4 Aralık 2010 00:00

Saldırılara karşı birleşelim


Hükümet seçim yaklaştıkça halkın yaşamını giderek çekilmez hale getiren politikalarına yenilerini eklemeye devam ediyor. Toplumun değişik kesimlerinin “Eşit yurttaşlık” temelinde gündeme getirdiği demokrasi ve barış talepleri görmezden geliniyor. Ekonomik ve siyasi baskılar giderek artıyor.
Referandumdan elini güçlendirerek çıkan Hükümet, saldırı oklarını yine işçilere ve emekçi kesimlere yöneltmiş durumda. 2011 Bütçe Kanunu’yla eğitim, sağlık, sosyal hizmetler başta olmak üzere kamu hizmetlerine ayrılan pay giderek küçültülürken, gelir dağılımındaki adaletsizlik giderek derinleşmekte, işsizlik ve yoksulluk artmaktadır.
PATRONLARA AF VE KAYNAK, EMEKÇİLERE SALDIRI
Parça parça basına sızdırılan, sızdırılırken de “Müjde” olarak lanse edilen yasa teklifleri, son anda torba kanun şeklinde Meclise gönderildi, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesine de başlandı. Sermaye çevrelerinin her türlü vergi, SSK prim borçları başta olmak üzere hazineye ödenmesi gereken borçları affediliyor. İşsizlik fonunun patronlara istihdam teşviki olarak aktarılması süresi uzatılarak sürdürülüyor.
Referandum öncesi gündeme getirilip, tepkiler nedeniyle, referandumu tehlikeye sokmamak için geri çekilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki, işgüvencesini ortadan kaldıracak değişiklikler; “İstihdamın desteklenmesi” adı altında patronların ödemesi gereken sigorta primlerinin hazineye yüklenmesi, İş Yasası’ndaki “Çağrı üzerine çalışma”ya,“Evden çalışma”, “Uzaktan çalışma”nın eklenmesi de torba yasanın içine yerleştirilmiş durumda.
GÜVENCESİZLİK VE ESNEKLEŞTİRME TEHLİKESİ
Mazeret izinleri, ücretsiz ebeveyn izni gibi görece “Olumlu” ama yetersiz bir iki düzenleme dışında, esasen Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişiklikler de tıpkı, İş Yasası’ndaki esnekleşme ve güvencesizlik gibi düzenlemeleri getiriyor. Bugünlerde patronların toplu sözleşmelerde dayattıkları “Esnek çalışma” maddeleri torba yasa maddeleri arasına yedirilmeye çalışılmış durumda. Çalışma saatlerinin amirin inisiyatifine bırakılması, bir başka kurumun talebi üzerine 6 aya kadar “Geçici” adı altında başka bir kurumda çalıştırma, performans kriterlerinin ve hedeflerinin disiplin hükmü haline getirilmesi, işten çıkarmanın kolaylaştırılması, sözleşmeli çalışmanın esas çalıştırma biçimi haline getirilmesi değişiklikler arasında yer alıyor.
SENDİKA KURABİLİR AMA GREV YASAK
Anayasa referandumunda, güya sendikaya “Toplusözleşme yapma” hakkı düzenlenmişti. Torba kanunda, sendika kurulabilmesi ama grev yasağının temel değişiklik maddeleri arasında yer alması boşuna değildir. Bir taraftan güvencesiz, düşük ücretle, kurumun “Şirketin” performans hedeflerine ulaştırılması için gece gündüz, hafta içi hafta sonu fark etmez çalıştırılma, bir yandan hak arama yollarının kapatılması… Bütün bunlarla sendikanın da yönetişim aracı olarak işlevsizleştirilmesi hedefleniyor.
Diğer taraftan, bütün nüfusu içine alacak olan ve her birey için zorunlu genel sağlık sigortası primi ödenmesini gerektiren düzenleme, toplumda yaratacağı büyük infial dikkate alınarak seçim sonrasına, yani 1 Ocak 2012’ye bırakılıyor.
Peki sendikalar, emek ve meslek örgütleri bu gelişmeler karşısında ne yapıyor, ne yapması gerekiyor?
1 Aralık 2000 tarihini pek çok işçi ve kamu emekçisi hatırlar. “İnsanca Yaşam Halk için Bütçe” talebiyle Emek Platformunun çağrısıyla Türkiye’nin dört bir yanında milyonlar bir günlük iş bırakmıştı. Daha geçen yıl 25 Kasımda “İnsanca Yaşam, Toplu Sözleşme ve Grev Hakkı” için KESK ve Kamu Sen’in çağrısıyla kamu emekçileri grev yaptılar.
Tekel işçilerinin direnişleri…
GÖREV BAŞINA, SENDİKALARI YENİDEN ÖRGÜTLEMEYE
2011 bütçesi sessiz sedasız geçti gidecek… Birkaç sendikanın açıklamasını bir tarafa bırakırsak, durum bu.
KESK’in son dönemde içinde bulunduğu durum malum. Bazı işçi sendikaları yolsuzluk iddialarıyla çalkalanıyor. Peki diğer sendika ve konfederasyonlar, illerde işyerlerinde oluşan “Platformlar” hep birlikte ne yapıyoruz?
KESK’in emek, barış ve demokrasi mücadelesindeki yerinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha açığa çıktı. KESK ne kadar mücadeleci ve hareketli bir hatta ise emek hareketi de o ölçüde ilerleyecektir. Bir başka deyişle, mücadeleci hatta ilerleyen ve emek hareketini birleştirmeyi esas alan her hangi bir sendika veya emek örgütü kendi içinde ne kadar bütünlüklü ve iç sorunlarından devrimci bir tarzda arınmış ise üyeleri ve sınıf hareketi içinde çağrıları karşılık bulur.
Bir süredir, malum iddialar nedeniyle güven ve itibarı zedelenen bir KESK var. KESK’i var eden sendikal siyasal anlayışlar, mücadeleci bir sendika için her türlü kuşatmaya ve karalamaya rağmen KESK’e bağlı sendikalarda direnen kamu emekçileri hızla sorumluluklarını yerine getirmelidir.
İllerde, işyerlerinde, şubeler platformlarımız saldırılara karşı acilen işyeri aydınlatma çalışmalarına yönelmelidir. KESK içinde yaşanan “Taciz” ve “Siyasi komplo” iddialarına muhatap olanların geri çekilmesiyle ve demokratik örgütsel mekanizmaların oluşturulmasıyla bu sorunlu dönem atlatılacaktır. Yeter ki, “Kararmasın sol memenin altındaki cevahir.”
Bir süredir hizmet ve üretim birimlerinde, sanayi havzalarında devam eden, sendikaların mücadeleci bir hatta yeniden örgütlenmesine yönelik toplantı, kurultay ve konferansların önemi bir kez daha açığa çıktı. Bu kurultay ve konferansların yaygınlaştırılması, sendikalardaki yabacılaşmanın panzehiri olabilir. Ama sadece toplantılar yetmez, oluşan en küçük birlikler, platformlar üzerinden mücadeleye yönelmezsek, eksik kalır.
Dönem, ya hükümetin en kapsamlı saldırılarına karşı mücadeleyi örgütleyecek, sermayenin karşısına işçi ve emekçiler olarak dikilme, barikat oluşturma ya da sessiz sedasız teslim olma dönemidir. Biz işçi sınıfı ve emekçiler bu pervasızlığa sessiz kalmamalıyız, kalmayacağız da.
Yeter ki, sınıftan yana sendika yöneticileri, şubeler platformları, sendikal birlikler olarak üretim ve hizmet birimlerinde emekçileri aydınlatmaya yönelik yaygın bir çalışma içine girelim. İşyeri ve yerellerden hareketi ilerletelim.
Mücadeleci sendika merkezleri için birlikte mücadelenin koşulları her zamankinden daha fazladır. Güçlerimizi birleştirmek için zaman kaybetmeyelim, zira sermaye zaman kaybetmiyor, AKP eliyle saldırı yasalarını bir bir çıkartıyor…
DÖNDÜ TAKA ÇINAR

Evrensel'i Takip Et