10 Şubat 2005 22:00

Yaşam hakkında sorular

İspanyol sinemasının son dönemine damgasını vuran (Tez, Konuş Onunla ve Diğerleri) genç yönetmen Alejandro Amenabar'ın gösterildiği festivallerde büyük beğeniler kazanırken aynı zamanda tartışmalara da neden olan filmi "İçimdeki Deniz"; yukarıda ölümünün ardından bıraktığı vasiyetinden bir bölüm aktardığımız Ramon Sampedro'nun hikâyesini anlatıyor.

Paylaş



İçimdeki Deniz

Orijinal Adı: Mar Adentro Yönetmen: Alejandro Amenabar Oyuncular: Javier Bardem, Ramon Sambedro, Belen Rueda, Lola Duenas Senaryo: Alejandro Amenábar, Mateo Gil Görüntü Yönetmeni: Javier Aguirresarobe Müzik: Alejandro Amenábar Yapım: 2004, İspanya, Fransa, İtalya Tür: Dram Süre: 125 dk.




"Ben, hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi, yaşamanın bir hak olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum. Buna rağmen bu duruma 29 yıl, dört ay ve birkaç gün boyunca tahammül etmek zorunda kaldım. Bunu daha fazla yapmayı reddediyorum! Gördüğünüz gibi yanımda içinde siyanür potasyum bulunan bir bardak su var. Onu içtiğimde, kendi irademle, sahip olduğum en özel, en meşru mülkiyete; yani bedenime son vermiş olacağım." İspanyol sinemasının son dönemine damgasını vuran (Tez, Konuş Onunla ve Diğerleri) genç yönetmen Alejandro Amenabar'ın gösterildiği festivallerde büyük beğeniler kazanırken aynı zamanda tartışmalara da neden olan filmi "İçimdeki Deniz"; yukarıda ölümünün ardından bıraktığı vasiyetinden bir bölüm aktardığımız Ramon Sampedro'nun hikâyesini anlatıyor. 26 yaşında geçirdiği bir deniz kazasının ardından yaklaşık 30 yıl boynundan aşağısı felçli olarak yaşamak zorunda kalan, sonunda ötenaziye karar veren ve bu talebini İspanya hükümetine de ileten Ramon'un son dönemini anlatan film, Amenabar'ın müthiş tatlar bırakan sinemasının yanında; 'netameli' bir konuyu gündeme taşımasıyla da dikkate değer.

Durum Ramon Sampedro, İspanya'nın Galiçya bölgesinde; ağabeyi, yengesi, yeğeni ve babasıyla birlikte yaşamaktadır. Yıllardır ötenazi hakkını kazanmak için mücadele eden Ramon'un bu küçük dünyasına kendisini yardım etmek için çağırdığı, benzer bir hastalığın emarelerini taşıyan Avukat Julia ve Ramon'un hikâyesini duyarak yanına gelen Rosa da katılır. Amenabar, öncelikle dünyayı bir süre Ramon'ın gözünden görmemizi istiyor. Onun, yengesi, yeğeni, abisi ve babasıyla 'zorunlu' ilişkiye dikkatlerimizi çekiyor. Ancak, bu kahramanlardan hiçbirisiyle özdeşleşmemize izin vermeyen yönetmen, bir yandan Ramon'un 'bağımlılık' halini; öte yandan da her yönüyle ona göre programlanmak zorunda kalan ev halkının 'mağduriyeti'ni görmemizi istiyor. Bu durum, filmin ilerleyen bölümlerinde hem Agabey'in hem yeğenin hem de babanın duygularını daha iyi anlamamızın yolunu da açıyor.

Kadınlar Ramon'ın hayatına giren kadınlara gelince; Julia, yatalak 'biçare'nin duygularını, hayallerini, anlattıklarını, düşündüklerini anlayacak olan kadın aslında. Ramon'un Julia ile kurduğu inişli çıkışlı ilişki her 'entelektüel' ilişkinin gerilimlerini yansıtırken; aşktan, felsefeye, edebiyata ve nihayetinde ölüme kadar uzanan bir dizi tartışmayı da beraberinde getiriyor. Ramon'un böylesine 'güçlü' bir kadınla 'düşlerinde de' olsa birlikte olmayı hayal etmesi de bu ilişkinin geriliminde yatıyor. Rosa ise, daha 'sıradan' insancıl olanı. Hayata tutunamamış, 'işte bu dediği' hiçbir erkek 'beyaz atlı prens' olmamış; bütün hayatı hayal kırıklıklarıyla dolu, fabrikası kapatılmış ve işsiz kalmış; bağışlayıcı ve koruyucu olan… Julia, Ramon'un dünyayı, durumunu anlama ve yorumlama yanını yansıtırken; Rosa, ilgiye ve korunmaya muhtaç taraflarını doyuruyor. Bu durum filmin müziklerinde de anlaşıyor. Aynı zamanda filminin müziklerini de yapan Amenabar, Julia ve Rosa için farklı farklı temalar yaratırken, Ramon için yazdıkları bu iki müziğin bileşimi gibi.

Beden Bütün bu yaşananların merkezinde ise Ramon'ın 'yaşamına son verme isteği' duruyor. Zira Ramon, hem ailesiyle, hem de hayatındaki kadınlarla bu isteğinin yerine getirilmesi şartıyla ilişki kuruyor. Her iki kadını da kendisine yardımcı olmaları konusunda ikna etmeye çalışan Ramon, diğer yandan da bu durumu anlamakta zorlanan ailesini ikna etmek zorunda. Amenabar, Ramon'un durumunu sıradan hukuksal bir mücadele, ya da sulusepken bir acz öyküsü olarak ele almak yerine son derece insani bir hikâye koyuyor ortaya. Ramon'un vasiyetinde yazdığı "yaşamak bir haktır, mecburiyet değil" sözü aslında filmin de omurgasını oluşturuyor. Normal, sağlıklı insanların bedenlerini fetiş haline getirip sürekli oynadıkları, değiştirdikleri, düzelttikleri, bozdukları, büyüttürüp küçülttürdükleri ve artık kendilerinin olmaktan çıkardıkları bir tarihsel dönemde; Amenabar beden meselesine başka türlü yaklaşıyor. Tanrıların 'kul', kapitalistlerin sömürülecek emek gücü olarak gördükleri ve Ramon'un "sahip olduğum en özel, en meşru mülkiyet" olarak tanımladığı beden üzerindeki hakkın kime ait olduğu sorusu filmin de düğüm noktasını oluşturuyor.

ÖNCEKİ HABER

Armutlu davası bozuldu

SONRAKİ HABER

Şimdi işi daha da zor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...