3 Şubat 2006 23:00

Nâzım hep vatandaştı

Danıştay'ın 24 Aralık 2005'te aldığı kararla Nâzım'a yargı kararıyla 'vatandaşlık yolu' açılmıştı. Bu konuyu, 22 Mayıs 2005'te gazetemizdeki köşesine "Nâzım Hikmet'e zeytin dalı" başlığıyla taşımış olan Doç. Dr. Yücel Sayman, Nâzım Hikmet'in aslında vatandaşlıktan hiç çıkarılmadığını söyledi. İstanbul Barosu eski Başkanı Doç. Dr. Yücel Sayman, 1951 yılındaki Bakanlar Kurulu'nun, Nâzım Hikmet Ran isimli birisinin vatandaşlıktan ıskatına ilişkin bir karar aldığını belirterek, "Ama Nâzım Hikmet Ran isimli birisi yoktu. Yani vatandaşlıktan ıskat ettikleri, çıkardıkları kişi bizim bildiğimiz Şair Nâzım değil, Nâzım Hikmet Ran isimli birisi idi" dedi. 1951 yılındaki bakanlar kurulunun alelacele, şairin ıskatına ilişkin hiçbir araştırma yapmaksızın, nüfus kayıtlarına bile böyle birisinin olup olmadığını anlamak için bakmaksızın, olmayan birisini vatandaşlıktan çıkardığını vurgulayan Sayman şöyle devam etti: "Aslında bir karışıklık yok. 2002 yılında Gazeteci Rüstem Batum bana bir belge getirdi. Bu belge zaten biliniyormuş. Bu belgede Mehmet Nâzım, Türk vatandaşı gözüküyor. Belgeyi gördükten sonra 1951 tarihli karara baktığımda, vatandaşlıktan çıkarılan Nâzım Hikmet Ran diye birisinin olmadığını gördüm. Ve Nâzım Türk vatandaşıdır dedim. Baro olarak Nâzım'ın Türk vatandaşı olduğuna dair de basın açıklaması yaptık. O tarihlerde nüfus kütüklerinde birtakım değişiklikler yapılıyor." 2002'de Bakanlar Kurulu'nun kararıyla Nâzım Hikmet'in vatandaşlığına ilişkin yapılan değişikliği ise Sayman, dönemin İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'e bağlayarak, nüfus kâğıtlarında modernleşme yapıyoruz diye Mehmet Nâzım Ran'ı kayıttan sildiklerini söylüyor. Yapılan işlemin hukuken mümkün olmadığını kaydeden Sayman, 2002 yılına gelindiğinde farklı bir durumla karşılaşıldığını söylüyor: "Mehmet Nâzım Ran Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlıktan çıkarıldı (yani bir maddi hata var) ismine Nâzım Hikmet Ran dendi. Bir maddi hatayı hangi makam yapmışsa o düzeltir (idari hukuk prensibidir.) Türk Vatandaşlık Kanunu'nun 44. maddesi var. Bu madde açık seçik vatandaşlıktan çıkarmayla ilgili maddi hataları ancak bakanlar kurulunun düzeltebileceğini söylüyor."

Ecevit de sorumlu Sonradan bu hukuki yanlışlıkla ilgili herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığını sorduğumuzda ise Sayman şöyle yanıtlıyor: "2002 yılında o dönemki bakanlar kurulu -ki o zaman Ecevit başbakandı- '1951'de Bakanlar Kurulu maddi hata yapmıştır. Atılan vatandaşa Nâzım Hikmet Ran denmekle beraber o Mehmet Nâzım Ran'dır' diye, '51'deki maddi hatayı düzeltebilirdi. O zaman hukuki başka bir sorun çıkardı. 1951'deki maddi bir hata 50 sene sonra değiştirilebilir mi? Ama bu yapılmadı ve Bakanlar Kurulu maddi hatayı düzeltmedi. Maddi hatayı düzeltip modernleştiğini ileri süren İçişleri Bakanılğı, Mehmet Nâzım Ran'ı nüfustan sildirdi. O zaman İçişleri bakanı sizi de beni de kütükten silebilir. Bununla beraber kendisi de bakanlar kurulunun yetkisini gasp etmiştir. Yani bunun siyasi olarak büyük bir sorumluluğu var. Cezai sorumluluğu da var yetkiyi gasp ederek. Ecevit Hükümeti'nin de sorumluluğu var. O dönem İstanbul Baro başkanıyken bir açıklama yaptığını da hatırlatan Sayman, dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'e birer mektup yazdığını da belirterek, "Nâzım Türk vatandaşıdır, sahip çıkın. İçişleri bakanınız böyle bir işlem yapıyor, o hukuka aykırı bir işlemdir" ifadesini kullandığını söylüyor. Ardından gelen yanıtta da Talay'ın "biz Nâzım Hikmet'e vatandaşlığının verilmesini istiyoruz, rehabilitasyon istiyoruz fakat bu karar çıkmıyor" ifadesini kullandığını söylüyor. Üstelik Bakan Talay'ın baş hukuk müşaviri aracılığıyla Sayman'ın dava açmasını istemesi üzerine tepki gösteren Sayman, "Nâzım Hikmet'le hiçbir akrabalık bağım yok ki ben dava açayım" diyor. Sayman, bu hatanın ancak İçişleri Bakanlığı'nca düzeltilebileceğini hatta bakanlar kurulunun da Yücelen hakkında hukuki işlem başlatılabileceğini söylüyor. Nâzım Hikmet'in oğluna, dava açması için avukatı aracılığıyla haber gönderdiğini de söyleyen Sayman, yanıt alamadığını söylüyor. Danıştay'ın yakın zamanda aldığı kararı memnuniyetle karşıladığını ve avukata teşekkür ettiğini belirten Sayman, "Yürekten alkışlanması gereken bir karar. İçişleri Bakanı bir işlemle hiç kimseyi nüfustan silemez." dedi. Sayman'a Danıştay'ın kararının etkilerini nasıl bulduğunu sorduğumuzda, dünyanın başka bir yerinde olsa Nâzım Hikmet'in Türk vatandaşı olduğu söylendiğinde hiç kimsenin aksini iddia edemeyeceğine dikkat çekerek ekliyor: "Kıyamet kopardı. Bakın bu karar yayınlandı ve yankısı da olmadı."


Bundan sonra ne yapılabilir? Sayman, bahsettiği yetki gaspıyla ilgili olarak da çeşitli öneriler getiriyor: "Ailesi, mirasçıları o zamanki İçişleri'ne karşı dava açabilirler. İstemihan Talay o zaman demokratikti filan, ona sorulur. Ecevit başbakandı ve kendi Bakanlar Kurulu'nun yetkisi gasp edilirken harekete geçmedi. Hamasi nutuklar bir kenara Nazım'ın vatandaşlığı gasp edilmiştir." Sayman'ın öncelikle aydınlara ve basına bir de çağrısı var: "Birileri bir kampanya başlatırsa, ne olacağını çok merak ediyorum." 2002'de başlıyor. Biz o zaman baro başkanlığı olarak açıklama yaptık ses getirmesi beklenirken getirmedi. Yani Türk vatandaşıdır. Üzücü olan, kardeşi ve oğlunun 2002'de bu konuda harekete geçmemiş olmasıdır. Ama bir avukat arkadaş dert edinip dava açmış ve iyi de etmiş. Geçmişe gülerek bakacağız. O zaman aceleyle, olmayan bir vatandaşı çıkarmışlar.

Düzeltme kararı alınabilir Türk Vatandaşlığı Kanunu'nda 'Maddi hataların düzeltilmesi' başlığı altında düzenlenen madde 44 şöyle der: "Bu kanuna göre alınan kararlarda maddi bir hata bulunduğu sonradan anlaşılırsa bu kararı veren makam düzeltme veya değiştirme kararı alabilir." Yani istendiği takdirde bu maddeyle belirlenen ölçüde Nazım'ın vatandaşlığıyla ilgili hata giderilebilir.

Evrensel'i Takip Et