21 Mart 2005 23:00
Bir sanat filozofunun ardından
Çağımızın sayılır ressamlarından İsmail Çoban'ın "Sanat Filozofu" olarak adlandırdığı Osman Polat'ı ben 1986 yılında tanıdım. Onu, kendisine sanat danışmanlığı yapan Ressam Nevin Boragan masamıza çağırdı. Bir temmuz günü Antalya Sanat Bahçesi'nde oturduk, yıllardır birbirini tanıyan iki arkadaş gibi sanatın dünyadaki vardığı yer ve sanatın, felsefenin insan beynini nasıl etkilediği konusunda konuştuk. Konuşmamızın sonunda "Sen bu görüşlerini kitaplaştırsan işimize çok yarar" sözüme "merak etme dostum, o gün de gelecek, biraz daha derlenip toparlanmam gerek. Beynimde sanat felsefesi bir resim tablosuna dönüştüğü gün, oturur kitaplaşması için işe başlarım. Kendimi olgunlaşmış olarak bu konuda görürsem kitap haline getirmem bir görev olur. Olgunlaşmadan koparılıp sepete konulan meyveye az yanaşan olur, yanaşsa da ısırdıktan sonra fırlatır atar çöp sepetine."
Onun bu görüşü beni daha çok etkilemişti. Sonra daha yeni yazdığı "Estetik Oluşumun Felsefesi" ile "Sanatta Karmaşıklık ve İmge" başlıklı iki yazı çıkarıp verdi bana. Daktilo ile yazılmış. Elbette daktilodan çıkan kopyalardı. O zaman daha Avrupa'da da bilgisayar her eve girmemişti. Sadece büyük firmalarda vardı. Her iki yazı da "Sanat ve Felsefe" adlı seçki çalışmalarımda yer aldı. O günden sonra ben Antalya'ya gittikçe hep buluştuk. Kendisiyle sık sık telefonlaştık. Çalışma stilini hep izledim. Doğal bitkilerden nasıl doğal boyalar üreterek resim çalışmalarında kullandığını hayretle, merakla hep izlemeye çalıştım.
Yeni teknik Osman Polat'la 2004 yılında Almanya'dan davet ettiği 14 sanatçı ile birlikte sayın Ahmet Tüzün ve desteğiyle bir resim sergisi düzenledik. Daha sonra o sergiyi Kemer Göynük Belediyesi'ne, oradan da Almanya'nın ve Avrupa'nın çeşitli kentlerine taşıdık. Onun çalışmalarını gören tanıyan her sanatçı onun hemen geniş sanatsal kültürü, disiplinli çalışması ve kendisinin de dediği "soyutun resmini yeniden yapma" çalışmasında oluşturduğu yeni teknik ve stille hayranlıklarını gizlemeden biri öbürüne aktarmaya başladı. Onlarca sanat adamı onunla ortak sergi yapmak için sıraya girmişken acı haberi duyduk. Oysa daha 8 Mart'ta Kuzey Westfalya Eyaleti Meclis Binası'nda 14 sanatçı ile açılan sergide ressam ve sanat araştırmacıları onu tanımak istiyorlardı. Ben onun bu mayıs ayında Köln'deki sergiye mutlaka geleceğini orada buluşmayı öneriyordum. Osman Polat, günlük yaşamda olduğu gibi sanatta ve onun felsefesine yaklaşırken hep yaşama aykırı olmayacak aydınlığa yönelen, yenilere kapı açmayı ve ışık tutmayı hedefleyen bir çalışmayı temel almayı yeğledi. Yaşanan gerçeği göz ardı etmezken onu da irdelemeyi, onun ortaya çıktığı koşulları ve hangi yönlere doğru akabileceğini ancak asıl çağa yakışan yörüngesinin nereye doğru olması gerektiğini araştırırken, kendisi de belki ne kadar geniş ve derin bir düşünce felsefesinin yolunu açtığının farkında değildi. O soyuttan gerçeğe, gerçekten soyuta giden yoldan sanata bir üçüncü boyut kazandırdığını biliyor muydu?
"Bence" Eğer onun sanat ve estetik üzerine notları ve sanat ve resim üzerine denemelerini topladığı "Bence" adlı eser okunur ve resim çalışmaları incelenirse o daha iyi anlaşılacaktır. Olaylara şüpheci, eleştirici yaklaşımında nasıl soyut görünümlü ama sonsuzluğa açılan bir kapı olduğunu bunun da sanatta yeni çığırların açılması için gerekli olduğu anlaşılacaktır. O, çalışmalarında var olanları bölük pörçük kopyalayarak bir araya getirmeyi yeğlemedi. Elde olan malzemeyle oyun kurarak para kazanmaya yönelmedi. Yüzyıllardır halk arasında yaşayan anacak el atılmamış alanlara yöneldi, onları alarak çağdaş bilim ve tekniğin ışığında yoğurdu. Böylece yoğun, geniş bir perspektif edinmeye çalıştı, ve hiçbir zaman "bu iyi oldu" görüşüne kendini kaptırmadı.
Soyutun içinde gerçek Başka bir söylemle var olan bilgi ve birikimleri yaşama değer olan her şeyi düşünce boyutuyla ele almayı ve onu yeniden irdeleyerek, yeniden düzenleyerek soyutun içinde gerçeği aradı. Bu doğayla (yer, gök ve deniz) insan arasındaki ilişkileri, yaklaşımları çizgi, renk ve imge yorumlarıyla biçimlendirmeyi kendi sanatsal çalışmasının temel kuramı olarak aldı. Bu şu ana kadar var olan soyut çalışmalardan farklı olarak ilişki ve çelişkilerin yeniden birinin öbürüne dinamik kazandırması ve gerçeğe imge ve renklerin yeni bir yorumuyla yaratılmasına kaynaklık etti. Soyut resim çalışmalarına derinliği olan bir üçüncü boyut kazandırdı. Zaten Osman Polat'ın şu sözleri hem felsefeye hem de resim sanatına bakışını ortaya koymuyor mu? "Bir düşünce ve sanat ürünün yaşamsal gerçekliği ürünün ortaya çıkmasına kaynaklık eden tarihsel, bilimsel, toplumsal bilişin negatif ve pozitif yönlerinin işlerliğidir... Gerçeğin bilgisine ulaşmak, somut gerçeklerden, soyut bilgiler alanına geçmekle olur. Gerçekliğin bilgisini somut biçimlerde kurgulamak ve iletişim ağı ile taşımak ve yansıtmak gerekir. Bu basit bir işlem değildir. Gerçekleri insanlara belirgin, daha anlaşılır biçimiyle göstermek gerekir. İlgilerini değişik form ve imgelere çekerek özel durumların açıklandığı yeni içerik ve biçimler yaratarak yapılmalıdır. Örgütlenen, gözle görülür, elle tutulur yaratıları öne çıkararak duru ve sağlıklı bir biçimde algılanması gerçekleştirilir. Böylesi düşünce ve sanat ürünleri bizim gerçeklikler alanında kaçırdıklarımızı bize getirebilir..." diyordu. Böylece yaşanan dünyada gerçekliğin estetik yansıtılmasının gerçek anlamda sanatsal yaratma eylemi olduğunu bunu çağdaş bir topluma hizmet etmeye, onun dünya görüşünü, bilgisini genişletmeye ve güzel olana heveslenmesini yaratacağını vurgulamış oluyor. Ne yazık ki bu konuyu Osman Polat'ın bizi bırakıp sonsuzluğa, çekildiği yani hakka yürüdüğü bir günde yazıyoruz, konuşuyoruz. Ama er geç sanat felsefesi alanındaki yazın çalışmaları ve özellikle resim sanatı da soyut stile getirdiği üçüncü boyut görüntüsündeki derinlik, bu ve gelecek yüzyıllarda tartışılacak, konuşulacak, böylece o sanatın içinde sanatseverlerle birlikte olacak. Onun için ben "Sen ölemezsin yapma be Osman" diyorum. Elbette daha çok yapacak işleri vardı. Bizler ve gelecek nesiller için planladığı güzel işleri, projeleri vardı. Oysa Osman Polat bir ressam olarak, bir sanat filozofu olarak bugün konuşmalarımızı, yazılarımızı değerlendirmeliydi. Bizi böyle erken bırakıp gitmemeliydi. Ne yapalım felek hep kötüleri kayırır. Bizden gene bir güzel insanı avladı. Toprağı bol olsun. Halktan, güzellikten, çağdaşlıktan yana olan sanat adamlarına ve sanatseverlere, Osman Polat'ın eşi ve çocuklarına, öğrencilerine, atölyesini yöneten dostlarına sabır dilemekten başka ne yapabiliriz.
Yeni teknik Osman Polat'la 2004 yılında Almanya'dan davet ettiği 14 sanatçı ile birlikte sayın Ahmet Tüzün ve desteğiyle bir resim sergisi düzenledik. Daha sonra o sergiyi Kemer Göynük Belediyesi'ne, oradan da Almanya'nın ve Avrupa'nın çeşitli kentlerine taşıdık. Onun çalışmalarını gören tanıyan her sanatçı onun hemen geniş sanatsal kültürü, disiplinli çalışması ve kendisinin de dediği "soyutun resmini yeniden yapma" çalışmasında oluşturduğu yeni teknik ve stille hayranlıklarını gizlemeden biri öbürüne aktarmaya başladı. Onlarca sanat adamı onunla ortak sergi yapmak için sıraya girmişken acı haberi duyduk. Oysa daha 8 Mart'ta Kuzey Westfalya Eyaleti Meclis Binası'nda 14 sanatçı ile açılan sergide ressam ve sanat araştırmacıları onu tanımak istiyorlardı. Ben onun bu mayıs ayında Köln'deki sergiye mutlaka geleceğini orada buluşmayı öneriyordum. Osman Polat, günlük yaşamda olduğu gibi sanatta ve onun felsefesine yaklaşırken hep yaşama aykırı olmayacak aydınlığa yönelen, yenilere kapı açmayı ve ışık tutmayı hedefleyen bir çalışmayı temel almayı yeğledi. Yaşanan gerçeği göz ardı etmezken onu da irdelemeyi, onun ortaya çıktığı koşulları ve hangi yönlere doğru akabileceğini ancak asıl çağa yakışan yörüngesinin nereye doğru olması gerektiğini araştırırken, kendisi de belki ne kadar geniş ve derin bir düşünce felsefesinin yolunu açtığının farkında değildi. O soyuttan gerçeğe, gerçekten soyuta giden yoldan sanata bir üçüncü boyut kazandırdığını biliyor muydu?
"Bence" Eğer onun sanat ve estetik üzerine notları ve sanat ve resim üzerine denemelerini topladığı "Bence" adlı eser okunur ve resim çalışmaları incelenirse o daha iyi anlaşılacaktır. Olaylara şüpheci, eleştirici yaklaşımında nasıl soyut görünümlü ama sonsuzluğa açılan bir kapı olduğunu bunun da sanatta yeni çığırların açılması için gerekli olduğu anlaşılacaktır. O, çalışmalarında var olanları bölük pörçük kopyalayarak bir araya getirmeyi yeğlemedi. Elde olan malzemeyle oyun kurarak para kazanmaya yönelmedi. Yüzyıllardır halk arasında yaşayan anacak el atılmamış alanlara yöneldi, onları alarak çağdaş bilim ve tekniğin ışığında yoğurdu. Böylece yoğun, geniş bir perspektif edinmeye çalıştı, ve hiçbir zaman "bu iyi oldu" görüşüne kendini kaptırmadı.
Soyutun içinde gerçek Başka bir söylemle var olan bilgi ve birikimleri yaşama değer olan her şeyi düşünce boyutuyla ele almayı ve onu yeniden irdeleyerek, yeniden düzenleyerek soyutun içinde gerçeği aradı. Bu doğayla (yer, gök ve deniz) insan arasındaki ilişkileri, yaklaşımları çizgi, renk ve imge yorumlarıyla biçimlendirmeyi kendi sanatsal çalışmasının temel kuramı olarak aldı. Bu şu ana kadar var olan soyut çalışmalardan farklı olarak ilişki ve çelişkilerin yeniden birinin öbürüne dinamik kazandırması ve gerçeğe imge ve renklerin yeni bir yorumuyla yaratılmasına kaynaklık etti. Soyut resim çalışmalarına derinliği olan bir üçüncü boyut kazandırdı. Zaten Osman Polat'ın şu sözleri hem felsefeye hem de resim sanatına bakışını ortaya koymuyor mu? "Bir düşünce ve sanat ürünün yaşamsal gerçekliği ürünün ortaya çıkmasına kaynaklık eden tarihsel, bilimsel, toplumsal bilişin negatif ve pozitif yönlerinin işlerliğidir... Gerçeğin bilgisine ulaşmak, somut gerçeklerden, soyut bilgiler alanına geçmekle olur. Gerçekliğin bilgisini somut biçimlerde kurgulamak ve iletişim ağı ile taşımak ve yansıtmak gerekir. Bu basit bir işlem değildir. Gerçekleri insanlara belirgin, daha anlaşılır biçimiyle göstermek gerekir. İlgilerini değişik form ve imgelere çekerek özel durumların açıklandığı yeni içerik ve biçimler yaratarak yapılmalıdır. Örgütlenen, gözle görülür, elle tutulur yaratıları öne çıkararak duru ve sağlıklı bir biçimde algılanması gerçekleştirilir. Böylesi düşünce ve sanat ürünleri bizim gerçeklikler alanında kaçırdıklarımızı bize getirebilir..." diyordu. Böylece yaşanan dünyada gerçekliğin estetik yansıtılmasının gerçek anlamda sanatsal yaratma eylemi olduğunu bunu çağdaş bir topluma hizmet etmeye, onun dünya görüşünü, bilgisini genişletmeye ve güzel olana heveslenmesini yaratacağını vurgulamış oluyor. Ne yazık ki bu konuyu Osman Polat'ın bizi bırakıp sonsuzluğa, çekildiği yani hakka yürüdüğü bir günde yazıyoruz, konuşuyoruz. Ama er geç sanat felsefesi alanındaki yazın çalışmaları ve özellikle resim sanatı da soyut stile getirdiği üçüncü boyut görüntüsündeki derinlik, bu ve gelecek yüzyıllarda tartışılacak, konuşulacak, böylece o sanatın içinde sanatseverlerle birlikte olacak. Onun için ben "Sen ölemezsin yapma be Osman" diyorum. Elbette daha çok yapacak işleri vardı. Bizler ve gelecek nesiller için planladığı güzel işleri, projeleri vardı. Oysa Osman Polat bir ressam olarak, bir sanat filozofu olarak bugün konuşmalarımızı, yazılarımızı değerlendirmeliydi. Bizi böyle erken bırakıp gitmemeliydi. Ne yapalım felek hep kötüleri kayırır. Bizden gene bir güzel insanı avladı. Toprağı bol olsun. Halktan, güzellikten, çağdaşlıktan yana olan sanat adamlarına ve sanatseverlere, Osman Polat'ın eşi ve çocuklarına, öğrencilerine, atölyesini yöneten dostlarına sabır dilemekten başka ne yapabiliriz.
Evrensel'i Takip Et