24 Aralık 2004 23:00

Bu davanın eşi yok!

Siyasi tutuklu ve hükümlülere karşı düzenlenen ve 30'dan fazla mahpusun katledilmesiyle sonuçlanan ''Hayata Dönüş'' operasyonunun ardından hayatta kalan 167 kişi aleyhinde "Sayım vermemek sureti ile cezaevi yönetimine isyan" suçlamasıyla açılan davanın görülmesine 1 yıl aradan sonra yeniden devam edildi. Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ve sanıklardan sadece Mehmet Güven'in katılabildiği duruşmada, tutuklu bulunan sanıkların mahkemeye getirilmemesi ve iddia makamının delilleri avukatlarla paylaşmaması tartışmalara neden oldu. 19 Aralık 2000 tarihinde Türkiye genelindeki tüm cezaevlerinde olduğu gibi Bayrampaşa Cezaevi'nde de siyasi tutuklulara karşı operasyon düzenlenmişti. Operasyonun ardından, hayatta kalmayı başaran 167 tutuklu ve hükümlü hakkında dava açılmıştı.

Sürekli yargıç değişiyor Hiçbir yargıcın üst üste iki duruşmaya girmediği davanın dünkü duruşması da yeni belirlenen yargıçla devam etti. Duruşmada, avukat Ömer Kavili ile savcı arasında yaşanan tartışmada, savcı delilleri sanık avukatlarına göstermeme gibi bir lükslerinin bulunmadığını belirtirken, avukat Kavili davanın 3 yıldır sürdüğünü ve henüz hiçbir delili göremediklerini söyledi. Bayrampaşa Cezaevi ile ilgili 35 koli döküman ve operasyonlarla ilgili bantların emanette olduğunu vurgulayan Kavili, savunmanın gerçekleşmesi için iddia delillerini incelemeleri gerektiğini ifade etti. Avukat Behiç Aşçı da, mahkemenin olayın geçtiği yerleri görmediğini hatırlatarak, Bayrampaşa Cezaevi'nin değiştirildiğini ve delillerin karartıldığını söyledi. Aşçı, operasyondan mağdur olan mahpusların değil emri verenlerin yargılanmasını istedi. Bu tartışmanın ardından mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmaya sanıkların da getirilmesini kararlaştırarak, duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

Aileler tepkili Duruşma sonrası TAYAD'lı aileler adliye önünde eylem yaptı. Üzerinde "Katliamcılar yargılansın" yazılı pankart açan TAYAD'lılar sık sık "19-22 Aralık katliamcıları yargılansın, tecride son" şeklinde slogan attı. Daha sonra bir basın açıklaması yapan Mehmet Güven, davanın operasyonda sağ kalanların yargılandığı bir dava olduğunu söyleyerek,"Asıl yargılanması gerekenler 19 Aralık'ta operasyon emrini verenler ve uygulayanlardır" dedi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


50. yılında TMMOB -1-
   TMMOB 50 yıldır görevini yerine getiriyor Zafer Anadolu, Elif Görgü, Nur Karabacak sunu 50. yılında Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği'ni (TMMOB) hem yöneticileri, hem üyeleri hem de potansiyel üyeleri ile konuştuk. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, bağlı odaların yöneticileri, üyeleri ve potansiyel üyeleri ile yaptığımız röportalarla, Türkiye'nin yarım asırlık tarihi içinde önemli bir yeri olan bu kurumu dünü ve bugünü ile yansıtmaya çalıştık. TMMOB'un geleceğine dair görüşler ve beklentiler de bu kapsam içinde dile getirildi. Bunun yanında, güncelliği nedeniyle AB süreci ve uluslararası antlaşmaların mesleği nasıl etkileyeceği, iş yaşamında karşılaşılan sorunlar, alınan mesleki eğitimin niteliğine kadar bir dizi soruya da yanıt aradık. "Meslek odanızdan beklentileriniz nelerdir, odanız bunları karşılıyor mu?" sorusu da, bunlardan biriydi. Dosyamızın ilk gününe Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) Başkanı Mehmet Soğancı ile yaptığımız röportajla başlıyoruz.



TMMOB 50 yıldır görevini yerine getiriyor TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, halktan emekten yana tavır alan, mühendis ve mimarların sorunlarını halkın sorunlarından ayırmayarak, bu sorunlara karşı tavır alan TMMOB'un bundan sonra da bu dik duruşuna devam edeceğini dile getirerek, yoksulluğun, savaşların, sefaletin arttığı bir dönemde "başka bir dünya mümkündür" şiarının arkasında durmaya devam edeceğini vurguladı. 50'nci yılında TMMOB'u, mühendis ve mimarların sorunlarını değerlendiren Soğancı'ya yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: TMMOB'nin 50 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? 50'nci yıl ile ilgili bir taahhütte bulunuyoruz. Bu tahahütname şöyle, uzun geçmişine dayanan deneyim ve bilgi birikimi ışığında günümüzün yüklü gündemi ve sorunları karşısında mesleki, demokratik kitle örgütü olma sorumluluğu ile üyelerinin sorunlarının halkın sorunlarından ayrılmayacağı bilinciyle çağdaş, demokratik ve sanayileşen bir Türkiye özlemi ile halktan ve emekten yana tavır alan politikalar üreten TMMOB, 50'nci yılında da bu dik duruşuna devam edecektir. Bağlı 23 odası, odalarına kayıtlı 250 bin üyesi ile böylesi bir kararlılık içerisindedir. TMMOB 1970'li yıllardan sonra emek ve demokrasi mücadelesi içinde gelişen yurttaşlık bilinci ile demokrat, devrimci, yurtsever mühendisler ve mimarlar toplumcu mücadeleyi TMMOB yönetimine taşıyarak, yönetime gelmişlerdir. TMMOB, 1970'li yıllardan sonra bir meslek odası olarak mücadelenin içinde yer almıştır. Bizim mesleğimizin bir özelliği var, bizim mesleğimiz bilim ve teknolojiyi toplumla buluşturan bir meslek. İnsanların daha çağdaş yaşabilmesi, barınakların daha iyi olabilmesi, tarımın daha iyi olabilmesi, ormanların daha yeşil olabilmesi için, suların daha temiz olabilmesi için çalışan bir meslek grubu. Ancak sorumluluğu da büyük. Teknolojinin topluma dönüşümünde yapılan her yanlışlık, çevrenin kirliliği olarak, tarımda daha az ürün elde edilmesi olarak, tren kazaları olarak., sanayileşmenin gerilemesi olarak, enerji tasarufu yapılamaması olarak geri dönüyor. Türkiye insanının TMMOB'a ihtiyacı var. Küreselleşme ile birlikte çok alanın daraltıldığı, herkesin bireysel kurtuluşa yönlendirildiği bir ortamda, Türkiye'deki mühendis ve mimarlar başka bir dünyanın mümkün olduğunu, başka bir şey mümkün olduğunu 70'li yıllardan beri söylüyor. 50 yılın belki özet hikâyesi budur. Bu yürüyüş çok zor. Bugün Eğitim Sen'in kapatılması girişimleri gibi, bu mücadelenin önünde hep engeller var. Ancak mücadele biter mi hayır. Bazı alanlar vardır teslim alamazlar. TMMOB'da bunlardan biridir. TMMOB bugüne kadar emekten yana politikalara hayata geçirmeyi çalışmıştır, bundan sonra da bunu yapacak. Uluslararası anlaşmalar ve AB süreci TMMOB'u nasıl etkiler? 1980'li yıllardan sonra küreselleşme ideologları bunu kurgularken, yeni bir dünya düzenine girildiğini, sınıf yok, çıkar çatışmaları yok, bilim ve teknoloji çok hızlı gelişiyor söylemlerini geliştirdiler. Tek seçenekten çok seçeneğe geliyoruz denildi. 20 yıl sonra bakıldığında her yerde savaş her yerde açlık sefalet diz boyu. Bir grubun elinde bütün paraların toplandığını görüyoruz. Sermayenin inanılmaz akışkan bir şekilde dünyayı dolaşması ve sermayenin dolaştığı bütün ülkelerin ekonomilerinin bozulduğunu görüyoruz. Şimdi gelinen noktada ise açık işgal var. Eğer küreselleşme sürecine dahil olmazsan Irak'ta olanlar gelir başına deniyor. Büyük Ortadoğu Projesi ile tüm Ortadoğu ülkelerinin sisteme entegrasyonunu sağlayacaklar, burnunu dik tutanların burnunu kıracaklar. İkinci bir yüzü de bizim gibi ülkelerde gözüküyor, hukuki düzenlemelerle yapılıyor. Tamamen küreselleşmenin içselleştirilmesi sermaye iktidarının pekiştirilmesine yönelik düzenlemeler dayatılıyor. AB uyum yasaları da bu küreselleşmeye entegrasyonu sağlayan yasalara zaten denk düşüyor. Hizmetlerin serbest dolaşımı GATS sürecindeki anlaşmalar, iki ana konuyu tartışmalı hale getirecek. Bunlardan bir tanesi mesleklerin tanınması, okullarda aynı mühendislik faaliyetinde bulunan insanlar arasında zaten bir yetki ve sorumlulukların belirlenmesi, ikincisi mesleki tanınırlılık denilen ölçüt. Yabancı mühendis ve mimarların Türkiye'ye akın akın projelerle gelecek olması, mühendis ve mimarlar açısından zaten ortada olan işsizliğin artmasına neden olacak. Bu işin içinde olan arkadaşlarımız sürecin dışına itilecek. İşsiz mühendisler varken bir de mevcut mühendislerin uzmanlaştırılması gibi bir sorun çıkacak. Bunların hepsi bizi sıkıntıya sokacak. Küreselleşmenin yapısına bakıldığında bir yerelleşme gelecek maskesi adı altında Türkiye'de özelleştirme geliyor. Kamuda çalışan arkadaşlarımız çok fazla. Kamuda yatırım yapılmadıkça, özelleştirme arttıkça bu mühendis ve mimarlar işsiz kalacak ya da başka yerlere kaydırılacak. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nde 2700 mühendis ve mimar çalışıyor. Genel Müdürlük il özel idarelerine devredildiğinde, bu mühendis ve mimarlar başka kurumlara giderek, oralarda emeklilikleri dolana kadar bekleyecek. Üyelerinizin karşılaştığı sorunlar neler? Ülkemizde üniversitelerde eşitsizlik var. Üniversitelerinde aldıkları eğitimlerin farklı olmasından dolayı, mühendisler mesleklerini yerine getirmekte sorun yaşıyor zaten. Türkiye'de mesleki tanınırlık süreçleri yaşanmadı. Üniversiteler akredite değil. İşsiz mühendis ve mimar çok fazla. Yaşadığımız bu süreç tamamen bu işsizliği artıracak. AB'ye çok fazla mühendis ve mimarla giriyoruz ama bunların ne kadarı gerçekten mühendislik ve mimarlık yapabiliyor, bunların hepsi ciddi sorun. Bu süreç bu sorunları daha da artıracak. Mühendislik ve mimarlık eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok kötü. Bir mesleki tanınırlılık problemi var. Örnek vermek gerekirse, 40'ın üzerinde Makine Mühendisliği bölümü var. Bunun bir tanesinde 10 profesör var, mesela 200 öğrencinin olduğu bir bölümde 1 profesör var. ODTÜ'de 7 laboratuvar var, ama bir üniversitede hiç yok. Böyle komik bir durum var. Mühendislik bölümlerinin herhangi birini daha açmaya çalıştıklarında ne olursa olsun mahkemeye başvuracağız. Bu alana bu şekilde tıkamak durumundayız. Üniversitelerin tanınırlılığı Türkiye'de geçerli değil. Verilen o diplomaların 2004'ün evrensel dünyasında tanınırlığı yok. Çıkan mühendis ve mimarın, şehir plancısının kişisel uzmanlığı ne düzeyde, niteliği farklı. Peki bu iki mühendisin arasındaki farkı belirleyecek olan ne. Bunu odalar yapacak. Meslek odaları üyelerinin ihtiyaçlarını gerçekten karşılıyor mu? Bizim üyelerin temel bir söylemi vardır, "oda bana ne veriyor". Buna karşı ek bir cümle söylemek istiyorum, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Bütün toplantılarda üyelerimize şunu söylüyorum, sen olmazsan şubemiz, şubemiz olmazsa odamız, oda olmazsa TMMOB ne işe yarar. Üye açısından baktığımızda üyenin buraya destek olması gerekiyor. Kendi uzmanlık alanları ile destek olması gerekiyor, kendi siyasal düşünceleri ile destek olması gerekiyor. Burası çok renkli, çok kültürlü bir yer. Üyeye ne veriyor meselesinden çok Türkiye'de TMMOB ve bağlı odaları üzerine düşeni yerine getiriyor mu diye sorulursa eğer evet, getiriyor. Üyenin uzmanlaşmasını, mesleğini kavrayarak, mesleğini yerine getirme görevini bütün odalarımız yerine getiriyor. Bizim en örgütsüz odamızda bile, yani sayısal anlamda en örgütsüzü bile yerine getiriyor bu görevi. Eğitim çalışmaları, teknik kongreler, bilginin evrenselleşmesi, kullanılabilir olması noktasında bile tüm odalar üzerine düşeni yapıyor. TMMOB'un bütün mekânları, odaların bütün mekânları üyeler arası bir tartışma mekânıdır. İkinci görevi ise meslek alanları ile ilgili ülke gerçeklerini sorgulamak. TMMOB bunu yapıyor. Bunu 1970'lerden beri yapıyor. 1998'de demokrasi kurultayı yaptık, çok önemli bir Kurultay'dı. O zamana kadarki bütün birikimlerimizi aktardığımız bir Kurultay oldu. Her oda kendi alanı ile ilgili sorunları dile getiriyor, çözümler sunuyor. TMMOB kendi görevini yerine getiriyor. TMMOB emek mücadelesinin çok önemli olduğunu, sermayenin kendi yasaları ile Türkiye'yi şekillendirmeye çalıştığı bir durumda dik durabiliryorsa, nefes alıp verme alanıyız diyobiliyorsa, bence görevini yerine getiriyor. YARIN: TMMOB'a bağlı odaların yöneticileri konuşuyor src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön