları okullu muydu? Hayır. Selçuklunun, Bizansın muazzam taş üzerine nakış işlemeleri var. Ahi Evren usta-çırak ilişkisine işaret eder. Bunlar da okul okumadı ama kendini yetiştirdi. Ben de bizim üniversitelerimizdeki aydınların kendi işleri dışında üreten sanatçıları görmezden gelmemesini istiyorum diyor.
BARIŞ MANÇODAN EVLİYA ÇELEBİYE
Güngörer, eserlerine konu olarak toplum yaşamından görüntüler de seçmiş, tarihi popüler figürleri de kablolarla işlemiş. Bir dönem komşu olduğunu belirttiği Barış Manço ve Evliya Çelebi, semah dönen Aleviler, genç yaşta kaybettiği kızı, Mevleviler, cesur PTT işçisi, göç edenler, dibekte bulgur dövenler, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk, Bülent Ecevit Güngörerin eserlerinde kendine yer bulmuş.
Zihninde tasarladığı eseri, önce küçücük bir düğüm atarak, sonra orantıları koruyarak büyütüyor. Kendi eserlerini sergileyecek bir müze de kurmayı hedeflediğini dile getiriyor sanatının Aşık Veyseli Güngörer, üretmenin sabır ve uzun uğraşlar sonucu olduğunun altını da çizerek. (Ankara/EVRENSEL)
Şiar Can Şener - Hilal Yağız
Evrensel'i Takip Et