18 Şubat 2004 22:00

'Belirleyici olan canla başla çalışmaktır'

EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, seçimlerde önemli olanın emekçileri birleştirecek bir ittifak olduğunu söyledi. Tüzel, EMEP'in işçi hareketi açısından önemsediği ve öteden beri çalışması olduğu yerlerde kendi listelerinden girilmesi gerektiğini savunduğunu belirtti. Tüzel, Evrensel'e yerel seçimlerde EMEP'in tutumunu ve seçim ittifaklarına bakışını değerlendirdi.

Paylaş
EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, seçimlerde önemli olanın emekçileri birleştirecek bir ittifak olduğunu söyledi. Tüzel, EMEP'in işçi hareketi açısından önemsediği ve öteden beri çalışması olduğu yerlerde kendi listelerinden girilmesi gerektiğini savunduğunu belirtti. Tüzel, Evrensel'e yerel seçimlerde EMEP'in tutumunu ve seçim ittifaklarına bakışını değerlendirdi:

Demokratik Güçbiliği'ne katılan partiler arasındaki görüşmeler sonuçlandı. Bugün gelinen noktayı seçim taktiğiniz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Partimiz bu yerel seçimlerde emperyalist saldırılar ve AKP nin yürüttüğü yeniden yapılanma programı karşısında halk güçlerinin birliğini sağlamayı hedefledi. Bunun önünü açacak bir şekilde halkçı bir belediyecilik için; Demokratik Güçbirliği anlayışıyla partiler olarak yürüttüğümüz görüşmeler olumlu sonuçlandı ve partimizin arzuladığı şekilde IMF ve özelleştirme karşıtı, belediyelerin sermaye hizmetinde olmayacağı, halk örgütlenmesini ve denetimini benimseyen, emeği, demokrasiyi, kardeşliği esas alan bir programı kamuoyuna açıkladık. Bu şeçimlerin sadece belediye yöneticilerini seçmekten öte ülke kaynaklarını yağmalatan, halkı yoksullaştıran, demokrasiye ve örgütlenme hakkına saldıran AKP'yi geriletmek ve temsilcisi olduğu sermaye kesiminin planlarını bozmak açısından önemi vardı. Hem bir yandan AKP hükümetinin ve yerel yönetimlerinin uygulamalarından beklediğini bulamamış hem de halen bu iktidara şans tanıma eğiliminde olan yığınların arayışına yanıt olabilecek birleştirici bir çalışma bu seçiminde gözetilecek temel noktalardan birisi. Ülkeyi ve halkımızı bekleyen tehlikeleri anlatıp bu seçimler vesilesiyle aydınlatıcı bir çalışma yürütmek, güçbirliği çalışmaları içinde Türk ve Kürt emekçi yığınlarına partimizin çözüm ve politikalarını taşımak bu seçim duyarlılığı içinde elverişli koşullar yaratmaktadır. 3 kasım seçimlerinde bir ölçüde gerçekleştirdiğimiz yan yana geliş bu seçimlerde daha geniş bir çevreyi temsil eden partilerle gerçekleşti ve mutlaka bunun olumlu etkileri olacaktır. Ancak elbette aslolan emekçileri ve en geniş halk güçlerini olmaları gereken safta birleştirmek ve yönetimde söz sahibi olmasının koşullarını hazırlamak. Bunun için bir kısım sol yada demokratik ünvanlı partilerin yan yana gelmesi yeterli değildir. Bu birlikteliğin platformunun daha geniş bir taban örgütlenmesi anlamında sendikalar, yöre dernekleri, meslek odaları ve birçok toplulukla güçlenmesi, genişlemesi gerekecektir. Seçim çalışmaları içinde, bu güçbirliği yığınlara taşınırken bu da mutlaka hedeflenmelidir.

Bazı çevreler SHP çatısı altında seçime girmeyi "sosyal demokrasiyle uzlaşma", "sosyal demokratlaşma" olarak niteliyor, bu gerçekten böyle mi? Bilindiği gibi SHP çatısından girmeyi DEHAP benimsemiş durumda. SHP'nin de sosyal demokrat bir parti olduğu aşikâr. Güçbirliği yapmanın belli uzlaşmaları gerektireceği de bilinir bir şey. Bu iki çevrenin de bu taktiklerinde tahmin edilebilir gerekçeleri vardır. Bir yanıyla Kürt sorununun çözümünde daha geniş bir manevra alanı, diğer yanıyla Kürt potansiyeli eliyle yerellerde yönetim elde etmek ve Kürt hareketinde sosyal demokrasinin gücünü artırmak gibi. Kimi halk nezdinde hiçbir sorumluluğu olmayan sol yaklaşımlar gibi baştan bu işbirliğini "kirli" ilan etmek, halk içinde bir iddia ile politika yapmayı göze almamak olacaktır. Bir ulusal hareket açısından olabilecek bu ittifak marksist, sosyalist hareketler için de mümkündür ve bir zayıflık ya da sapma anlamına gelmez. Politikalarınla ve önerdiğin programla birlikte böyle bir birliktelik içinde olmak katılan açısından kaybettirici değil kazandırıcıdır. Bütün mesele bu işbirliğinin gerekçeleri bütün açıklığı ile yığınlarla paylaşmak, olur ve olmazları göstermek ve gerçek bir seçenek olarak cesaretle yığınları kucaklayacak politik güç olarak çıkabilmektir. Elbette bu sosyal demokratlaşma "riskine" karşı uyanıklığı korumak, sınıfın politikasını ve emekçilerin çıkarlarını gözetmeyi unutmamak gerekecektir.

EMEP, daha önce seçime kendi çatısı altında girmek istediği bazı seçim bölgelerinde seçime SHP çatısından girecek; bu bölgelerdeki çalışmanızda bir değişiklik olacak mı? Partimiz özellikle işçi hareketi açısından önemsediği ve öteden beri çalışması olduğu kimi yerlerde kendi listelerinden girilmesini ve Güçbirliği'nin bu listeye aday vermesini savundu. Ayrıca adaylıkların esas olarak yerellerdeki platformlarda belirlenmesini ve burada birleştirici olabilecek parti ve adaylar olmasına dikkat çektik. Tüm ülkede tek bir çatı partisi anlayışına da bu yüzden karşı çıktık. Yerel özellikler ve partilerin konumları gözetilmeli, buna göre çatı ve adaylıklar belirlenmelidir dedik. Gelinen noktada tam da bu anlayışımıza uygun gelişmeler olduğu söylenemez. Çoklukla bu sürecin halk içinde tartışma ve önermelerle geçtiği söylenemez. Daha çok da yerel parti yöneticilerinin kendi aralarında çözdükleri bir durumdadır. Çözümsüzlükler durumunda parti merkezlerinin devreye girmesi gerekmiştir. Böyle olduğunda da işbirliğinin doğası gereği önceden arzu edilenden farklı aday ve listelerle karşılaştığımız doğrudur. Uzlaşmazlığın çözümü için işbirliğinin taraflarının belli tavizler vermesi kaçınılmazdır. Bizim tutumumuz halka karşı sorumluluğun ve çalışmayı ele alışımızın özelliğinden kimi yerlerde direnç göstermeyip, SHP çatısından girilmesi benimsenmiştir. Hiç şüphesiz partimiz örnek belediye başkanlıklarıyla savunduğu görüşlerin uygulamasını gerçekleştirmeyi şiddetle istemektedir ve bunun yapılacağı yerler olacaktır. Ancak partimiz seçimleri ve başarıyı hiçbir zaman sadece sandıktan çıkmak olarak ele almamış; asıl, bu süreç içindeki halk yığınlarıyla geliştirilen bağları ve örgütlü gücün büyümesini önemsemiştir. Bugün de böyledir ve kendi partimizden ya da SHP'den giriyor olmak çalışmanın bu özelliğini değiştirmeyecektir. Kaldı ki güçbirliğinin halk nezdinde bir itibar görmesi ve benimsenmesi için partimizin vargücüyle çalışacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bunun için yerel programlarda söz sahibi olmak ve önerilen kimi adayların olumsuz özelliklerine karşı çıkmak, başka seçenekler yaratmak gibi tutumlarımız olmaktadır. Tüm partililerimize ve yerel örgütlerimize düşen görev sadece kendinden doğru bakmak değil yığınları birleştirecek en uygun taktik ve formülleri üreterek sorumlulukla hareket etmek ve yine bu tutumumuzu yığınlarla paylaşmaktır. Her şeyin ötesinde bizler işçi sınıfının örgütü ve güçleri olarak seçim döneminde daha çok kişiyle karşıkarşıya gelip düşüncelerimizi paylaşmak, yerelleşmek ve kökleşmek durumundayız. Yani belirleyici olan emek vermek ve canla başla çalışmaktır. Hiçbir pazarlık ya da "beklenmedik" durum bunun önünde engel değildir.

Basın ve Güçbirliği'ne katılan bazı partiler, bu Güçbirliği'ni "sol ittifak" olarak nitleliyorlar, siz de buna itiraz ediyorsunuz. Neden itiraz ediyorsunuz? Güçbirliği'mizin Sol ittifak olarak nitelendirilmesi egemenlerin ve burjuvazinin arzuladığı bir isimlendirmedir. Türkiye gerçekliğinde kesin olan bir şey var ki sağ ve sol olarak bölünmenin halkın ve emekçilerin çıkarına olmadığıdır. Böyle olduğu içindir ki; sağ ya da sol özünde burjuva kapitalist partiler bu kimliklerle aldıkları oyları sermaye çıkarları ve programları için kullanmışlardır. Sol denilen sosyal demokratlar, iktidarlarında da hep daha kötüye gidişi önleyemediğinden halk nezdinde makbul sayılmamıştır. Uygulamada iyi bir örneği olmayan sol güçlerin bu sıfatla çıkıp ta halktan güç toplaması mümkün değildir doğru da değildir. Bu nedenle halkın karşısına sol Güçbirliği olarak çıkmayı doğru bulmuyoruz. Böyle diyerek daha baştan birleştirmek istediğimiz emekçileri ve halk güçlerini dışlamanın önünü açmak doğru olmasa gerek. Bu düşüncelerimiz ittifak güçlerince kabul görse de, sol olarak çıkmak hala onlara cazip geliyor ve önüne geçilemiyor. Bu halen politikanın yığınların dışında ve üstünde yapıldığının da göstergesi. Bu tabloyu değiştirmek için daha çok çalışacağımız ortada. Örneğin grevi ikinci kez keyfi ve bilinçli bir sınıf tutumuyla yasaklanan cam işçileri, karşılarındaki, emeğine düşman sınıfı ve polikayı görmesi mümkün olduğunda, ondan koptuğunda ve AKP, MHP ya da bir başkası taraftarlığından çıktığında sağ sol değil gerçek saflaşma yaşanacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Nedim Gürsel ile Sağ Salim...

SONRAKİ HABER

Karayalçın adaylığını cuma günü açıklıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa