16 Nisan 2006 22:00

Üniversite öğrencileri
   barış mesajıyla döndü

Diyarbakır'daki olayların ardından kente gelen Boğaziçi, ODTÜ, Ankara ve Hacettepe üniversitelerinden öğrenciler, belediye başkanları, Barış Anneleri, İHD, TUHAD-DER, Eğitim-Sen, Göç-Der, Baro ve yaşamlarını yitiren 9 kişinin ailesini ziyaret ettikten sonra geri döndü. Diyarbakır'da halkın barış isteğine şahit olduklarını belirten öğrenciler, Diyarbakır olaylarını ve barış mesajını her yere ileteceklerini dile getirdiler. Üniversite öğrencilerinin belediye başkanlarını ziyareti yaklaşık bir saat sürdü. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili İlhan Diken, "Sizleri yanımızda görmek bizleri duygulandırdı. Sıkıntılı dönemimizde bu dayanışma bizim için anlamlı" diyerek başladığı konuşmasında, Diyarbakır'daki olaylar hakkında bilgi verdi. Silahların susması ve Kürtlerin ve Türklerin birlikte konuşması gerektiğini belirten Diken, "Dayanışmanız için teşekkürler" ifadesiyle sözlerini tamamladı. Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler ise yaşananları çocukların bedeninde simgeleşen bir çığlık olarak ifade etti. Gençlerin desteğinin barışa giden yola katkı sunacağını belirten Özsökmenler, "Burada yaşanan sevinç gözyaşları, atılan taşları diğer kentlere duyurmak çok daha iyi olur" dedi.

'Umut verdiniz' Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı da "Gençlik şenliğinde sizleri ağırlamak isterdik bu tarihte, ancak yaşanan acıdan dolayı ertelendi. Umuyorum bu dayanışma aydınlık bir geleceğe katkı sunar. 13 üniversite senatosunun Malatya'da yaptığı açıklamadan sonra ziyaretiniz anlamlı. Akademik çevrelerin tutumu umut verici. Aynı zamanda bir o kadar da kaygı verici. Birçok dostumuz önyargılı. Önyargıları kırmanız açısından gelişiniz anlamlı" diye konuştu.

'Geleceği birlikte kurmak mümkün' "Sizin gibi insanlar olduktan sonra ortak yaşamak daha güçlü. Aydınlık geleceği birlikte kurmamız mümkün" diyen Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, yaşananların askeri dönemlerde dahi yaşanmadığını ifade etti. Kürt sorunu çözülmedikçe, Türkiye'nin istenilen yere gelemeyeceğini belirten Karatekin, "Sağduyulu olmamız demokrasiye katkı sunacaktır" dedi. Diyarbakır halkı ve belediye başkanlarının yalnız bırakıldığına dikkat çeken öğrenciler, izlenimlerini ve görüşmelerini döndükleri yerlerde aktaracaklarına ifade ettiler.
Üniversite öğrencileri EVRENSEL'e konuştu:
    Acıya ve barış isteğine tanık olduk

BUNLAR BİZİM ACIMIZ Ayten Çap (ODTÜ öğrencisi): TV'den bir kısmının bana izlettirildiğini biliyordum. Bu insanların acısına dokunmak istedim. Biliyorum ki bu acı yabancı bir acı değil. Bizim acımız. Ve ona dokunmazsan bana gösterilen bana yetmeyecektir. Şu an kendimi ifade edemiyorum. Çok etkilendim. Ateşin merkezi daha sıcak. Bunu görüyorsun. İnsanların ölümüne tanıklık ediyorsunuz.

ARTIK BİR PARÇASIYIZ Engin Ataç (ODTÜ öğrencisi): Siyaset, kuru çözüm yöntemleridir diye düşünüyordum gelmeden önce. Tanık olmak bambaşka. Savaş var. Yıllardır terör terör değişen ne oldu. Biz bu sorunu nasıl çözebiliriz. Çözüme dair bir şey yok. Artık yeter. Bu insanları gördüm. Artık bir parçasıyız yaşananların. Yaşananların takipçisi ve taşıyıcısı olacağız.

TEK İSTEKLERİ BARIŞ Oktay Kanat (ODTÜ öğrencisi): Gelmeden önce Diyarbakır'da yaşananları yakından takip ettiğimi sanıyordum. Ama taziye evlerini gezdikten sonra buraya dair bilgilerimin çok sınırlı olduğunu gördüm. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ama bu acının artık yaşanmaması için temennileri var. 22 yaşında oğlunu toprağa veren bir babanın tek isteği savaşın ve bu kinin bitmesi. Bence insanlar artık bu çağrıya cevap vermeli.

HÂLÂ BARIŞ İSTİYORLAR Yücel Özden (ODTÜ öğrencisi): Burası hakkında gelmeden önce az çok bilgim vardı. Bildiğimi düşünüyordum. Kürt halkı acı çekiyor. Sınırı geçtiğim ilk yolculuktu. Taziyelere gittik. Herkesin acısını gördüm. Matem havası var. Bu halk inadına hâlâ barış istiyor.

BİLDİĞİMİZİ SANIYORDUK Pınar Yanardağ (Boğaziçi Üniversitesi): Gerçekten çok etkilendim. Enes ile Abdullah'ın ailelerine gittik. Aslında bildiğimizi sandığımız şeyleri aslında bilmediğimiz farkettik. Çünkü çok farklı burada bunu yaşamak. Buraya geliş amacımız da zaten burada konuşulamayan, başka yerlere duyurulamayan şeyleri duyurmak. Şimdi isteğimiz de arttı. İlk yapacağımız iş buradaki gerçekliği ne kadar fazla insana anlatabilirsek yaşadıklarımızı o kadar bizim için kârdır diyoruz.

BUNU TAHMİN EDEMEDİK Haydar Darıca (Boğaziçi): Burda bir kişinin hem oğlu, hem de annesi ölmüş. Buna rağmen inanılmaz bir sağduyuyla konuşuyor. Kürtler ile Türklerin ortak hareket etmesi. Kürtler ile Türklerin kardeşliğini istemeleri. Bunu tahmin edemezdik.


'GELİŞİNİZ CESARET VE MUTLULUK VERİCİ' Geride sadece terk edilmiş ve yakılmış evlerin kaldığı köyüne son yolculuğu da kolay olmadı. 50 kilometrelik köy yoluna polis kortejinde uğurlandı, tıpkı 14 yıl önce polis kortejinde çıkarıldığı gibi. Çamura saplanan araçla, yürüyerek bata çıka varıldı köye. Gece saat 02:30. Camide sabahın ilk ışıkları beklendi. Diyarbakır'daki olaylarda başına aldığı darbe sonucu yaşamını yitiren 78 yaşındaki Halil Söğüt'ün son ve tek isteği gerçekleşmiş oldu. Anlatılan bu öykü, ODTÜ, Boğaziçi, Hacettepe ve Ankara üniversitelerinden gelen öğrencilerin yüreklerini burktu. Halil Söğüt'ün oğlu ilkokul öğretmeni Ali Sögüt, yaşadıkları acıyı, seslerini duymak için Diyarbakır'a kadar gelen gençlere anlatmak için arka arkaya yuvarlıyor sözcükleri. Anlatılacak o kadar çok şey var ki. 15-20 gündür yaşanan hiçbir şey Söğüt ailesine bu kadar moral vermemiş, bu kadar acılarını hafifletmemişti. Türkiye'nin birçok yerinden gelen gençlerin yüreklerinin Diyarbakır'da atması farklı bir heyecan verdi Söğüt Ailesi'ne. Söğüt Ailesi'nin yanından ayrılıyoruz. Şimdi başka bir acılı kapıyı; olayların kalbi olan Bağlar'da önceden adresi belirlenmiş evin zili çalınıyor. Sayısı fazla olan erkek ziyaretçiler ilk anda ürkütüyor. Durumdan haberdar olan evin erkekleri gelince alınıyoruz içeri. Yüreklerini, kolların açıyorlar gelen 'yabancı' konuklarına. 22 yaşındaki mobilya işçisi Tarık Ataykaya, Diyarbakır'daki olaylar sırasında işyerini kapatırken kafasına kurşun isabet etmesi sonucu yaşamını yitirmişti. Tarık Atakaya'nın babası Mehmet Nesip Atakaya, askerden dönüşünün üzerinden daha bir yıl geçmemişken devletin kurşunuyla ölen oğlunun askerlik kartını uzatıyor konuklarına doğru. Yüreklere su serpecek çare olarak görülen konuklara yaşanan acılar, üzüntüler, en gerçekçi, yalansız, yorumsuz haliyle dökülüyor dudaklardan. Canlarından bir parça kopan ailelerin tek isteği başka canların yanmaması ve yaşananların bir daha tekrarlanmaması. "Kurşunun adresi belli" ve "Gelişiniz cesaret ve mutluluk verici" sözleri hafızalara kazınıyor.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Atıklar sanayinin vahşi davranışıdır' Uluslararası Katı Atık Yönetimi ve Teknoloji Birliği (UKAB) Başkanı Sadullah Gencer, Tuzla'da gömülü halde bulunan atık varillerin, "Türkiye'de katı atık yönetimine ilişkin yeterli yasal düzenleme var mı?" sorusunu gündeme getirdiğini belirtti. Sadullah Gencer dün yaptığı açıklamada ülkelerin yönetimle ilgili her temel konuda ulusal politikaları bulunduğunu, bu politikaların zaman içinde revize edildiğini dile getirdi. Ulusal politikalarda değişimlerin, uygulama başarıları gözlenerek yapıldığını, sistemin bu şekilde sürdürüldüğünü anlatan Gencer, şöyle konuştu: "Bilinmelidir ki, Avrupa Birliği'nin benimsemiş olduğu tüm davranış kuralları kelimesi kelimesine tercüme edilerek kanunlaştırılmıştır. Peki eksik olan nedir? Neden tehlikeli atıkların yaklaşık yüzde 75'i bertaraf tesislerine gönderilemiyor? Çünkü, çeviriden ibaret olan bu yasalar ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yeterince müzakere edilmemiş uygulanabilirliği olan yol haritası belirlenememiştir."

Ortak bilinç oluşturulmalı Gencer, uygulamacılara yeterince bilgi ve sorumluluk yüklenmediğini belirterek, "Tehlikeli atıklara karşı hiç kimseye; neyi, neden, nasıl yapması gerektiği, sebep ve sonuçlarıyla birlikte anlatılmamış, tersi halinde ülkeye ve kendilerine verecekleri zararla ilgili yeterince bilgilendirme yapılmamıştır" dedi. Sanayinin vahşi davranışının bilinen gerçek olduğuna, ancak bu şekilde davranma arzusu ve ısrarı içinde olan sanayiciyi engelleyecek önlemler alınabileceğine dikkati çeken Gencer, her sanayici için üretim kapasitesi, hammadde ithalatı ve kestiği fatura toplamı gibi veriler baz alınarak, firmasının çıkarabileceği tehlikeli atığın miktarının ve türünün tespit edilebileceğini kaydetti. Gencer, "Daha fazla vakit geçirmeden, bir an önce sivil toplum örgütleri, sanayiciler ve devlet adamları, eşit platformda katı atık yönetimi konusunu istişare etmek ve bunların uygulanabileceği ortak bilinci harekete geçirmek zorundadır' dedi.