6 Nisan 2006 22:00
Hiçbir şart altında OHAL istemiyoruz
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin Arzu, Diyarbakır'daki olayların ardından yeniden gündeme gelen OHAL tartışmalarına tepki gösterdi. Demokrasiyi geriye götürecek yasalar değil, ileriye götürecek yasaların çıkarılmasını istediklerini ifade eden Arzu, "Biz hiçbir şart altında OHAL gibi uygulamaları istemiyoruz" dedi.
Kutbettin Arzu, Diyarbakır'da yaşanan olaylar, bölge ekonomisine etkisi ve Kürt sorunu konusundaki sorularımızı yanıtladı.
- Diyarbakır'daki olayların ardından, bölgenin ekonomik anlamda geri kalması, yatırımların yapılmaması, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlar, bu olaylara bağlandı. Diyarbakır ve bölge bu son olaylar nedeniyle mi kalkınamıyor? - Bölgenin ekonomik sorunları, siyasal, sosyal, kültürel sıkıntıları vardır. Biz bunları barış içinde, demokrasi içerisinde çözme konusunda bir çaba gösteriyorduk. Hükümetin de bu konuda özellikle AB sürecinde bir çabası vardı. Tabii daha önce yaşanan şiddet ortamının getirmiş olduğu ağır yük normal tedbirlerle ortadan kaldırılamıyordu. Bunun için bu bölge ile ilgili mutlaka ekonomik olarak farklı tedbirlerin uygulanması konusunda biz sürekli görüşlerimizi dile getiriyoruz. Ancak son günlerde yaşanan olaylar, şiddetin yeniden tırmanması, insanların moralini ve motivasyonunu bozuyor. Bölgede yeniden turizm potansiyelinin geriye dönüşüne neden oldu. Bölgede az sayıda da olsa yatırım yapmak isteyen insanların bu kararlarını ertelemesine neden oldu. Bunun için bizim el birliği ile şiddet ortamının bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan kaldırılması için çaba göstermemiz lazım ki, bölgeye yeniden yatırım gelebilsin, yeniden turist gelebilsin, bölge insanının morali tekrar yükselebilsin. Bölgede kalan insanlar da göç etmesinler. Şiddetin devamı halinde buradaki beyin ve sermaye göçü tekrar hızlanacaktır. Diyarbakır'ın siyasal sorunları var, ekonomik sorunları var, sosyal ve kültürel sorunları var, eğitim ve sağlık sorunları var. Bu sorunlar elbette var. Ama bu sorunların çözümü konusunda demokratik yollar yöntemler kullanıldığı zaman bu sorunlar daha başarılı ve kolay çözülebilir. Ben Türkiye'nin son yıllarda böyle bir sürece girdiğini söylüyorum. Yoksa bu olaylarından önce de Diyarbakır sorunsuz bir kent değildi elbette. Bu sıkıntıların aşılması konusunda bir çaba varken, bu olayların tırmanması bizi geriye götürdü.
- Kürt sorunu çözülmeden bölge ekonomik olarak kalkınabilir mi? - Başbakan geldi buraya. Kürt sorununu demokrasi sürecinde çözeceğiz dedi. Ben sorunu Kürt sorunu, Türk sorunu, ekonomik sorun gibi tek boyuta indirgemek istemiyorum. Sorun Türkiye'nin sorunu. Sadece bölgenin ve Diyarbakır'ın ya da yalnız Kürtlerin sorunu da değil. Çünkü demokratikleşme olmadığında, huzur ve güven ortamı sağlanmadığında bunun sıkıntısını bütün Türkiye çekiyor. Daha önce burada yaşanan şiddet ortamının faturasını bütün Türkiye çekti. Bu nedenle ben Türkiye'nin sorunu olarak bakıyorum.
- Kürt sorununun çözümü konusunda adımlar atılmadan bölgeye yatırımların gelebileceğine inanıyor musunuz? - Bana göre Kürt sorununun çözümü konusunda adımlar atıldı. Başlangıç olabilir. Başbakan geldi burada bir açılım yaptı. Bir saat de olsa Kürtçe yayın yapılması, özel eğitim de olsa Kürtçe dil öğrenimi gibi yeterli olup olmadığından ayrı olarak önemli adımlardır. Demokratik çözüm konusunda bir niyet ve başlangıç gibi görüyorum.
- Peki böyle bir demokratik yola girilmişse Diyarbakır'da yaşanan olayları nasıl değerlendirmeli? - Bu sorunun barış ve demokrasi yoluyla çözümünden yana olanlar olduğu gibi, şiddet yoluyla çözümünden yana olanlar var. Şiddetten yana güçlerin eylemidir. Sorun belki biraz geç çözülür, ama barış demokrasi yoluyla stressiz, kan ve gözyaşı olmadan çözülür.
- Diyarbakır'daki olayları sadece şiddet eylemleri olarak mı yorumlamalı, yoksa 'sosyal patlama' belirtileri de gösteriyor muydu? - Bu olayların nedeni tek değil. Diyarbakır'da bu kadar genç ve işsiz nüfus olmasaydı olaylar bu boyuta gelmeyebilirdi. İnsanların iş ve aş bulmadığı bir ortamda, eğitim ve sağlık şartlarının iyi olmadığı bir ortamda bu tür toplumsal olaylar daha şiddetli oluyor.
- Meclis görüşmelerinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bölgenin kalkınmasının özel sektöre terk edilemeyeceğini, devlet eliyle bir kalkınma yapılması gerektiğini söyledi. Siz ne düşünüyorsunuz? - Biz devletin yatırım alanından çekilmesini istiyoruz. Çünkü devlet nerede bir yatırım yaptıysa zarar ettiğini görüyoruz. Özel sektör desteklenerek bu bölge daha iyi kalkınır. Kamu artık ticaret ve sanayicilik yapamıyor. Dünyanın neresinde yapıyorsa zarar ediyor. Devlet yatırım yapacağı o parayı özel sektöre kredi olarak versin. Özel sektör devletin yaptığı yatırımın dört katı büyük yatırım yapar ve dört katı işçi çalıştırır. Devlet tabii ki altyapı yatırımlarını yapmalı. GAP'ın sulama kanallarının bir an önce bitirilmesi, enerji nakil hatlarını bir an önce yapması lazım. Yolları yapması lazım. Ama yatırımı özel sektör eliyle yapmak daha doğrudur.
- Diyarbakırlıların bu son olaylarla moral ve motivasyonunun bozulduğunu söylüyorsunuz. Bunun düzelmesi için neler yapılması gerekiyor. Çünkü hükümetin Kürt sorunu ile ilgili attığı adımları halk çok da büyük adımlar olarak görmüyor. - Yok yok, bizce büyük adımlar atıldı. Büyük adımlar atılmadı demek bana göre doğru değil. Bundan bir müddet önce Kürt kelimesini kullanmak sıkıntı yaratırken bugün başbakan Kürt sorunu vardır diyor. Belki biraz yavaş ilerliyor, ama AB sürecinde önemli adımlar atılıyor.
- Meclis oturumlarında tüm muhalefet partileri AKP ile birlikte bölgedeki sorunun bir terör sorunu olduğu konusunda birleştiler, mutabakata vardılar. Sizce sorun bir terör sorunu mu? - Vallahi benim Meclis'i yorumlayacak bir durumum yok. Oturumu da izlemedim. Ne dediler ne yaptılar diye. Ama mecliste konuşan insanlar bu ülkeyi yöneten insanlardır. Mutlaka onların da kendilerine göre bir görüşü vardır. Herkes kendi görüşünü demokrasi içerisinde aktarmak durumundadır.
- Bölgedeki sorun bir terör sorunu mudur? - Bölgedeki sorunun sosyal, siyasal, ekonomik, eğitim, altyapı gibi çeşitli yönleri var. Bir tek soruna indirgemek doğru değil. Öncelikler herkese göre değişiyor, birine göre öncelik güvenlik, diğerine göre ekonomi, bir başkasına göre ise kültürel haklardır. Ama sorun bir bütündür.
- Ama sorunun adını "terör" konulunca, OHAL ve benzeri uygulamalar tekrar gündeme geliyor? - Bize de sordular siz ne düşünüyorsunuz diye. OHAL mi ilan edilsin, sıkıyönetim mi gelsin, yeni yasalar mı çıksın diye. Biz demokrasinin ilerletilmesi için yasalar çıkarılmasını istiyoruz. Demokrasiyi geriye götürecek yasalar değil. Biz hiçbir şart altında OHAL gibi uygulamaları istemiyoruz.
SORUN, TÜRK HALKIYLA KARDEŞLİK İÇİNDE ÇÖZÜLMELİ
Diyadin Gezer (Diyarbakır Esnaf Yapı ve Kredi Kooperatifi Başkanı): Diyarbakır'daki olaylar nedeniyle tabii ki tedirgin olmaya başladık. Çünkü çatışmalı ortamda sermaye büyümez. Dolayısıyla bu olayların devamı gelirse en başta esnafı vuracak. Bir an önce çatışma ortamının koşullarının ortadan kaldırılması gerekiyor. Herkes kendine göre bir isim koyuyor. Bu sorun Türkiye'nin bütünlüğü içinde Türk halkıyla kardeşlik içinde çözülmeli. İstanbul'da otobüslerin yakılmasını da kınıyoruz. Bu olaylar bizi endişelendiriyor ve üzüyor. Bu ortamda şiddet şiddeti doğuruyor ve kimin ne yapacağı kontrol edilemiyor. Tehlikeli bir yöne gidiyor olaylar. Biran önce kardeş kavgasına dönüşmeden önlemlerin alınması gerekiyor Diyarbakır olayları esnafı, belki 1 ay için etkiler. Buradaki zarar üç beş camın kırılması falan değil. Biz geleceğe ilişkin kaygılıyız. Bu olaylar tek başına çok sıkıntı yaratmaz. Ama bu olaylar devam ederse çok ciddi sıkıntılarla karı karşıyayız demektir. O gergin ortamda kim derse işyerini kapat, herkes işyerini kapatır. Çünkü sermayesini riske etmek istemez hiç kimse. Diyarbakır halkının tepkisi demokratik bir tepkiydi ama şiddete dönüştü. Bunun şiddete dönüşmemesi için bir çabanın olması gerekiyor. Devletin güvenlik güçleri de bu şiddeti körükledi. Erdoğan'ın açıklamaları da tarafları şiddete davet ediyor. Oysa ülkenin başbakanı çok daha sağduyulu yaklaşmalı.
- Diyarbakır'daki olayların ardından, bölgenin ekonomik anlamda geri kalması, yatırımların yapılmaması, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlar, bu olaylara bağlandı. Diyarbakır ve bölge bu son olaylar nedeniyle mi kalkınamıyor? - Bölgenin ekonomik sorunları, siyasal, sosyal, kültürel sıkıntıları vardır. Biz bunları barış içinde, demokrasi içerisinde çözme konusunda bir çaba gösteriyorduk. Hükümetin de bu konuda özellikle AB sürecinde bir çabası vardı. Tabii daha önce yaşanan şiddet ortamının getirmiş olduğu ağır yük normal tedbirlerle ortadan kaldırılamıyordu. Bunun için bu bölge ile ilgili mutlaka ekonomik olarak farklı tedbirlerin uygulanması konusunda biz sürekli görüşlerimizi dile getiriyoruz. Ancak son günlerde yaşanan olaylar, şiddetin yeniden tırmanması, insanların moralini ve motivasyonunu bozuyor. Bölgede yeniden turizm potansiyelinin geriye dönüşüne neden oldu. Bölgede az sayıda da olsa yatırım yapmak isteyen insanların bu kararlarını ertelemesine neden oldu. Bunun için bizim el birliği ile şiddet ortamının bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan kaldırılması için çaba göstermemiz lazım ki, bölgeye yeniden yatırım gelebilsin, yeniden turist gelebilsin, bölge insanının morali tekrar yükselebilsin. Bölgede kalan insanlar da göç etmesinler. Şiddetin devamı halinde buradaki beyin ve sermaye göçü tekrar hızlanacaktır. Diyarbakır'ın siyasal sorunları var, ekonomik sorunları var, sosyal ve kültürel sorunları var, eğitim ve sağlık sorunları var. Bu sorunlar elbette var. Ama bu sorunların çözümü konusunda demokratik yollar yöntemler kullanıldığı zaman bu sorunlar daha başarılı ve kolay çözülebilir. Ben Türkiye'nin son yıllarda böyle bir sürece girdiğini söylüyorum. Yoksa bu olaylarından önce de Diyarbakır sorunsuz bir kent değildi elbette. Bu sıkıntıların aşılması konusunda bir çaba varken, bu olayların tırmanması bizi geriye götürdü.
- Kürt sorunu çözülmeden bölge ekonomik olarak kalkınabilir mi? - Başbakan geldi buraya. Kürt sorununu demokrasi sürecinde çözeceğiz dedi. Ben sorunu Kürt sorunu, Türk sorunu, ekonomik sorun gibi tek boyuta indirgemek istemiyorum. Sorun Türkiye'nin sorunu. Sadece bölgenin ve Diyarbakır'ın ya da yalnız Kürtlerin sorunu da değil. Çünkü demokratikleşme olmadığında, huzur ve güven ortamı sağlanmadığında bunun sıkıntısını bütün Türkiye çekiyor. Daha önce burada yaşanan şiddet ortamının faturasını bütün Türkiye çekti. Bu nedenle ben Türkiye'nin sorunu olarak bakıyorum.
- Kürt sorununun çözümü konusunda adımlar atılmadan bölgeye yatırımların gelebileceğine inanıyor musunuz? - Bana göre Kürt sorununun çözümü konusunda adımlar atıldı. Başlangıç olabilir. Başbakan geldi burada bir açılım yaptı. Bir saat de olsa Kürtçe yayın yapılması, özel eğitim de olsa Kürtçe dil öğrenimi gibi yeterli olup olmadığından ayrı olarak önemli adımlardır. Demokratik çözüm konusunda bir niyet ve başlangıç gibi görüyorum.
- Peki böyle bir demokratik yola girilmişse Diyarbakır'da yaşanan olayları nasıl değerlendirmeli? - Bu sorunun barış ve demokrasi yoluyla çözümünden yana olanlar olduğu gibi, şiddet yoluyla çözümünden yana olanlar var. Şiddetten yana güçlerin eylemidir. Sorun belki biraz geç çözülür, ama barış demokrasi yoluyla stressiz, kan ve gözyaşı olmadan çözülür.
- Diyarbakır'daki olayları sadece şiddet eylemleri olarak mı yorumlamalı, yoksa 'sosyal patlama' belirtileri de gösteriyor muydu? - Bu olayların nedeni tek değil. Diyarbakır'da bu kadar genç ve işsiz nüfus olmasaydı olaylar bu boyuta gelmeyebilirdi. İnsanların iş ve aş bulmadığı bir ortamda, eğitim ve sağlık şartlarının iyi olmadığı bir ortamda bu tür toplumsal olaylar daha şiddetli oluyor.
- Meclis görüşmelerinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bölgenin kalkınmasının özel sektöre terk edilemeyeceğini, devlet eliyle bir kalkınma yapılması gerektiğini söyledi. Siz ne düşünüyorsunuz? - Biz devletin yatırım alanından çekilmesini istiyoruz. Çünkü devlet nerede bir yatırım yaptıysa zarar ettiğini görüyoruz. Özel sektör desteklenerek bu bölge daha iyi kalkınır. Kamu artık ticaret ve sanayicilik yapamıyor. Dünyanın neresinde yapıyorsa zarar ediyor. Devlet yatırım yapacağı o parayı özel sektöre kredi olarak versin. Özel sektör devletin yaptığı yatırımın dört katı büyük yatırım yapar ve dört katı işçi çalıştırır. Devlet tabii ki altyapı yatırımlarını yapmalı. GAP'ın sulama kanallarının bir an önce bitirilmesi, enerji nakil hatlarını bir an önce yapması lazım. Yolları yapması lazım. Ama yatırımı özel sektör eliyle yapmak daha doğrudur.
- Diyarbakırlıların bu son olaylarla moral ve motivasyonunun bozulduğunu söylüyorsunuz. Bunun düzelmesi için neler yapılması gerekiyor. Çünkü hükümetin Kürt sorunu ile ilgili attığı adımları halk çok da büyük adımlar olarak görmüyor. - Yok yok, bizce büyük adımlar atıldı. Büyük adımlar atılmadı demek bana göre doğru değil. Bundan bir müddet önce Kürt kelimesini kullanmak sıkıntı yaratırken bugün başbakan Kürt sorunu vardır diyor. Belki biraz yavaş ilerliyor, ama AB sürecinde önemli adımlar atılıyor.
- Meclis oturumlarında tüm muhalefet partileri AKP ile birlikte bölgedeki sorunun bir terör sorunu olduğu konusunda birleştiler, mutabakata vardılar. Sizce sorun bir terör sorunu mu? - Vallahi benim Meclis'i yorumlayacak bir durumum yok. Oturumu da izlemedim. Ne dediler ne yaptılar diye. Ama mecliste konuşan insanlar bu ülkeyi yöneten insanlardır. Mutlaka onların da kendilerine göre bir görüşü vardır. Herkes kendi görüşünü demokrasi içerisinde aktarmak durumundadır.
- Bölgedeki sorun bir terör sorunu mudur? - Bölgedeki sorunun sosyal, siyasal, ekonomik, eğitim, altyapı gibi çeşitli yönleri var. Bir tek soruna indirgemek doğru değil. Öncelikler herkese göre değişiyor, birine göre öncelik güvenlik, diğerine göre ekonomi, bir başkasına göre ise kültürel haklardır. Ama sorun bir bütündür.
- Ama sorunun adını "terör" konulunca, OHAL ve benzeri uygulamalar tekrar gündeme geliyor? - Bize de sordular siz ne düşünüyorsunuz diye. OHAL mi ilan edilsin, sıkıyönetim mi gelsin, yeni yasalar mı çıksın diye. Biz demokrasinin ilerletilmesi için yasalar çıkarılmasını istiyoruz. Demokrasiyi geriye götürecek yasalar değil. Biz hiçbir şart altında OHAL gibi uygulamaları istemiyoruz.
SORUN, TÜRK HALKIYLA KARDEŞLİK İÇİNDE ÇÖZÜLMELİ
Diyadin Gezer (Diyarbakır Esnaf Yapı ve Kredi Kooperatifi Başkanı): Diyarbakır'daki olaylar nedeniyle tabii ki tedirgin olmaya başladık. Çünkü çatışmalı ortamda sermaye büyümez. Dolayısıyla bu olayların devamı gelirse en başta esnafı vuracak. Bir an önce çatışma ortamının koşullarının ortadan kaldırılması gerekiyor. Herkes kendine göre bir isim koyuyor. Bu sorun Türkiye'nin bütünlüğü içinde Türk halkıyla kardeşlik içinde çözülmeli. İstanbul'da otobüslerin yakılmasını da kınıyoruz. Bu olaylar bizi endişelendiriyor ve üzüyor. Bu ortamda şiddet şiddeti doğuruyor ve kimin ne yapacağı kontrol edilemiyor. Tehlikeli bir yöne gidiyor olaylar. Biran önce kardeş kavgasına dönüşmeden önlemlerin alınması gerekiyor Diyarbakır olayları esnafı, belki 1 ay için etkiler. Buradaki zarar üç beş camın kırılması falan değil. Biz geleceğe ilişkin kaygılıyız. Bu olaylar tek başına çok sıkıntı yaratmaz. Ama bu olaylar devam ederse çok ciddi sıkıntılarla karı karşıyayız demektir. O gergin ortamda kim derse işyerini kapat, herkes işyerini kapatır. Çünkü sermayesini riske etmek istemez hiç kimse. Diyarbakır halkının tepkisi demokratik bir tepkiydi ama şiddete dönüştü. Bunun şiddete dönüşmemesi için bir çabanın olması gerekiyor. Devletin güvenlik güçleri de bu şiddeti körükledi. Erdoğan'ın açıklamaları da tarafları şiddete davet ediyor. Oysa ülkenin başbakanı çok daha sağduyulu yaklaşmalı.
Evrensel'i Takip Et