2 Şubat 2006 23:00

Taşeronda ısrar
   hastaneyi hizmete sokmuyor

Seyhan Devlet Hastanesi, Adana'nın hastane ihtiyacı olmasına rağmen tam olarak çalışmıyor. Hastanenin hizmete girmemesine neden olarak ise ameliyathane, laboratuvar gibi bölümlerin ihalelerinin tamamlanmaması gösteriliyor. Sağlık Bakanlığı'nın Seyhan Devlet Hastanesi'nde hizmetin taşerona devredilmesi fikri bu durumun sağlık personeli açısından sorunlar yaratacağını söyleyen sağlık örgütleri tarafından tepki ile karşılandı. Danıştay kararı olmasına rağmen Sağlık Bakanlığı'nın "taşeron" sisteminde ısrar ettiğini dile getiren Adana Tabip Odası ve SES Adana Şubesi, hastanede kadrolu çalışan doktor bulunmazken, doktorların günü birlik olarak Adana Numune Hastanesi'nden geldiğini dile getirdiler. Hastanede sadece poliklinik bölümünün hizmet verdiği söylenirken, taşeron işçilerin yanı sıra geçici memurların da görev yaptığı dile getirildi. Yapılan uygulamanın özelleştirmelerin yaygınlaşmasına neden olacağını söyleyen SES Adana Şube Başkanı Mehmet Antmen, Seyhan Devlet Hastanesi'nde çok ciddi bir yatırımın peşkeş çekilmesi gibi bir durum var" diye konuştu. Sağlık Bakanlığı'nın hastanenin bölümlerinin taşerona devredilmesi için yaptığı ihalelere karşı çıkılması gerektiğini anlatan Antmen, şunları ifade etti; "Hastanenin en ufak biriminin bile özel sektöre verilmemesi gerekiyor. Gerek uzman doktorların ve gerekse diğer sağlık personelinin hastaneye tayinlerinin yapılıp hastanenin tüm birimleriyle faaliyete geçmesi gerekiyor. Hastanede sadece polikliniğin çalışmasının nedeni gelecek olan tepkileri asgariye indirmektir. Hastanenin bu durumu Türkiye'ye örnek olacaktır, bu durumun benzeri daha önce Gaziantep'te de yaşanmıştı, eğer bu özelleştirme girişimleri başarılı olursa hükümetler benzeri özelleştirmeleri diğer illerde de çekinmeden yapacaktır. Bu nedenle kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyorum." Adana Tabip Odası Başkanı Osman Küçükosmanoğlu ise bu durumdan en çok sağlık personelinin etkileneceğini aktardı. Sağlık çalışanlarının ve hekimlerin iş güvencelerinin bu uygulama ile ortadan kalkacağını aktaran Küçükosmanoğlu, "Sağlık Bakanlığı taşeron sağlık hizmeti için pilot hastane olarak burayı seçmiştir. Biz o yüzden buranın bir senedir açılmadığını düşünüyoruz" diye konuştu. Danıştay'ın "Sağlık hizmetleri taşeron ile verilemez" kararı olduğundan bahseden Küçükosmanoğlu, "Bakanlık yasada yer alan boşlukları kullanarak burada taşeron sağlık hizmeti verecek. Bu büyük bir peşkeşe neden olacaktır" şeklinde konuştu. Adana'nın ciddi bir hastane ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Küçükosmanoğlu, bir senedir tamamlanmış olan hastanenin eksiklerinin giderilerek, hizmete girmesi gerektiğinin altını çizdi. Küçükosmanoğlu, geçtiğimiz günlerde gazetemize yansıyan Yüreğir Belediyesi'nin sağlık merkezlerini hatırlatarak bu uygulamanın aynısının Seyhan Devlet Hastanesi'nde de uygulanabileceğine dikkat çekti.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Töre komisyonu raporunda
   Kürtçe yayın önerildi TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu raporunda, Güneydoğu'da kadınların büyük bölümünün Türkçe bilmediği ve bu nedenle yardımın zorlaştığı yer aldı. Raporda, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, "kadınların yüzde 48'inin okuma-yazma bilmediği, bunların çoğunun Türkçe de konuşamadığı" tespitinde bulunurken, Diyarbakır KA-MER Temsilcisi Nebahat Akkoç, "TRT'de kadınların yasal haklarını öğrenebilmeleri için kendi dillerinde yayın yapılmalı, eğitim programları düzenlenmelidir" önerisinde bulundu. Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu'nun özellikle Diyarbakır ve Şanlıurfa illerinde yaptıkları incelemelere ilişkin bölümde, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile kitle örgütlerinin saptama ve önerileri de yer aldı.

'Namus' ciyanetleri yüzde 100 arttı Rapora göre Emniyet Genel Müdürlüğü, 2004-2005 yılları arasında intihar olaylarında yüzde 41 düşüş, intihara teşebbüs olaylarında yüzde 45 düşüş, aile içi şiddet olaylarında yüzde 14 düşüş olmakla beraber töre ve namus cinayetlerinde yüzde yüzlük bir artış saptadı. Emniyet Genel Müdürlüğü, çocukların suç işlemesinde aile ilgisizliği ve sevgisizliğin en önemli neden olduğunu belirtirken, çocukların kendini fark ettirmek için ve ailede değer kazanmak için suç işlediğini bildirdi.

Kadınlar Türkçe bilmiyor Raporda, çeşitli kamu kurumu temsilcileri ile kitle örgütü temsilcilerinin özellikle dil sorununa ilişkin saptamaları dikkat çekti. Raporda, bunlardan Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün, kadınların yüzde 48'inin okuma-yazma bilmediği ve bunların birçoğunun Türkçe de konuşamadığı tespiti dikkat çekerken, bu ilde iki yılda 55 bin öğrenci okullu olduğu halde Adıyaman, Şırnak ve Diyarbakır'ın daha iyi durumda olduğu ve derslik sayısının artırılması gerektiği bildirildi.

TRT'de anadilde yayın Raporda, KA-MER'in (Kadın Merkezi) Diyarbakır Temsilcisi Nebahat Akkoç'un çözüm önerileri de yer aldı. Akkoç, "namus" adına işlenen cinayetler tanımının 2005 yılında "namus kisvesi" adı altında işlenen cinayetler olarak değiştiğini belirtirken, soruna yaklaşımda yerel farklar ve yerel özellikler (dil, yöntem) dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Akkoç, eğitim düzeyi düştükçe cinayetlerin arttığını ifade ederken "İlköğrenim görmüş kadınlar Türkçe biliyorlar, bunların problemlerini çözmek çok daha kolay oluyor. Yoksa her yere eşlik etmek zorunda kalınıyor bu da tehlikeye neden oluyor. Kadının önündeki başlıca engeller, eğitim düzeyi ve dil, ekonomik engeller, namus kavramı, ailelerin bakış açıları. Kadın, ailenin koyduğu kurallara uymak zorunda yoksa itaatsizlikle suçlanarak öldürülüyor. TRT'de kadınların yasal haklarını öğrenebilmeleri için kendi dillerinde yayın yapılmalı, eğitim programları düzenlenmelidir" dedi.


MÜFTÜ: ÇOK EŞLİLİKTE ŞİDDET VAR Diyarbakır İl Müftüsü Muhittin Sarıkaya, hiçbir cinayetin dine dayandırılamayacağını belirtirken Diyarbakır'da, mezhep farklılığı olduğunu Şafilerde vasinin izni olmadan kız ve erkeklerin evlenemeyeceğini anlattı. Sarıkaya, bölge kadınının yüzde 60'ının tek eşli olduğunu ve çok eşli olan kadınlar arasında şiddet oranının fazla olduğunu bildirdi.

BARO: YARGIÇLAR AİLE MECLİSLERİNE BAKIYOR Raporda, Diyarbakır Barosu'nun Diyarbakır'da artık kadınların haklarını bildikleri ve kullanmayı talep ettikleri, yargıçların mahkemelerde töre cinayetlerinde üç faktöre, aile meclisi olup olmadığı, karar alınıp alınmadığı ve bu kararı kimlerin aldığına baktıkları tespitleri de yer aldı.

BAKANLIK: MAĞDURUN HAKLARI SAVUNAN YOK Rapor göre, Adalet Bakanlığı töre cinayetlerinde organize suçlar, tasarlama, katılım, maddi çıkar ve toplumda saygı olduğunu, namus cinayetlerinin ise ülkenin her yerinde olduğunu bildirdi. Bakanlık bu konudaki istatistiklerin yetersiz ve anlamsız olduğunu, Adalet Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün verilerinin birbirini tutmadığını belirtirken "Hakimlerin ve savcıların vizyonu ve eğitimi olması gerekiyor. Mağdurun haklarını savunan yok, arkasından ağlayan yok. Aile öldüren tarafı tutuyor" dedi.

ŞANLIURFA'YA DİKKAT! Şanlıurfa'da, Jandarma Genel Komutanlığı 2004-2005 yılları arasında aile içi şiddet olaylarında yüzde 4, töre ve namus cinayetlerinde yüzde 23'lük artış olduğunu tespiti etti. Raporda, komutanlığın "aile içi şiddet olaylarında örf ve adetler çok önemlidir. Cinayetler ve intihar olayları çok fazla ve sorun çok büyük. Feodal yapı çok güçlü ve giderek güçleniyor. Çok fazla silah var. Beyana dayalı olaylarda sonuca gitmek çok zor oluyor somut delil gerekiyor. Azmettirmek olayını ortaya çıkarmak gerekiyor. Bu da kolay değil. Sosyal boyuta yönelik uygulamalar getirilmesi gerekiyor" tespiti dikkat çekti.