30 Ocak 2005 23:00

Bu sergi bir nostalji turu

1973 yılında Şehir Tiyatroları'na basın danışmanı olarak girdiğimde oyun fotoğrafları, oyun durdurulup; poz verilerek, oyun ışığıyla değil flaşla çekilirdi. Fotoğrafçının çektiği pozlarda net görüntü olduğu sürece herhangi bir eleştiri gelmezdi. Çünkü, arzu edilen oyuncuların, dekorların, kostümlerin, aksesuarların net olarak görünmesiydi. Sanırım 1984 yılı sonlarıydı. Genel Sanat Yönetmenliği'ne Gencay Gürün getirilmişti. Fotoğrafın önemi o zaman fark edildi. Oyundaki küçücük bir biblonun incecik bir kıvrımının dahi üzerinde duran, ayrıntıları asla göz ardı etmeyen Gencay Gürün tiyatroya iyi bir fotoğrafçının alınmasını istemişti. İşte şu anda sergisini gezmekte bulunduğunuz sevgili Özcan'ın Şehir Tiyatroları'nda işe başlaması böyle olmuştu. Aradan 20 yıl geçti, onu nasıl buldum, kim tavsiye etti anımsayamıyorum, ama onun gibi bir fotoğraf sanatçısını Şehir Tiyatrosu'na kazandırdığım için gerçekten onur duyuyorum. Başka bir deyimle bu günlerde 90. yılını kutlayan bu köklü kurumda o gelinceye kadar fotoğrafçılar çalışmıştı, ama o fotoğraf sanatçısı olarak Şehir Tiyatrosu'nda bir ilktir. Tabii ilk olmanın güçlüklerini de yaşamamış sayılmaz. Zira o güne kadar ondan önceki fotoğrafçılar ışık denen nesnenin uzantılarını, yüzde bıraktığı izleri, anlamları, derinlikleri fark etmek yerine flaşı patlatarak deklanşöre basmayı tercih etmişler ve ilgililere net resim vermenin ötesinde başka bir şey yapmamışlardı. Özcan ise akademideki öğrenimini sahneye, oyuncuya, nesnelere yansıtmak istediğinde ortaya sanatın içinde ayrı bir sanat çıktığını gördük. Neydi bu sanat? Fotoğraf sanatı! Yüzler eskisi gibi pırıl pırıl değildi, nesneler de öyle. Oyunun ışığı kime, nesnelere nasıl geliyorsa ve o ışık seyircinin üzerinde nasıl bir etkileşme bırakıyorsa, onu kendi doğallığı içinde çekiyordu. Böyle olduğunda fotoğraf oyunun dramatik yapısını bozmuyor, tersine katkıda bulunuyordu. Seyirci fuayeye asılan fotoğraflara baktığında oyunun niceliğini kavradığı gibi seyretmeden oyuncuların yüzlerinde oyun güçlerini de görüyordu. Ben fotoğraf uzmanı değilim, eleştirmeni hiç değilim. Ama güzel fotoğrafı kötüsünden ayırt edebilecek kadar görüş sahibiyim. Özcan'ın Şehir Tiyatrosundaki çalışması 5 yıl sürdü. şimdi kendi fotoğraf ve reklam ajansı var. Başarılı işler yaptı, ama asla ne o tiyatro fotoğrafı çekimlerinden kopabildi, ne de biz ondan kopabildik. Özcan, hâlâ Genel Sanat Yönetmenliğini Gencay Gürün'ün yaptığı "Tiyatro İstanbul"un oyun fotoğraflarını çekiyor. Sergisini açmadan önce sergileyeceği fotoğrafları gösterdiğinde kimi zaman dudaklarımda bir gülümseme ama çokça da içimde bir hüzün oluştu. Yıllar yıllar önce saçlarımın kırlaşmadığı, gönlümde sevdaların uçuştuğu dönemlerde seyrettiğim birçok oyunun fotoğrafını gördüm, o fotoğraflarda uzun zamandır göremediğim birçok sanatçı dostumu anımsadım, duygulandım, hüzünlendim. Yaşı benim gibi elliyi geçmiş, ya da biraz indirim yaparak elliyi henüz bulmuş olanlar bu sergiyi geziyorsa ve onlar da benim gibi iyi bir tiyatro seyircisiyse eminim bu nostalji turundan onlar da etkilenecektir.


TİYATROFOLİO Fotoğraf sanatçısı Özcan yaman, "Tiyatrofolio" adlı sergisi ile son 20 yılda çektiği tiyatro fotoğraflarını İstanbullularla buluşturacak. Altunizade'de yeni açılan Arora Sanat Galerisi'nde 5 Şubat günü açılacak olan sergi, bir ay süreyle açık kalacak. Özcan Yaman'ın sergisinde "Lüküs Hayat", "Keşanlı Ali Destanı", "Ağrı Dağı Efsanesi", "Arlecino", "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye", "Kuşlar", "İbişin Rüyası", "Nora", "Deli Bal", "Binbir Gece Masalları", "Medea, Bedava mı Sandın" gibi pek çok oyundan fotoğraflar yer alıyor.

Evrensel'i Takip Et