11 Mart 2004 23:00
Urfa'yı boğulmaktan kurtaracağız
Bölgenin önemli illerinden biri olan Urfa'da, yerel seçim hazırlıkları sürüyor. Yazın susuzluktan kırılan, kışın ise çamurdan geçilmeyen ilde partiler, halktan oy alabilmek için her türlü vaadi sıralıyorlar. Kimi; "tapu vereceğim" diyor, kimi iş, kimi de ekmek sözü veriyor.
Belediye yönetiminin Saadet Partisi'nde olduğu Urfa'da, belediyede çalışan işçilerin dört aylık ücreti ve ikramiyeleri ödenmemiş durumda. Suların akmadığı, yolların köstebek yuvasını andırdığı ilde altyapı neredeyse yok gibi.
EMEP, DEHAP, SHP, Özgür Parti ve YTP'nin oluşturduğu Demokratik Güçbirliği, belediye başkan adayı olarak Feridun Yazar'ı gösterdi. SHP çatısı altında seçime girecek olan Yazar, Urfa'da yeni imar alanları açacaklarını belirterek, "Şehir üst üste yığılmaktan ve boğulmaktan kurtarılacaktır" dedi.
Feridun Yazar sorularımızı yanıtladı.
- Urfa'da çözüm bekleyen öncelikli sorunlar nedir?
- Urfa'nın bir numaralı sorunu belediyenin bizzat kendisidir. Mali kaynaklar, gereken yerlerde adil bir şekilde kullanılmıyor. Çalışanların ücreti ödenmiyor, yetim ve dulların maaşı ödenmiyor. Biz herkesin ücretini zamanında ödeyeceğiz. Bugün yollar köstebek yuvasına dönmüş, sokaklar çamur ve pislik içinde. Öncelikli olarak sokak ve caddeleri temiz ve düzenli hale getireceğiz. Yeşil alan uygulaması bulunmayan tüm semt ve sokaklar tek tek tespit edilerek, çocukların rahatça oynayabileceği, halkın nefes alabileceği yeşil alanlar oluşturulacaktır. Bunları halkla birlikte yapacağız.
- Urfa en fazla göç alan illerin başında geliyor. Gecekondulaşmayla ilgili projelerinizi anlatır mısınız?
- Arsa spekülatörlüğüne son verilecek, yeni imar alanları açılacak şehir üst üste yığılmaktan ve boğulmaktan kurtarılacaktır. Bazı belediye başkan adayları oy kapabilmek için vatandaşa tapu sözü veriyor. Ben hukukçuyum, vatandaşların bu yalana inanmasını istemiyorum. Çünkü yaklaşık 20 yıldır aynı parti yönetiyor Urfa'yı. Şimdiye kadar kime tapu vermiş?
- Kültür, spor ve sosyal alanlarla ilgili çalışmalarınız nelerdir?
- Gençlerin kendilerini yetiştirebilmeleri ve geliştirebilmeleri için belirli bölgelerde spor, kültür, eğlence ve sanat tesislerinin kurulmasına başlanacaktır. Uzmanlarla görüşülerek bölgelerde şehrin tarihi yapısı öne çıkarılarak, buralar iç ve dış turizm için cazip hale getirilecektir.
Kimsesiz çocukların, yaşlıların geçimlerinin sağlanabildiği çağdaş ve modern sığınma evleri inşa edilecektir. Özürlü vatandaşların topluma kazandırılması ve iş sahibi olmaları için belediye tarafından gerekli her türlü girişimde bulunulacaktır. Muhtarlar ve belediye koordineli bir şekilde çalışarak mahallelerin ve halkın sorunlarının çözümüyle ilgili semtlerde dayanışma merkezleri kurulacaktır. Bu merkezlerde tespit edilen sorunlar sokaktan mahalleye, mahalleden semte, semtten kurulmuş ve gelişecek olan kent konseyine taşınarak çözümler üretilmeye çalışılacaktır.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Gazi yarası kapanmadı Hacer Yücel Gazi Mahallesi'nde 12 Mart 1995 tarihinde yaşanan ve 17 insanın ölümü ile sonuçlanan katliamın üzerinden dokuz yıl geçti. Ancak ne aradan geçen dokuz yıl ne de yargılama süreci, evlatlarını, eşlerini, babalarını kaybedenlerin acılarını dindirmeye yetmedi. Çocuklarının ölümüne neden olan kişilerin dışarıda dolaştığını bilmek ise ailelerin acısını ve öfkesini her geçen gün daha da artıyor. Geçen her gün, geçmişiyle hesaplaşmayan Türkiye'ye yasalarda yapılan değişikliklerle demokrasinin gelemeyeceğini gözler önüne seriyor. Bugün 12 Mart. Devletin, Gazi katliamını gerçekleştirenleri cezalandırma yönünde bir adım atma ihtimali bugün de beklenmezken, evlatlarını, eşlerini, babalarını kaybedenler adalet için bir kez daha alanlara çıkacak.
Kitlenin üzerine ateş açtılar Gazi Mahallesi'nde 17 kişinin hayatını yitirmesiyle sonuçlanan katliam, 12 Mart 1995 yılı akşamı saat 20.30 sularında Cemevi, Yavuz, Doğu, Dostlar ve Öntaş kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi'nin taranması ve Halil Kaya'nın öldürülmesi ile başladı. Haberi alanlar olayın nasıl gerçekleştiğini öğrenmek için Gazi Karakolu'na doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak polislerin kitleyi dağıtmak için ateş açması, tazikli su sıkması ve cemevi önünde bekleyen kitlenin içinde bulunan Mehmet Gündüz'ün vurularak öldürülmesi öfkenin büyümesine neden oldu. Halkı sakinleştirmek yerine provakatif davranışlar sergileyen polisin bu tavrı 13 Mart günü de devam etti. Cemevi önünde Halil Kaya ve Mehmet Gündüz'ün cenazesini almak için bekleyen 6 bin kişi, cenazelerin verilmemesi üzerine saat 11.00'de karakola doğru yürüyüşe geçti. Ancak, polis barikatı ile engellenen kitlenin üzerine ateş açılması ile 17 kişi yaşamını yitirdi, 500'ü aşkın insan ise yaralandı. Gazi Katliamı'nı protesto etmek amacıyla 15 Mart 1995 günü Ümrani'ye 1 Mayıs Mahallesi'nde yapılan gösteride de 5 kişi katledildi.
Zeynep'i büyütüyor Gazi Katliamı'nın ardından yapılan yargılama, ailelerin acılarını dindirmeye yetmediği gibi daha da büyüttü. Sırtından aldığı tek kurşun ile can veren ve cesedi çöp kutusunun yanına atılan Zeynep Poyraz'ın annesi Menekşe Poyraz, kızının ölümüne neden olan kişilerin hafif cezalar almasını içine bir türlü sindiremiyor. Şu anda beyin tümörü ile savaşan Poyraz, torununa Zeynep ismini vermiş. Zeynep'ini yeniden büyüten anne Poyraz'ın tek temennisi, artık böylesi acıların yaşanmadığı, annelerin "acaba tekrar eve dönebilecek mi" kaygılarını taşımadığı bir Türkiye'nin yaratılması. Anne Poyraz, böyle bir Türkiye'nin ise ancak işçilerin, memurların ve Türkiye halklarının omuzlarında yükseleceğini söylüyor. Zeynep öldüğünde 25 yaşındaydı, yaşasaydı bugün 34'ün de olacaktı. Şazimet Şimşek ise Gazi katliamı sırasında kızını kaybeden bir başka ana. Dilek Şimşek, öldüğü zaman 19 yaşındaydı ve bir buçuk yıllık evliydi. Anne Şimşek konuşurken bütün bunlar gözünün önüne geliyor. Yaşasaydı 28 yaşında ve muhtemelen anne olacaktı. "Doğur, büyüt sonra mafyanın kurşununa hedef olsun. O mezarın altında çürürken ölümüne neden olanlar dışarıda dolaşsın" diyor anne Şimşek. Dilek göğüsünden tek kurşunla yaşamını yitirmişti.
Devlet sahip çıkmadı Başına bir el ateş açılan Mümtaz Kaya ise, öldüğü zaman 21 yaşındaydı ve bir yıllık evliydi. Bir aylık askerken 10 günlük dağıtım iznini ailesinin yanında kullanmak için oğlunun Gazi'ye geldiğini anlatan baba Veli Kaya, çocuğunun ölüm şekli ve sonrasında yargılama aşamasında yaşananlar nedeniyle artık devletten bir şey beklemiyor. "Benim oğlum Mehmetçikti. Hani Mehmetçik çok önemliydi. Öldüğü zaman bile devlet sahip çıkmadı. Mehmetciği öldürenden hesap sormadı" diyor.
Beni sağ çıkardı kendisi öldü Ali Yıldırım'da göğüs bölgesine isabet eden tek kurşun sonucu katledildi. 22 yaşında hayatını kaybeden Ali Yıldırım bugün yaşasaydı 31 yaşında olacaktı. Kardeşi Turan Yıldırım şimdi otuz yaşında. Kardeş Yıldırım, Gazi olayları sırasında yaralandığını, abisinin kendisini hastaneye götürdüğünü, tedavisinin ardından tekrar eve getirdiğini anlatıyor. Eve döndükten sonra abisinin kısa bir süreliğine dışarı çıktığını ve hemen ardından ölüm haberini aldıklarını dile getiren kardeş Yıldırım, "Beni hastaneden sağ çıkardı ama ben onun cesedini adli tıp morgundan aldım" diye konuşuyor acı ve öfkeyle. Kardeş Yıldırım, abisinin ölümüne neden olan kişilerin cezalandırılmamasına bir türlü anlam veremiyor. 9 yıl boyunca abisini öldürenlerin cezalandırılması için mücadele veren ve acısı verilecek karar ile belki azalır diye umut eden kardeş Yıldırım, "söylenecek söz kalmadı" diyor ve artık daha fazla konuşamadan uzaklara dalıyor.
src=/resim/b1.gif width=5>



Gazi yarası kapanmadı Hacer Yücel Gazi Mahallesi'nde 12 Mart 1995 tarihinde yaşanan ve 17 insanın ölümü ile sonuçlanan katliamın üzerinden dokuz yıl geçti. Ancak ne aradan geçen dokuz yıl ne de yargılama süreci, evlatlarını, eşlerini, babalarını kaybedenlerin acılarını dindirmeye yetmedi. Çocuklarının ölümüne neden olan kişilerin dışarıda dolaştığını bilmek ise ailelerin acısını ve öfkesini her geçen gün daha da artıyor. Geçen her gün, geçmişiyle hesaplaşmayan Türkiye'ye yasalarda yapılan değişikliklerle demokrasinin gelemeyeceğini gözler önüne seriyor. Bugün 12 Mart. Devletin, Gazi katliamını gerçekleştirenleri cezalandırma yönünde bir adım atma ihtimali bugün de beklenmezken, evlatlarını, eşlerini, babalarını kaybedenler adalet için bir kez daha alanlara çıkacak.
Kitlenin üzerine ateş açtılar Gazi Mahallesi'nde 17 kişinin hayatını yitirmesiyle sonuçlanan katliam, 12 Mart 1995 yılı akşamı saat 20.30 sularında Cemevi, Yavuz, Doğu, Dostlar ve Öntaş kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi'nin taranması ve Halil Kaya'nın öldürülmesi ile başladı. Haberi alanlar olayın nasıl gerçekleştiğini öğrenmek için Gazi Karakolu'na doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak polislerin kitleyi dağıtmak için ateş açması, tazikli su sıkması ve cemevi önünde bekleyen kitlenin içinde bulunan Mehmet Gündüz'ün vurularak öldürülmesi öfkenin büyümesine neden oldu. Halkı sakinleştirmek yerine provakatif davranışlar sergileyen polisin bu tavrı 13 Mart günü de devam etti. Cemevi önünde Halil Kaya ve Mehmet Gündüz'ün cenazesini almak için bekleyen 6 bin kişi, cenazelerin verilmemesi üzerine saat 11.00'de karakola doğru yürüyüşe geçti. Ancak, polis barikatı ile engellenen kitlenin üzerine ateş açılması ile 17 kişi yaşamını yitirdi, 500'ü aşkın insan ise yaralandı. Gazi Katliamı'nı protesto etmek amacıyla 15 Mart 1995 günü Ümrani'ye 1 Mayıs Mahallesi'nde yapılan gösteride de 5 kişi katledildi.
Zeynep'i büyütüyor Gazi Katliamı'nın ardından yapılan yargılama, ailelerin acılarını dindirmeye yetmediği gibi daha da büyüttü. Sırtından aldığı tek kurşun ile can veren ve cesedi çöp kutusunun yanına atılan Zeynep Poyraz'ın annesi Menekşe Poyraz, kızının ölümüne neden olan kişilerin hafif cezalar almasını içine bir türlü sindiremiyor. Şu anda beyin tümörü ile savaşan Poyraz, torununa Zeynep ismini vermiş. Zeynep'ini yeniden büyüten anne Poyraz'ın tek temennisi, artık böylesi acıların yaşanmadığı, annelerin "acaba tekrar eve dönebilecek mi" kaygılarını taşımadığı bir Türkiye'nin yaratılması. Anne Poyraz, böyle bir Türkiye'nin ise ancak işçilerin, memurların ve Türkiye halklarının omuzlarında yükseleceğini söylüyor. Zeynep öldüğünde 25 yaşındaydı, yaşasaydı bugün 34'ün de olacaktı. Şazimet Şimşek ise Gazi katliamı sırasında kızını kaybeden bir başka ana. Dilek Şimşek, öldüğü zaman 19 yaşındaydı ve bir buçuk yıllık evliydi. Anne Şimşek konuşurken bütün bunlar gözünün önüne geliyor. Yaşasaydı 28 yaşında ve muhtemelen anne olacaktı. "Doğur, büyüt sonra mafyanın kurşununa hedef olsun. O mezarın altında çürürken ölümüne neden olanlar dışarıda dolaşsın" diyor anne Şimşek. Dilek göğüsünden tek kurşunla yaşamını yitirmişti.
Devlet sahip çıkmadı Başına bir el ateş açılan Mümtaz Kaya ise, öldüğü zaman 21 yaşındaydı ve bir yıllık evliydi. Bir aylık askerken 10 günlük dağıtım iznini ailesinin yanında kullanmak için oğlunun Gazi'ye geldiğini anlatan baba Veli Kaya, çocuğunun ölüm şekli ve sonrasında yargılama aşamasında yaşananlar nedeniyle artık devletten bir şey beklemiyor. "Benim oğlum Mehmetçikti. Hani Mehmetçik çok önemliydi. Öldüğü zaman bile devlet sahip çıkmadı. Mehmetciği öldürenden hesap sormadı" diyor.
Beni sağ çıkardı kendisi öldü Ali Yıldırım'da göğüs bölgesine isabet eden tek kurşun sonucu katledildi. 22 yaşında hayatını kaybeden Ali Yıldırım bugün yaşasaydı 31 yaşında olacaktı. Kardeşi Turan Yıldırım şimdi otuz yaşında. Kardeş Yıldırım, Gazi olayları sırasında yaralandığını, abisinin kendisini hastaneye götürdüğünü, tedavisinin ardından tekrar eve getirdiğini anlatıyor. Eve döndükten sonra abisinin kısa bir süreliğine dışarı çıktığını ve hemen ardından ölüm haberini aldıklarını dile getiren kardeş Yıldırım, "Beni hastaneden sağ çıkardı ama ben onun cesedini adli tıp morgundan aldım" diye konuşuyor acı ve öfkeyle. Kardeş Yıldırım, abisinin ölümüne neden olan kişilerin cezalandırılmamasına bir türlü anlam veremiyor. 9 yıl boyunca abisini öldürenlerin cezalandırılması için mücadele veren ve acısı verilecek karar ile belki azalır diye umut eden kardeş Yıldırım, "söylenecek söz kalmadı" diyor ve artık daha fazla konuşamadan uzaklara dalıyor.
Evrensel'i Takip Et