4 Aralık 2010 00:00
Beşirin bisikleti
Beşir yedi yaşında bir çocuk. Yatağından babasına sesleniyor; Baba, bana bisiklet al, binemesem de karşıdan bakarım.
Beşirin elleri artık yok, bisikletin dümenini tutamaz ki Beşir, neyle tutacak? Beşir Şırnaklı, İdil ilçesinin mezralarından birinde yaşıyor. Beşir para kazanmak için hurda toplarken bulduğu metal parçayı kurcalamış, belki de onunla oynamış. Metal oyuncak patlamış ve Beşirin elleri artık yok. Beşirin dört yaşındaki kızkardeşi Nurjiyan ise patlamada yaşamını kaybetti. Oralarda çocukların oyuncakları başka türlü oluyor besbelli, hipermarketlerde satılmıyor o oyuncaklar. Çocuklar patlamamış mayın ve mermilerle büyüyor, çocuklar birer birer yitip gidiyor, sakat kalıyor.
Beşirin babası köy korucusu.Yıllar önce köylerini terketmişler, başka kentlerde sefalet yaşamışlar; sonra devlet köye dönüş yasası çıkartmış, köye dönmüşler ve baba korucu olmuş. Devlet, sorunu temelden çözdüğünü düşünüyor. Baba da aynı düşüncede olmalı ki; devletin bombasıyla elleri kopan çocuğunun tedavisi için devlete teşekkür ediyor, devlet elinden geleni yaptı diyerek kimseden davacı olmayacağını belirtiyor. Devlet, Beşirin babasının cebine her ay korucu maaşını koyup eline silahını, mermisini veriyor; ama o mermi gidip Beşir ile kardeşini buluyor, kardeşi can verirken Beşirin elleri kopuyor.
Ülkemizde, devlete ait patlayıcılar nedeniyle can veren yüzlerce çocuk var ve tümü yoksul kesimde yer alıyor. Yoksulluk ülkenin her tarafında var, metropollerde de var; ama devletin bombasının, mayınının hedefi olmak sadece bölge yoksullarına düşüyor.
Bölge halkını mayınlarla ve mermilerle baş başa bırakanların ise durumu oldukça hazin, inanın ki yüreğimi dağlıyor. Çünkü bunlardan üçü, siyasi iktidar tarafından açığa alındı, terfileri de engellendi. Yazılı ve görsel basında günlerce bu üç generalin durumu tartışıldı, koca koca adamlar peşlerinden derin derin analizler yaptı. Sivil halka karşı işlenmiş suçlardan dolayı açığa alınmadıkları kesin, çünkü bu suçluların tamamı üç subay değil ki, gerisi orada duruyor.
Savaşın en masumları ve en büyük mağdurları her zaman çocuklardır. Savaşın en kötü yanı ise süreklilik arz etmesidir. ABDnin Vietnamı işgalinden sonra yıllarca benzer patlamalar oldu, binlerce çocuk ya can verdi, ya da sakat kaldı. Şimdi benzeri Irakta yaşanıyor, çocuklar savaş artığı mermi ve bombaların arasında büyümeye çalışıyor. Yaşamında patlamış mısır dahi yiyememiş bu yoksul çocuklar, patlamamış mayın ve mermilerle baş başa bırakılıyor.
Sivil halka karşı suç işleyenleri savunup o üç subaya sahip çıkan ulusalcılarımız bu suçların mağduru olan yüzlerce Kürt çocuğunu hiç görmüyor, aksine onlara sahip çıkmayı bölücülükle eşdeğer tutuyor. Liberallerimiz de üç subayın açığa alınmasıyla sivilleştiğimizi sanıyor, değişimin öncüsü olarak gördüğü AKPyi göklere çıkartıyor.
Kim ne derse desin; devletin patlayıcıları orta yerde duruyor ve gerçekler içimizi acıtıyor.
Beşirin bütün hayali bir bisiklet, karşısına koysalar bisikletine bakacak. Babası devlete minettar. Üç subay da terfi bekliyor. Durum bu merkezdedir.
KUŞATILAN ÇEVREMİZ
Evrensel'i Takip Et