28 Mart 2006 22:00
Avrupa'nın sınırında ÇADIRKENT!
GÜNÜN YAZILARI
Meriç ve Tunca nehirlerinin taşmasıyla Edirne de meydana gelen sel felaketinin ardından şimdilerde yaşam normale dönmeye başlasa da, taşkınla beraber evlerinden ayrılmak zorunda kalan aileler halen Kızılay'ın yardım çadırlarında kalıyor.
Felaketten etkilenen birçok tarım alanı dışında, Muhacir Mahallesi, Göl Mahallesi, Suadiye Caddesi de sular altında kalmıştı. Taşkının ardından bu mahallelerde yaşayanlar çevre okullara ve misafirhanelere yerleştirilmişti. Daha sonra ise Kızılay'ın Karaağaç Mahallesi yakınlarında kurduğu çadır kente taşınan selzedeler hükümetin verdiği sözleri bir an evvel tutmasını istiyor.
Atlar ekmek demek... Çadırkent; Meriç ve Tunca nehirlerini geçerek Edirne merkezine yarım saat uzaklıkta. Birçok siyasetçiden bakana kadar geleni gideni olmuş çadır kentin. 58 haneli çadır kentin 250'ye yakın konuğu var. Trakyanın kuru soğuğunun hakimiyetinde, kente doğru girdiğimizde derslerinden çıkmış mavi önlüklü, oraya buraya koşturan çocuklar karşılıyor bizi. Küçücük çocuklar, üzerlerinde montsuz, beresiz, çorapsız sağa sola koştururken, çadır kentin sol tarafına bırakılmış atlar dikkat çekiyor. Üstlerine battaniye geçirilmiş, onların da üzerine yağmurdan ıslanmasın diye naylon koruma giydirilmiş atlar bekliyor kentin bir yanında. Önce anlayamıyor insan, korumasız bebeler, üşümesin diye giydirilmiş atlar. Yavaşca açılıyor zihnimiz, tek anlaşılır tarafını kağıda not düşüyoruz. "Atlar" ekmek demek, "atlar" yoksa ekmek de yok demek. Çadır kentten içeri girdikten sonra küçük bir selam vermek, selin etkilerini anlamaya yetiyor. Gelenden- gidenden rahatsız değil "şehrin dışında, şehirden habersiz kent" ama "büyüklerden" umut bekleme hayali sürüyor hala. Diğer taşkınlara göre en büyük mal kaybının bu yıl yaşandığını söyleyen Belediye memuru Rami Özdemir, "Giyecek eşyamız yok. İş arkadaşlarımızın verdiği eşyaları giyiyoruz. Bütün eşyalarımız mahvoldu, eşyalar çürümüş. Yardım edileceği söyleniyor ama somut bir adım yok. Büyüklerden yardım bekliyoruz." Çadır kentin en büyük problemi temizlik, tuvalet ve banyo. Ulusal basındaki Kızılay "zamanında yetişmedi" tartışmalarını hatırlattığımız çadır kentliler, kızılay'ın zamanında yetiştiğini söylüyor. Sel gece saatlerinde vurmuş mahalleleri. "Çoluk çoğumu kurtarayım, eşyayla mı uğraşayım diyen" Levent Altıok selden sadece gençlik yıllarından kalma altı tane fotoğrafını kurtarabilmiş. " Ev komple yıkık, gidecek evimiz yok. Ne olur bizim halimiz Bebekler hasta onlar kötü. Bizde bu vatana hizmet ettik." Yıkılmış evlerin tamiratını isteyen zedeler, başbakanın sel bölgesine gelmesini istiyorlar. Her on sene de bir yaşanan felakete çözüm bulunmasını isteyen Adile Katırcı " Mal kaybını boş ver, benim istediğim sıcak bir yuva" diyor. Hükümetin sahip çıkmadığını söyleyen zedeler " Biz de bu vatanın insanıyız, insanına göre muamelemi yapıyor Başbakanımız. Aynı bayrak altında yaşıyoruz.Buraya gelmesini istiyoruz." diyorlar Bakanlar gelmeden TV'lerin kentte gelmediğini söyleyen kentliler, evlerinin yaşanılabilecek hala getirilmesini istiyor.
Atlar ekmek demek... Çadırkent; Meriç ve Tunca nehirlerini geçerek Edirne merkezine yarım saat uzaklıkta. Birçok siyasetçiden bakana kadar geleni gideni olmuş çadır kentin. 58 haneli çadır kentin 250'ye yakın konuğu var. Trakyanın kuru soğuğunun hakimiyetinde, kente doğru girdiğimizde derslerinden çıkmış mavi önlüklü, oraya buraya koşturan çocuklar karşılıyor bizi. Küçücük çocuklar, üzerlerinde montsuz, beresiz, çorapsız sağa sola koştururken, çadır kentin sol tarafına bırakılmış atlar dikkat çekiyor. Üstlerine battaniye geçirilmiş, onların da üzerine yağmurdan ıslanmasın diye naylon koruma giydirilmiş atlar bekliyor kentin bir yanında. Önce anlayamıyor insan, korumasız bebeler, üşümesin diye giydirilmiş atlar. Yavaşca açılıyor zihnimiz, tek anlaşılır tarafını kağıda not düşüyoruz. "Atlar" ekmek demek, "atlar" yoksa ekmek de yok demek. Çadır kentten içeri girdikten sonra küçük bir selam vermek, selin etkilerini anlamaya yetiyor. Gelenden- gidenden rahatsız değil "şehrin dışında, şehirden habersiz kent" ama "büyüklerden" umut bekleme hayali sürüyor hala. Diğer taşkınlara göre en büyük mal kaybının bu yıl yaşandığını söyleyen Belediye memuru Rami Özdemir, "Giyecek eşyamız yok. İş arkadaşlarımızın verdiği eşyaları giyiyoruz. Bütün eşyalarımız mahvoldu, eşyalar çürümüş. Yardım edileceği söyleniyor ama somut bir adım yok. Büyüklerden yardım bekliyoruz." Çadır kentin en büyük problemi temizlik, tuvalet ve banyo. Ulusal basındaki Kızılay "zamanında yetişmedi" tartışmalarını hatırlattığımız çadır kentliler, kızılay'ın zamanında yetiştiğini söylüyor. Sel gece saatlerinde vurmuş mahalleleri. "Çoluk çoğumu kurtarayım, eşyayla mı uğraşayım diyen" Levent Altıok selden sadece gençlik yıllarından kalma altı tane fotoğrafını kurtarabilmiş. " Ev komple yıkık, gidecek evimiz yok. Ne olur bizim halimiz Bebekler hasta onlar kötü. Bizde bu vatana hizmet ettik." Yıkılmış evlerin tamiratını isteyen zedeler, başbakanın sel bölgesine gelmesini istiyorlar. Her on sene de bir yaşanan felakete çözüm bulunmasını isteyen Adile Katırcı " Mal kaybını boş ver, benim istediğim sıcak bir yuva" diyor. Hükümetin sahip çıkmadığını söyleyen zedeler " Biz de bu vatanın insanıyız, insanına göre muamelemi yapıyor Başbakanımız. Aynı bayrak altında yaşıyoruz.Buraya gelmesini istiyoruz." diyorlar Bakanlar gelmeden TV'lerin kentte gelmediğini söyleyen kentliler, evlerinin yaşanılabilecek hala getirilmesini istiyor.
Evrensel'i Takip Et