16 Ekim 2011 09:50

İşçi haklarında son törpülerden biri: Kıdem tazminatı

Gülüzar Özev

Kıdem tazminatı mevzuatımıza ilk kez 1936 tarihinde 3008 sayılı iş kanunu ile girmiştir. İlk çıktığı şekli ile beş yıllık çalışma süresi ve her bir tam yıl için 15 günlük ücret tutarında tazminat ödemesi yıllar itibari ile değişiklik göstererek bugünkü şeklini almıştır.
1980 darbesinden sonra çalışanların hakları aşama aşama yok edilmiştir.
Bunlar;
Yemek yardımı
Kasa tazminatı
Gıda yardımı
Yakacak yardımı
Eğitim yardımı        
 Konut yardımı
Giyecek yardımı       
Erzak yardımı
Unvan tazminatı       
Aile yardımı
Çocuk zammı            
Temettü(kar payı)
Havlu  ve sabun yardımı  
Taşıt yardımı
Yıpranma tazminatı     
Kalifiye-nitelik zammı
Sağlık yardımı             
Mali sorumluluk tazminatı
Devamlı ödenen primler
Bütün bu yukarda saydığımız ödemelerin hemen hemen hiçbiri bugün ödenmemektedir. Emekçiler artık sadece çıplak ücrete talim etmekte, kıdeme tazminatının bu çıplak ücretten dahi ödenmesine engel olunmaya çalışılmaktadırlar. Oysa daha önceki yıllarda kıdem tazminatının hesaplanmasında çıplak ücretin yanında yukarıda çeşitleri  sayılmış bulunan ödemelerden hangisi işçiye ödeniyorsa onlar da kıdem tazminatı alacağına dahil ediliyordu. Örneğin bir işçinin maaşı 1000 TL, ise  yemek parası  200 TL, yakacak parası 100 TL, giyecek parası 150 TL  alıyorsa alacağı kıdem tazminatı 1.450 TL üzerinden hesaplanıyordu. Şimdiki halde işçiler çoğunlukla brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı alabilmektedir.
Zaman içerisinde ek ödemelerin kaldırılması, cumartesi günlerinin iş gününden sayılması, esnek çalışma, telafi üzerine çalışma gibi çalışanlar aleyhine kanunların çıkarılması kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesinin de hayra alamet olmadığının göstergesidir.
 1999 yılında 4447 sayılı kanunla çıkartılan işsizlik sigortası kanununda biriken 41,2 milyon TL ‘nin ancak 2,3 milyonu işçiye ödenmiştir. Yüzde 6 gibi küçük bir rakamın işçiye ödenebilmesinin nedeni ise işsizlik sigortasından yararlanma şartlarının ağır olmasıdır. Örneğin işçinin kendisi işten çıkarsa işsizlik yardımı alamamaktadır.
 Kamuoyunu uzun süredir meşgul eden halk dilinde KEY olarak adlandırılan “Memurlar  ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun” sözde çalışanları ev sahibi yapmak üzere çıkartılmıştı. 1987 tarihli 3320 sayılı KEY yasasında da umutlar hayal kırıklığıyla sonuçlanırken mahkeme süreçleri geri ödeme ertelemeleri, kesinti yapılan çalışanların banka kayıtlarında eksiklikler  falan derken olay arap saçına dönmüştür. Bugün dört milyon ikiyüz bin kişi KEY mağdurudur.
1998 yılında  ilköğretimin sekiz yıla çıkarılması nedeni ile  bir kez alınacağı söylenen eğitime katkı payı vergisi 1999 yılı depreminde deprem giderlerini karşılamak üzere bir kez alınacağı söylenen özel iletişim vergisi kalıcı hale getirilmiştir.Yani yasa ile  geçici bir süreliğine konulan verginin yine yasa ile önce uzatılması sonra da yerleşik vergi haline getirilmesi devletin sözlerine değil sadece yasalarına da güvenilmeyeceğinin bir örneğidir.     
2003 tarihli 4857 sayılı yasa ile İş Kanununda birçok değişiklik olmasına rağmen 1974 tarihli 1475 sayılı İş Kanununda 14. madde ile kıdem tazminatı maddesi aynen kalmıştır.
Halen uygulamakta olan ilgili kanuna göre kıdem tazminatını almak için şu şartlar gerekmektedir.
1-İş Sözleşmesinin Kanunda Gösterilen Hâllerden Biri İle Feshedilmesi İşçinin Ölümü.
2- İş Sözleşmesinin İşveren Tarafından Kıdem Tazminatı Hakkı Doğuran Fesih Sebepleri İle feshedilmesi.
Sadece, md. 25/II’ deki, işçinin ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hâllerin sebebiyle yapılan fesihlerde kıdem tazminatı ödenmez.
3-İş Sözleşmesinin İşçi Tarafından Kıdem Tazminatı Hakkı Doğuran Fesih Sebepleri İle Feshedilmesi.
a) Muazzaf askerlik hizmetini yapmak amacıyla feshetmişse,
b) Kadın işçi evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde sözleşmesini feshetmişse,
c) Bağlı bulunduğu sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık ve malullük aylığı ya da toptan     ödeme almak amacıyla feshetmişse,
4- İşçinin En az Bir Yıl Çalışmış Olması   
          İstifa eden işçi kıdem tazminatı alamaz.
Oysa  kıdem tazminatı fonu tasarısına göre ;
Kadın işçilerin evlendikten sonra bir yıl içinde evlenmeleri ile kıdem tazminatı alma hakları,
Erkeklerin askerlik dolayısı ile kıdem tazminatı alma hakları ortadan kaldırılmıştır.
Kıdem tazminatı fona bildirilen ücret  üzerinden ödenecektir. Bu anlamda işçinin kıdem tazminatında alacağı miktarda büyük bir kayıp söz konusu olacaktır.
10 yıl çalışan isteyen herkesin kıdem tazminatı alacağı maddesi aslında kanuna karşı tepkiyi azaltmak için çıkartılmıştır.
İşçinin kesintilerine ek olarak kıdem tazminatı kesintisinin (tasarıda yüzde 3) eklenmesi sigorta primini biraz daha yükseltecek kayıt dışılığı artıracaktır.
Bugüne kadar kıdem tazminatından sadece kayıtlı işçilerin yararlandığı söylenmektedir. Oysa kayıt dışı çalışanların da kıdem tazminatı aldığı hatta işçinin mahkemeye gitmekte işverene karşı kullanabileceği en büyük kozlardan biri olduğu uygulamada sıkça  rastlanan bir durumdur.
Ekonomik olayların zincirleme birbirine bağlı olduğunun herkesin bildiği bir sistemde kıdem tazminatı ile yaşamını birkaç ay idame ettirebilen bu anlamda tüketime de devam edebilen bir işçinin alım gücünün kısıtlanmak istenmesi kapitalizmin çelişkilerinden biridir.
İşverenin ödeyeceği primlerin artması, kıdem alacağı yüzünden işini terk etmeyen işçiden mahrum kalacağı gibi unsurlarla aslında işverenlerde kıdem tazminatı fonundan bir nebze  zarar görmektedir. Peki kimdir en karlı kurum diye düşünecek olursak. Toplayacağı primlerle kendisine devasa bir kaynak oluşturacak olan  devlettir. Hükümet yetkililerinin söylediği gibi gerçekten işçinin kıdem tazminatı hakkını korumaksa aslolan, önerimdir; İşsizlik sigortası fonunda biriken paralar işsiz kalanlara asgari ücretin yarısı gibi ödenen rakam artırılsın ve işsizlik parası alma koşulları o çok öykündüğümüz Avrupa’daki gibi olsun.

*Mali Müşavir/Serbest Muhasebeci

Evrensel'i Takip Et