24 Mart 2005 23:00

Basına sansürün provası

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın SEKA işçilerinin attığı sloganları haber yaptığımız için gazetemize açtığı dava görülmeye başlandı. Erdoğan'ın gazetemizde 1 Şubat 2005 tarihinde yayınlanan "SEKA'lı AKP'ye lanet okuyor" başlıklı haberde, "fevkalade ağır, katlanılması ve tahammülü gayrı kabil hakaretlerin" yer aldığı öne sürülerek açtığı dava, dün Ankara 16'ncı Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Gazetemiz avukatlarından Devrim Avcı, Semih Mutlu, Ali Saydı, İlke Sağdıç'ın hazır bulunduğu davaya, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ve Eğitim Sen İstanbul 2 No'lu Şube Başkanı Hasan Toprak da katıldı. "Bu gerçek bir haberdir" diye konuşan Avukat Ali Saydı, haberin, basın özgürlüğü kapsamına girdiğine, eleştiri ya da yorum olmadığına dikkat çekerek, haberin gerçekliğini de kanıtlayacaklarını söyledi. Duruşma, delillerin sunulması için 3 Mayıs 2005 tarihine ertelendi. Gazetemiz avukatı Devrim Avcı tarafından mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde, SEKA fabrikasının kapatılmak istenmesinin ve işçilerin aileleri ile gerçekleştirdikleri protestoların tüm basın organlarında ilk haber olduğunu hatırlattı. Dava konusu yazının bir haber olduğuna ve haber vermenin basının vazgeçilmez haklarından olduğuna dikkat çeken Avcı, basının haber verirken söz konusu haberlerin kişilerin aleyhine veya lehine olması durumuna göre davranamayacağını vurguladı. Dava konusu sözlerin işçilerin sloganları olduğuna ve fotoğraflardan bunun anlaşıldığına vurgu yapılan dilekçede, politikacılar hakkında her zaman öven haberler yapılması durumunda basının bir reklam aracı olacağı dile getirildi.

'Alkışlar da olur, sert eleştiriler de' Davacıların, kendilerine yönelik eleştirilere dava açmayı siyasal bir pratik haline getirdikleri kaydedilen dilekçede, sözkonusu davaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) düşünce ve ifade özgürlüğünü düzenleyen 10'uncu maddesine aykırı olduğu dile getirildi. Siyasal eleştiri ile ilgili yazıların, haberlerin, eleştirilerin hoşgörü ile karşılanması zorunluluğunun demokrasinin bir gereği olduğu kaydedilen dilekçede, Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi'nin 11 Kasım 1998 tarihinde aldığı kararda, "Politika alanında yer alıp ülkeyi yönetme isteğinde olanlar, toplum içinde edindikleri imajdan kolay sıyrılamazlar. Bu yüzden sık sık tartışma ve eleştirilerin odağını oluştururlar. Siyaset sahnesinin kişileri veya kurumları kendilerine yönelen alkışlar kadar, bazen sert eleştirileri de karşılamak durumundadır" diyerek tazminat ödeme kararını bozduğu hatırlatıldı. Dilekçede, "Bir siyasi partinin ve ülkemizin Başbakan'ı olan davacının, eleştirildiği her haberde acı, elem duyup dava açması, hele de bu parti siyasi iktidar ise, manevi zarardan değil, düşüncenin, eleştirinin ifade edilmesinin engellendiğinden bahsetmek gerekir" denildi. Haberin verilmesinde kamu yararı olduğuna dikkat çekilen dilekçede, istenilen tazminat tutarının yüksek olduğuna, manevi tazminat talepli davalarda ödettirilecek paranın ne gerçek bir tazminat ne de ceza olduğuna işaret edildi.

'Türkiye karanlığa itilmek isteniyor' Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İhsan Çaralan yazılı bir açıklama yaparak, Başbakan'ın açtığı davanın, Türkiye'nin itilmek istendiği noktanın bugünkünden daha karanlık olduğunu gösterdiğine işaret etti. Davanın, Erdoğan'ın eleştiriye tahammülsüzlüğünün yeni bir örneği olduğunu belirten Çaralan, "Hükümetin hazırladığı yeni TCK'nın tam anlamıyla "basını cezalandırma kanunu" niteliği taşıması aynı mantığın tezahürüdür" dedi. Okuduğu bir şiir nedeniyle hapse mahkûm edilen Erdoğan'ın kendisine yönelik eleştirilere tahammülsüzlüğünün "tarihe geçecek boyutta" olduğunu belirten Çaralan, SEKA işçilerinin sloganlarını yazmanın halkın haber alma hakkına saygının gereği olduğunu vurguladı. Başbakan'ın bundan ötürü bile dava açmış olmasının, Türkiye'nin itilmek istendiği noktanın daha da karanlık olduğunu gösterdiğini kaydeden Çaralan, Başbakan'a "Demokrasi herkese lazım" sözünü hatırlattı.

Kart: Gözdağı verme anlayışının ürünü Duruşmamıza katılarak destek veren CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ise, olayın son derece bilinçli bir şekilde basın özgürlüğüne yönelik olduğunu, sindirme ve gözdağı anlayışının ürünü olduğunu söyledi. "Yasama denetimini ve basın özgürlüğünü kendisi için en büyük engel olarak görenlerin demokratikleşme görüntüleri inandırıcı olamaz" diye konuştu. Bu anlayış ve uygulama içinde Türkiye'yi daha zor günlerin beklediğine dikkat çeken Kart, keyfi ve otoriter yönetim anlayışının hızlanacağını dile getirdi.

Evrensel'i Takip Et