16 Nisan 2006 22:00

Zekat değil adil paylaşım

Hükümet temsilcileri her fırsatta yoksulluğa karşı mücadeleyi programlarına aldıklarını, 9. Kalkınma Planı'nda yoksulluğa özel bir önem verdiklerini ifade ediyorlar. AKP'nin yoksullukla mücadeleye yaklaşımın, Dünya Bankası'nın yoksullukla mücadele anlayışına İslami motiflerin eklenmesi olduğunu söyleyen iktisatçılar, bu anlayışın çözüm üretemeyeceğini belirtiyorlar. Kapitalist sistemin küresel politikalarının hızla yaygınlaştırdığı yoksulluğa karşı mücadelenin söz konusu politikalara karşı verilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Kısa vadede ise daha adil bir paylaşımı sağlayacak bütçe uygulaması öneriyorlar. Devlet Planlama Teşkilatı'nın 9'uncu Kalkınma Planı kapsamında oluşturulan Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu'na ilginç bir öneri getirildi. Komisyon raporunda yoksullukla mücadele ve gelir dağılımında adalet sağlanması için "zekat" sisteminin özel kurum ve teşkilatına kavuşturulması, bu amaçla Zekat Mağazalar Zinciri" oluşturulması şeklinde bir öneriye yer verildi. Konuyla ilgili görüşünü aldığımız ekonomistler, yoksullara "dilenci", "zenginlerin kırıntılarıyla geçinmesi gerekenler", "zenginlerin yükü" anlayışıyla yaklaşıldığını, işsizlik ve yoksulluk üreten ekonomik politikaları sürdüren AKP'nin yoksullukla mücadelede samimi olmadığını vurguladılar.

Ortaçağ zihniyeti! Prof. Dr. İzzettin Önder zekat ya da sadaka gibi ortaçağ dinsel yaklaşımlarının gündeme getirilmesini eleştirerek, "Devlet yoksulları dinine göre mi ayıracak? Türkiye'de yaşayan yoksul Hıristiyanlara ya da Musevilere yardım edilmeyecek mi?" sorularını yönelten Önder, yoksulluğun sistematik bir mesele olarak ele alınması gerektiğini söyledi. Yoksuluğun özürlüler, sakatlar, çok yaşlılar gibi toplumun bakmakla yükümlü olduğu muhtaç kesimler ile işsizlik, düşük gelir gibi sistemin ortaya çıkardığı mağdurlar şeklinde iki kategoride ele alınabileceğini sözlerine ekleyen Önder, yoksulluğun kapitalist sistemde kaynakların hakça paylaşılmamasının bir sonucu olduğunu kaydetti. Önder, "Kısa vadede yapılabilicek bir şey varsa o da; devletin sosyal harcamalarının artırılması, bütçenin küçültülmek yerine büyütülmesi, yoksullar üzerindeki vergi yükünü kaldırarak adil bir vergi uygulamasına geçilmesidir" dedi. Bunların tam tersini uygulayan hükümetin yoksullukla mücadele söyleminin ayaklarının havada kaldığını dile getiren Önder, eğitim, sağlık gibi hizmetlerin bile hızla özelleştirilerek fakir kesimin bu hizmetlerden de mahrum edildiği bir sürecin yaşandığını belirtti. "Devletin öğretmenleri dahi yoksullak sınırının altında ücret almaktadır" diyerek yoksulluğun boyutuna dikkat çeken Önder, AKP Hükümeti'nin yoksullukla mücadelede samimi olmadığını vurguladı.


Yoksullara kaynak aktarılmalı Sistem sorunu olması dolayısıyla yoksulluğa karşı mücadelenin sisteme karşı verilmesi gerektiğini belirten ekonomistler, kısa vadede bütçeden pay ayrılarak şu çözümlerin üretilebileceğini belirtiyorlar:
  • Açlık sınırının altında geliri olan her ailenin gelirinin bu sınırın üstüne çıkması için yardım yapılması
  • Gelirleri açlık sınırının altında olan ailelerin sağlık, eğitim, iletişim, ulaşım, barınma gibi temel ihtiyaçlarının parasız sağlanması
  • Yoksul ailelere, sosyal güvenlik sistemi dışındaki tüm aile fertlerine parasız sağlık
  • İşsizlik sigortasının alt sınırının açlık sınırının üstünde bir miktara çekilmesi

  • İşsiz olanlara istihdam yaratacak meslek eğitiminin sağlanması
  • Yoksul ailelerin yaşlıları ve kimsesiz yaşlılar için insanca yaşayabilecek koşulların sağlanması


    Dünya Bankası'nın İslami versiyonu Yüksel Akkaya: Bu sanayileşme öncesi ilkel yardımlaşma biçimidir. İnsan onurunu zedeleyecek bir uygulamadır. Çağdaş devletin yapacağı bir iş olamaz. Yoksulluğun nedeninin zenginlik olduğunu göremedikten sonra ortaçağın dinsel kurumsallaşmasının yöntemleriyle hareket edersiniz. Gelir dağılımının bozulması, yoksulluğun gelişmesi zaten uygulanan ekonomik sistemin bir sonucudur. Koçlar, Sabancılar bin alıp bir verecek. Böyle mi yoksulluğun önü alınacak? Toplum kaderine razı edilmek isteniyor. Bu, Dünya Bankası'nın yoksulluğu yönetmek şeklindeki programlarının Türkiye'deki İslami versiyonudur. Osman Altuğ: Ben bu tip komisyonlarda görev yaptım. Devlet Planlama Teşkilatı'ndan (DPT) "zekat" gibi bir şey çıkmaz. Bu DPT'nin görüşü değildir. Yoksullukla mücadeleyi Türk halkının apartman yönetim kurulu toplantılarına benzetiyorum. Bu bir komedidir. Yoksullar varsıllardan yardım bekliyor. Komedi. Yoksulların örgütlenmekten başka çaresi yok. Yoksullar örgütlenmelidir. Mustafa Sönmez: Zekat sismeni kurumsallaştırmak gibi bir niyetleri olabilir, ama ben böyle bir paltforma taşıyacaklarını düşünmüyorum. Fantastik bir öneri. Yoksullukla mücadeleye gelince. Bir kere bu programlar Dünya Bankası orijinli. Böyle olunca daha baştan yoksulluğun tarifi daraltılmış ve gerçek boyutları kısıtlanmış oluyor. Bu programlara göre Türkiye'de açlık sınırı altında 1 milyon, yoksulluk sınırı altında 18 milyon kişi var görünüyor. Oysa gerçek bunun çok üzerinde. Örneğin Türk-İş'in araştırmalarına göre açlık sınırı altında 3-4 milyon kişi, yoksulluk sınırının altında 35 milyon kişi var. Bunlar yoksullukla mücadale açısından samimi yaklaşımlar değil.

  • Evrensel'i Takip Et