19 Ocak 2005 23:00

Bir dönüşüm öyküsü

"...'Hep dolu kalması gerek, alınanın yerine yenisini koymak gerek' dedi Kumru; buzdolabı sanki yerine getirilmemiş hiçbir isteği bulunmaması gereken bir yüce varlıktı, sanki her yiyeceğin tadına önce onun bakması gerekiyor, insanlar ancak onun artıklarını yiyor, onun artıklarını içiyorlardı." Yoksul kapıcı evine ilk defa buzdolabı alınması, Tahsin Yücel'in Can Yayınları'ndan çıkan son romanı "Kumru ile Kumru"nun düğüm noktası. Kır ile kent; köylü ile kentli; çağdışı ile çağdaş; yoksul ile varsıl arasındaki zıtlığı aşmada atılan ilk adım. Bir başka deyişle, "eşyalaşma"ya giden kapının kolunun çeviren ilk edim...

Gizli sınırlar Tahsin Yücel, bugünün İstanbul'da yaşanan, ama belki de fazla farkına varılmayan, üzerinde düşünülmeyen gizli sınırlar üzerine oturtuyor romanını. İstanbul'un denize yakın bir semtinde çoğu köyden gelmiş "kapıcılar" ile "kentliler" arasındaki görünmez sınırları anlatıyor. Sınırları görünür kılan dönüşüm ise, köyü dışını bilmeyen, cahil bir köylü kadının zekası ile yaşadığı bir süreç. Kumru, Pehlivan ile görücü usulü evlendirilmiş, büyük şehre gelmiştir. Başta ısınamamıştır kocasına. Ama daha sonra onu sevmiş, iki de çocukları olmuştur. Pehlivan ile Kumru'nun bir apartmanın kapıcı dairesinde köydekinden pek de farklı gitmeyen hayatı, Kumru'nun buzdolabına duyduğu "büyük aşk" ve eve buzdolabının girişi ile farklı bir rota çizmeye başlıyor. Önce buzdolabı, sonra giderek diğer eşyalar hayatın merkezine otururken, önceye ait pek çok algı ve duygu da değişiyor. Etraftakilerin algısı da elbette. Özellikle de, Kumru ile Pehlivan'ı kendilerinden sayan diğer kapıcı ailelerinin algısı... Herkesin saydığı tecrübeli kapıcı Bilal Dayı'nın dediği gibi; "Ben buraların en eskisiyim, çok gördüm böylelerini: Bir kat yukarıdaki kiracıya her uşaklığı yaparlar, ama içlerinden birinin biletine amorti çıkacak olsa herifi boğmadıkları kalır. Köklerinden kopmuşlar bir kez."

Modernleşme "Eşyalaşma" sürecini işlerken, bazılarının "kentlileşme" ya da "modernleşme" diye de tabir ettiği sürece bambaşka bir açıdan bakmayı başarıyor Tahsin Yücel. Televizyon kumandası için sıkça sorulan "aslında kimin kumanda ettiği" sorusunu, kentli insanın etrafını çevreleyen bütün eşyalar ile soruyor ve bu "kumanda"nın giderek bütün hayatı biçimleyen bir sürece dönüştüğünü savlıyor. Bu tezini sıcak bir dil ve ustaca kurulmuş bir öykü ile inandırıcı kılıyor Tahsin Yücel. Pehlivan'ın değişimin yükünü kaldırabilmek, karısına istediği yaşamı verebilmek için yeniden mafya işlerine dönüşü; sınıf atlama, kapıcılık yaptıkları apartmanın üst katına taşınmaları, okuma yazma bilmeyen köylü kadın Kumru'nun mini eteğiyle araba kullandığı günlere ulaşması, diğer kapıcılarla aralarında önce soğukluklar sonra da apaçık sınırlar girmesi vs.. vs..

'Seni unuttuk, kusura bakma' Kumru; tutkuyla bağlandığı daha rahat yaşamın apayrı bir tutsaklık getirdiğini, unuttuğu insani değerleri çok sonra anlıyor. Özellikle de, önceleri büyük heyecan yaratan her "eşya", sonrasında pek de bir şey ifade etmeyen sıradan "şey"lere dönüştükçe. Eşya sıradanlaşıyor, Kumru belki büyük tutkuyla eşyaya bağlanmıyor, ama kendisi, hayatı giderek eşyalaşıyor. Bunu belki nedenleriyle birlikte kavrayamıyor; ama hayatındaki mutsuzluğu ve boşluğu sorguladığında; soluğu eskiden kapıcılık yaptıkları dairenin bahçesindeki nar ağacının önünde alıyor. Ağaca, "Seni unuttuk, kusura bakma" derken; unuttuğu bütün bir geçmişin özürünü diliyor Kumru. Çünkü, kapıcı dairesinde köydekinden farksız yaşadığı günlerde ona köyünü ve oradaki ailesini anımsatan tek şey olmuştur o nar ağacı... Ama, o saatten sonra geriye dönüş ne kadar mümkün olabilir ki? Tahsin Yücel bugüne dair; kentteki yoksulun kimlik sorununa, hayata bakışına dair anlattıkları; yaşayan bir roman çıkarmış ortaya. Adım adım gelişen öykü, adım adım dönüşen insan, adım adım hayata egemen olan eşya... Her adımı, her sözü, her köşebaşını yerli yerinde kurgulamış. "Eşyalaşma" temasını etkili ve inandırıcı kılan da, dönüşümü anlatmadaki bu ustalık olsa gerek. "Kumru ile Kumru", roman dili ve üslubu açısından olduğu kadar, ele aldığı "eşyalaşma" fikri ile de ilgi toplayacağa ve tartışılacağa benziyor.

Evrensel'i Takip Et