21 Şubat 2006 23:00

Yeniden kriz mi?

İhracatçıların en büyük problemlerinin başında gelen ve ithalatı artıran düşük döviz/değerli YTL süreci son hızla devam ediyor. Dolar fiyatları 4.5 yıl öncesine dönerken, Avro'da son 2.5 yılın en düşük değerini gördü. Merkez Bankası'nın yaptığı 5 milyar dolarlık rekor alışının bile çok kısa bir süre içinde durdurduğu döviz fiyatlarıyla ihracat gittikçe zorlanıyor, daha fazla ithalat yaşanıyor ve dış ticaret ile cari açık artıyor. En önemlisi istihdam artmıyor. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, Türkiye'nin üzerinde sıcak paranın getirdiği bir yük olduğuna dikkat çekti. Yeldan'a göre, Türkiye 1989'daki finansal serbestleştirme adımından sonra sermaye hareketlerinin serbest bırakılmasıyla birlikte yüksek reel faiz ve ucuz döviz kuru, aşırı değerli Türk Lirası dengesine mahkum kılındı. Sıcak para akımlarına dayalı finansal sermaye girişleri de ülkede yapay bir döviz bolluğu yaratıyor. Böylelikle döviz kuru ucuzluyor, TL aşırı değerli hale geliyor. Döviz kurunun düşüklüğü Prof. Dr. Yeldan'a göre uluslararası finansal sermayenin Türkiye'ye ilgisinin bir sonucu. Kur ucuzladıkça, ithalat talebi kamçılanıyor, ara malı ve yatırım malları ithalatıyla birlikte tüketim malı ithalatı da artıyor. Bunun neticesinde ucuzlayan döviz maliyeti sanayide ithalata bağımlılık yaratırken, bu malları üreten yerli üreticiyi zarara sokuyor. Bu da, finansal sermayedarlar ile birlikte yurtdışından ithalata dayalı montaj sanayisi biçiminde çalışan, otomotiv, dayanıklı tüketim malları gibi ithalata bağımlı sektörlere yarıyor. Buna karşılık işgücü ve emek yoğunluğu yüksek olan geleneksel ihracatçı sektörler tekstil, gıda, demir çelik sanayi, cam sanayinde daralma yaşanıyor. Yeldan, var olan yapı altında Merkez Bankası'nın ekonomiye bütün müdahale ve istikrar olanaklarının elinden alınmış olduğuna dikkat çekti. Yeldan, "Sermaye hareketlerinin bu kadar serbest olduğu bir ekonomide spekülatif sermayenin her türlü kaprislerine boyun eğmek durumunda kalırsınız. Bu cendereden çıkmanın ilk yolu spekülatif sermaye unsurlarının temizlenmesi ve caydırılmasından geçiyor. Ancak bunu yaptıktan sonra para otoritesi faiz ve kur rejimi üzerine bir müdahalede bulunabilir. Faizleri düşürürken kuru da daha rekabetçi bir düzeye çeklebilir" diye konuştu.

Kriz riski hep var Sıcak paranın ülkeyi terk etme ve ekonomiyi sıkıntıya sokma tehlikesi Yeldan'a göre sistemin kendisinin ürettiği bir risk. Finansal serbestleştirme adımını atan bütün ülkelerde bulunan bir risk. Buna dışarıdan müdahale etmek ancak sistemin özüne müdahale etmekle mümkün olabilir. Medyada tartışıldığı biçimde sistemin işleyiş mekanizmalarına müdahalede bulunmadan sadece faize ve kura müdahale etmek gerçekçi sonuç üretmeyecek. Yeldan, "Bu riske karşı savunma mekanizması henüz literatürde geliştirilmemiştir" dedi.




BEDELİ BİZ ÖDÜYORUZ İktisatçı Mustafa Sönmez de enflasyonu düşürmede ana ilaç olarak kullanılan aşırı değerlenmiş TL ve ucuz döviz, ithalatın her alanda tercih edilmesi sonucunu doğurduğunu belirtti. Sönmez'e göre, artan ithalatla baş edemeyen ihracat sonucu dış açıklar, giderek cari açık büyüdükçe büyüdü. Cari açığın finansmanında da sıcak paranın payı arttı. Sıcak paranın 4 yılda ulaştığı boyutta ise kurun düşük tutulması ve reel faizin yüksekliği ana etken. Düşük kur ihracatın giderek artan boyutlarda ithal girdilere bağımlı hale gelmesine yol açtı. Sönmez, "Böylece ihracat artışları, ulusal ekonomiye değil, Türkiye'ye girdi satan dış dünyaya bir büyüme ivmesi taşıyor. Bu işin bedelini ise ara-mal üreticileri, yan sanayi ve oralarda istihdam edilen işçiler çekiyor. Sanayi rekabet gücünü bu şekilde korumaya zorlayan ortamın ekonomiye önemli maliyetleri var: Hızla artan ithalat, yerinde sayan reel ücretler ve artmayan istihdam" dedi. Sönmez'e göre, sanayiden uzaklaşıp iç pazara, özelikle gayri menkule dönmek büyük tehlike. Sanayi küçülünce, istihdam, hane geliri de azalır ve talep düşer. Konut kredileri geri ödenemez, bankalar yeniden batar. Geriye gayrimenkulleri satın alacak yabancılar kalır. Onlara da en ucuzundan İstanbul, tatil bölgesi mülkleri satılır. Ama bu deniz de bir gün tükenir. 1997'de Asya'da yaşanan kriz, böyle bir krizdi. Türkiye, yeniden krize sürükleniyor. Hem de iyice yoksullaştırılmış olarak.




Ne Yapmalı İktisatçı Mustafa Sönmez'e göre Türkiye'yi krize doğru sürükleyen bu durumdan kurtulmak için yapılması gerekenler şöyle:
  • Ucuz döviz ateşini besleyen sıcak para girişini caydırmak gerekir. Bunun için de reel faizler düşürülmelidir.
  • Cari açığı büyüten gereksiz ithalat frenlenmeli.
  • Kur gerçekçi düzeye taşınarak yerli girdiye dayanan ihracat teşvik edilmeli.
  • Sanayi yeniden korunup istihdam yaratması şartıyla, iç pazarla desteklenmeli.
  • İç ve dış borçların takvimi yeniden düzenlenmeli.
  • Vergide, "herkesten gücüne göre" esasına dayalı bir reform yapılmalı.
  • Sermaye hareketlerinde liberallik fantazisinden vazgeçilmeli, sıcak paraya vergi getirilmeli.
  • Azgelişmiş bölgeler için kamu öncelikli, istihdam dostu bir planlamaya gidilmeli.




    DIŞ AÇIK BÜYÜYOR TL'nin aşırı değerlenmesinin etkisiyle birlikte ithalat oranları daha çok yükseliyor. Bu durum döviz gelirlerinin döviz giderlerini karşılayamamasına ve dış açığın giderek büyümesine neden oluyor. Türkiye'nin, 2001-2005 yıllarını kapsayan son beş yıllık dönemde döviz gelirleri yüzde 38.3 oranında büyürken, döviz harcamalarındaki artış ise yüzde 46.8'i buldu. Bu gelişme sonucu 1996-2000 yıllarını kapsayan önceki beş yıllık dönemde toplam 14.2 milyar dolar olan cari işlemler açığı son beş yılda 44.6 milyar dolara kadar çıktı. İhracat oranlarındanki rekor artışlara rağmen Türkiye'nin döviz gelirleriyle döviz giderlerini karşılama oranı yüzde 95.2'den yüzde 89.7'ye geriledi. Beşer yıllık gelişmeler Türkiye ekonomisinin büyüdükçe harcadığı döviz miktarının kazandığı dövize göre daha yüksek oranda arttığını gösteriyor. Bu gelişme de Türkiye ekonomisinin giderek daha fazla dış açık vermesine neden oldu. 1996-2000 yılları arasında toplam 14 milyar 252 milyon dolar olan cari işlemler açığı, 2001-2005 döneminde 44 milyar 624 milyon dolara yükseldi. Türkiye'nin önceki beş yıllık dönemde toplam 154.4 milyar dolar olan ihracatı son beş yıllık dönemde 269.3 milyar dolara çıktı. Aynı dönemler itibariyle ithalat ise 225.9 milyar dolardan 350.8 milyar dolara yükseldi. İhracat gelirlerinin 114.9 milyar dolar arttığı son beş yıllık dönemde ithalat harcamalarındaki büyüme ise 124.9 milyar dolar oldu. 1996-2000 döneminde Türkiye döviz gelirlerinin yüzde 80.5'ini ithalat için kullandı. Bu oran son beş yılda ise yüzde 90.4'e kadar çıktı. Faiz ödemelerinin döviz gelirlerine oranı ise yüzde 8.5'ten yüzde 9.2'ye yükseldi. Türkiye giderek faiz için döviz gelirlerinden daha yüksek bir pay ayırmaya başladı. Ancak faiz ödemelerinin ihracat gelirlerine oranı ise yüzde 15.4'ten yüzde 13.2'ye indi.




    PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANIYOR Para Politikası Kurulu, ikinci toplantısını 23 Şubat Perşembe günü yapacak. Merkez Bankası, 1 Ocak 2006 itibarıyle resmen açık enflasyon hedeflemesine geçerken, Para Politikası Kurulu da, para politikası kararlarında "tavsiye veren" konumdan "karar alıcı" konuma geçmişti. Para Politikası Kurulu toplantısı, saat 14.00-17.00 arasında yapılacak. Kurulun görev ve yetkileri arasında, para politikası hedefleri ve uygulamaları konusunda belirli dönemler itibarıyla raporlar hazırlayarak, hükümetin belirleyeceği esaslar doğrultusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi, hükümetle birlikte Türk Lirası'nın iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirlerin alınması ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejiminin belirlenmesi de yer alıyor. Dövizin bu denli düşük olduğu bir dönemde yapılan toplantı önem arzediyor.

  • Evrensel'i Takip Et