6 Ekim 2011 14:20

PARAMIZ NEREDE?

ekmek ve Gül

Anayasa ve yasalar, “Devlet tüm yurttaşlarına hiç bir ayrım gözetmeksizin eşit, parasız eğitim hakkı sağlamak zorundadır” diyor. Bu nedenle devletin çocuklarımızın eğitimi için okul, derslik, öğretmen, araç-gereç ihtiyaçlarını karşılaması bir lütuf değil, yerine getirmesi gereken bir sorumluluk. Peki devlet bu sorumluluğunu ne kadar yerine getiriyor? Tüm çocuklar eğitime eşit şekilde ulaşabiliyor mu? İlköğretimde okul sayısı 33 bin 310, derslik sayısı 332 bin 902, öğrenci sayısı ise 10 milyon 916 bin 643. Devlet okullarındaki öğretmen sayısı ise (kadrolu + sözleşmeli) 458 bin 46. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Mart 2011’de açıkladığı rakamlara bakarsak derslik başına 32 öğrenci düşüyor. Ortaöğretimde okul sayısı 8 bin 913, derslik sayısı 110 bin 310, öğrenci sayısı ise 4 milyon 240 bin 130, öğretmen sayısı (kadrolu + sözleşmeli) 206 bin 862. Buna göre ortaöğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısının 40 olması gerekiyor. Ama Bakanlığın açıkladığı derslik sayısına 10-15 kişilik mevcutlarla, teknolojik donanımları en üst seviyedeki özel okulların dersliklerinin de dahil olduğunu unutmayalım. Sonuç; yoksul mahallelerin okullarının 70 kişiye varan derslikler, altyapı ve fiziki donanım açısından yaşanan ciddi sıkıntılar. Üstelik ikili eğitim ve taşımalı eğitim sorunu da hala çözülmüş değil. Üstelik öğretmen açığı da ciddi bir sıkıntı. Resmi rakamlara göre 146 bin 194 öğretmen açığı varken ve işsiz öğretmenlerin sayısı 400 bini bulurken, bakanlık mevcut öğretmen açığını ücretli ve vekil öğretmenler aracılığıyla kapatmaya çalışıyor. *** “Başbakan hep söylüyor, rakamlar da doğruluyor: Eğitime en çok payı AKP hükümeti ayırdı.”

2002-2011 yılları arasındaki bütçe rakamları bu iddianın gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Eğitim bütçesi rakamsal olarak artıyormuş gibi görünse de, bütçe paylarına bakıldığında farklı bir manzara ile karşılaşıyoruz. Yıllardır eğitim bütçelerinin yüzde 70’i personel giderlerine, yüzde 10’u sosyal güvenlik devlet primi giderlerine ayrılıyor. Geriye kalan yüzde 20’nin büyük bölümünü ise transfer harcamaları oluşturuyor. AKP seçimlerde dağıttığı bir broşürde, “2002’de 7,5 milyar TL olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini, 2011’de 34 milyar TL’ye çıkardık. Bu bütçe, okullarımızın geliştirilmesi ve öğrencilerimiz için harcandı” diyor. Ancak söylenenin aksine bu paranın yüzde 72’si personel giderlerine gidiyor. AKP’nin “rekor kırdık” dediği eğitim bütçesinin sadece yüzde 7,5 kadarı mal ve hizmet alımları için ayrılmış durumda. Okullara yeterli ödenek ayrılmadığı için geçtiğimiz yıl hane halkı tarafından cepten yapılan eğitim harcamalarının 15 milyar TL’yi bulduğu hesaplanıyor. Bu rakam 2011 yılı için eğitime ayrılan bütçenin yarısından fazlasını oluşturuyor. Eğitime bütçeden ayrılan pay arttı, bizim cebimizden çıkan para da arttı. Ama eğitimin durumu da ortada; okul yok, derslik yok, yakıt yok, öğretmen yok, personel yok... E o zaman bu paralar nereye gidiyor? Hani şu bizim çocukların önünden bile geçemediği “teşvik edilen özel okullar” pastanın en kaymaklı yerini yiyor olmasın?

*** “Devlet nasıl yetişsin canım hepsine! Temizlik parası vermeyelim de çocuklar pis sınıflarda mı okusun?

Ortam kötü, okullara güvenlik de lazım tabi. Çocuğunun öğretmeni ha bire değişmesin istiyorsan, birazcık kıyacaksın paraya. Öğretmeni olan okula herkes çocuğunu vermek istiyor. Okuldan ne istenirse razı olacaksın o zaman. En başta da kayıt parasına…” Neden yok okullarda öğretmen? Neden çocuğumuzun öğretmeni ha bire değişmesin, dersleri boş geçmesin diye okul arar hale geldik? 2003 yılından itibaren eğitimde kadrolu istihdam yerine sözleşmeli, ücretli, taşeron ve 4-c uygulamaları hayata geçirildi. Öğretmen açığı çığ gibi büyüdü. 2002 yılında 72 bin olan atanamayan öğretmen sayısı da 2011’de 400 bine ulaştı. ÖSYM verilerine göre, Türkiye’de her yıl ortalama 50 bin kişi eğitim fakültesinden mezun oluyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 72 bin öğretmenin girdiği KPSS sınavında 42 bin atama yapılırken, bu yıl sınava giren 325 bin öğretmenden sadece 40 bini atandı. Bu da bize öğretmensiz sınıflar olarak yansıdı tabi. 2002 yılında ilköğretimde çocuğunu okutan bir veli yılda ortalama 720 TL eğitim harcaması yaparken, 2011’de bu rakam 4,5 kat arttı. İşte bu artışın nedeni çocuklarımızı temiz, sıcak, güvenli sınıflarda okutma isteğimizin AKP tarafından sömürülmesi. Bugün resmi verilere göre 27 bin okulda yardımcı hizmetli kadrosu bulunmadığı için, bu işler “dışarıdan hizmet satın alma” yoluyla gerçekleştiriliyor. Devletin elinde, yeterli sayıda kadrolu öğretmen atayacak, yeterli derslik ve okul yapacak kaynaklar var. Ama bu kaynaklar kamu okullarına aktarılmak yerine, her biri aynı zamanda birer “ticari işletme” olan özel okullara “destek” olarak kullanılıyor. Türkiye OECD ülkeleri içinde öğrenci başına yapılan kamusal eğitim harcamaları bakımından “daimi” sonuncu. Öğrenci başına bu kadar az harcama yapan devlet, bizim cebimizden özel eğitim kurumlarını desteklerken bizse hademe, güvenlik görevlisi, sözleşmeli öğretmen için ha bire elimizi cebimize atar durumdayız. Sahi, ödediğimiz vergiler, eğitime destek için yürütülen kampanyalar, şans oyunlarından elektrik faturalarına kadar her yerden kesilen “eğitime katkı payları” nereye gidiyor? *** “Devlet okullarında iyi eğitim mi veriliyor canım, özel okullarda hiç değilse kaliteli eğitim veriliyor.”

Eğitimde ticarileştirme ve özelleştirme uygulamalarını her yıl adım adım hayata geçiren AKP, devlet okullarında eğitimin niteliğini bilinçli olarak düşürürken, özel okulları her yönden destekledi. Türkiye’de 2011 itibariyle 1.054 özel anaokulu, 898 özel ilköğretim okulu, 798 özel lise bulunuyor. İlköğretimden başlayan ve çocuklarımızı tam anlamıyla yarış atına dönüştüren sınavlarla körüklenen dershane sistemi, okullarda verilen eğitimin niteliğini tamamen yitirmesine neden oldu. Türkiye’de özel dershane sayısı 2002 yılında 2 bin 122 iken, 2011 yılında 4 bin 99’a çıktı. 2002’de dershanelere giden öğrenci sayısı 606 bin 522’den 1 milyon 234 bin 738’e; bu dershanelerde çalışan öğretmenlerin sayısı ise 19 bin 881’den, 50 bin 209’a yükseldi. AKP hükümeti döneminde dershanelerin sayısı iki kat artarken, kamu kaynakları üzerinden yapılan “özel” teşviklerin de etkisiyle özel okullara giden öğrencilerin sayısı 223 binden 498 bine yükseltildi. *** “Hükümet bağış toplamak yasak diye bas bas bağırıyor, parayı toplayan müdürler. Öğretmenler hiç halden anlamıyor.”

Okulların ihtiyaçlarını devlet bütçesinden karşılamayan ve başlarının çaresine bakmalarını söyleyen hükümet, 2004 yılında yasalaştırdığı “gönüllü bağış” uygulamasıyla da okul yönetimlerine yasal yoldan “haraç” kesme olanağı sağladı. Böylece öğretmenle veliyi karşı karşıya getiren hükümet, bir yandan da “bağış toplamak yasak, şikayet edin para isteyenleri” açıklamalarıyla da kendini sıyırmaya çalışıyor. Böylece önü açılan okul aile birlikleri, her öğrenciden para toplanması, kantin ve servis ihaleleri düzenlemek, otopark işletmeciliği yapmak gibi işlere girişti. Şikayetlerini ilk elden öğretmenlere ve müdürlere ileten veliler, “paramız yok, elimizden bir şey gelmiyor” yanıtıyla karşılaşıyor. Oysa veliye de öğretmene de düşen, hep bir ağızdan aynı soruyu sormak: Paramız nerede? *** “Eskiden okul açıldı mı kitap peşine düşerdik, bir sürü de masraf yapardık, artık kitapları devlet veriyor.”

AKP iktidarının o çok övündüğü ders kitapları birçok okulda okutulmuyor. Yetersiz ve yanlışlarla dolu ders kitapları öğretmenleri de isyan ettiriyor. Özel okullar istedikleri kaynak kitapları kullanabiliyor. Yalnızca ücretsiz kitapların okutulduğu okulların SBS başarısı en alt sıralarda. 2003-2010 yılları arasında 2 milyar lira kaynak aktarıldı ücretsiz dağıtılan kitaplara. Bizim vergilerimizden sağlanan bu büyük rakamlar, kime rant kapısı oluyor? Kitapların kimlere, nasıl hazırlatıldığı, kimler aracılığıyla dağıtıldığıda tartışma konusu. Yandaş yayın evleri ve matbaalarına rant kapısı olan ders kitapları içerik açısından da ciddi sorunlar taşıyor. AKP döneminde 15 üyesinden 14’ünün değiştirildiği, alanında uzman 167 öğretmenin soruşturmalarla görevden alındığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, geçici görevlendirmelerle kurduğu kitap inceleme komisyonu aracılığıyla 3 ay gibi kısa bir sürede 84 ders kitabına onay vermesi ile dikkat çekmişti. Talim Terbiye Kurulu, ders programlarını da konunun uzmanlarına danışmadan kurduğu komisyonlarla değiştirmeye çalıştı. Hiç kullanılmayan, her sene yapılan değişiklikler yüzünden bir sonraki sene kullanılmaz hale gelen, hazırlanmasından dağıtımına yandaşlara rant kapısı haline getirilen ücretsiz kitaplara akıtılan paraların yükünü çekmek bize, övünmek hükümete düşüyor. *** “Eskiden kara önlüğe mahkumduk, şimdi çocuklarımız daha rahat gidiyor okula. Kızlar pantolon da giyebiliyor.”

Eğitim-öğretim dönemi başlarken velileri yeni bir sürpriz bekliyordu. Birçok okul, önceden bildirmemiş, hatta kurularda görüşülmemiş olmasına rağmen okul kıyafetlerini keyfi olarak değiştirdi. Bu durum bazı okullarda neredeyse her yıl tekrarlanıyor. Bu kıyafetler okulların anlaşmalı olduğu mağazalarda satılıyor. Fiyatlar konusunda velilerin pazarlık yapma şansı olamıyor. Her sene rengi, çizgisi şusu busu değiştirilen kıyafetler özellikle birden fazla çocuk okutan velileri bunaltıyor. *** “Her öğrenciye elektronik kitap dağıtılacakmış, her sınıfta akıllı tahta olacakmış. Ne güzel!”

OECD ülkesi arasında olanakları en iyi okul ile en kötü okul arasındaki farkın en yüksek olduğu ülkenin Türkiye olması bir tesadüf değil. Bugün sadece Anadolu’nun ücra köşelerinde değil büyükşehirler dâhil Türkiye’de birçok okulun, elektrik, ısınma, tuvalet sorunları var. Laboratuarları olmayan, kütüphanesi, etkinlik salonları, ders araç gereçleri bulunmayan yığınla okulda eğitim-öğretim sürdürülmeye çalışılıyor. Bir çok bölgede halen ulaşım aracı olarak at arabası kullanılıyor. Geçen eğitim-öğretim yılında uygulamaya konulan Fatih Projesi – Akıllı Tahta ve Başbakan’ın son genel seçimlerde seçim malzemesi olarak kullandığı pilot okullarda uygulanan Dijital Kitap Projesi de eğitimde fırsat eşitliğini tamamen ortadan kaldıracak gibi gözüküyor. Bir yanda yoksul emekçi semtlerinde alt yapısı olmayan okullar, diğer yanda lüks zengin semtlerde son derece ileri teknolojik donanımlara sahip az sayıda varlıklı aile çocuğunun eğitim gördüğü okullar! Sizin çocuğunuz hangisine gidiyor? Vergilerimizden oluşan bütçenin kime harcandığı ortada değil mi?

Evrensel'i Takip Et