18 Şubat 2004 22:00

Nedim Gürsel ile Sağ Salim...

Nedim Gürsel'in Doğan Kitap'tan yayınlanan otobiyografik kitabı "Sağ Salim Kavuşsak" kitapçı raflarındaki yerini almaya başladı.

Paylaş
Nedim Gürsel'in Doğan Kitap'tan yayınlanan otobiyografik kitabı "Sağ Salim Kavuşsak" kitapçı raflarındaki yerini almaya başladı. Son zamanlarda oldukça gündemde olan anı yazma furyasına dahil edilmemesi gereken bu kitap, bir anı kitabı değil. Bir özyaşam öyküsü... Philippe Lejeune "Bir kişinin kendi yaşamiyla ilgili, bireysel yaşamini, özellikle de kişiliginin öyküsünün öncelik kazandigi, geçmişe ilişkin bir düzyazidir" diyor otobiyografi için. "Sağ Salim Kavuşsak"ta da Nedim Gürsel'in çocukluğundan başlayarak yazarlık serüvenine dek geniş bir yelpazede, otobiyografisini görebiliyoruz. Lejeune'ün otobiyogfrafi tanımına tıpa tıp uyan bir kitap.

Yolculuklar Üç bölümden oluşan kitapta yazarın çocukluğunda bulunduğu Akhisar ve Balıkesir'deki yaşantisina şahit olurken, kitaba adini veren son bölümde de bütün yapitlarinda yolculuk izlegini kullanan yazarin, aslinda bu izlegin gerçek yaşaminda bir kadere dönüştügünün göstergesi olan yolculuklar ve bunun sonucunda ortaya çikan ayriliklarin neden oldugu duygu yogunluklarini ve bir ailenin bir an önce sag salim kavuşabilme umutlarina tanik oluyoruz. Ögretmen bir anne-babanin çocugu olan Nedim Gürsel, 1951 yilinda Gaziantep'te dünyaya gelir ancak, anne-babanın tayinlerinin Balıkesir'e çıkmasıyla, çocukluğunun büyük bir kısmı burada geçer. Daha ilk okul sıralarındayken yazarlığa adım atmaya başlayan Nedim Gürsel, 8 yaşında ilk romanını yazar. Ancak okumayı yeni söktüğü sıralarda, okuduğu bir kitabın aynısını kopya çekip yazdığı için babasının eleştirisine kızıp şiire yönelir. Hamasi şiirler yazmaya başlar ve büyük bir hevesle önemli günlerde vatan-millet aşkına Yahya Kemal'den ve diğer büyük Türk şairlerinden yine hamaset şiirleri okur. Okulda yavrukurt olur. Ancak daha sonra kendisi şöyle bir saptamada bulunur: "Ne de olsa ülkenin geleceğiydik, annelerimiz bugün için doğurmuştu bizi, emdiğimiz sütü helal etmezlerdi saldırmazsak düşmana... Aramızdan bazılarının yavrukurtlukla yetinmeyip bozkurtluğa terfi ettiklerini, trampet yerine kafa göz patlatmaya başladıklarını, başbuğlarının buyruğuyla ellerini kana buladıklarını burada anlatmamın bilmem gereği var mı?" (sf. 42)

Ailenin etkileri Kitabın ikinci bölümü olan Akhisar günlerinde de yazar, dedesi olan Ödemiş'in ilk yargıcı Ahmet Nedim Tüzün'le aralarındaki dede-torun ilişkilerini anlatır. Bu bölümün önemi, dedesinin aydın kişiliği nedeniyle Nedim Gürsel'i çok etkilemiş ve yazarlik yönüne katkida bulunmuş olmasidir. Ancak, Nedim Gürsel en çok yazarlik projesi olan ve genç yaşta trafik kazasinda hayatini kaybeden babasi Orhan Gürsel'den ve babası öldükten sonra onun kaldığı yerden, çeviriler yapan annesi Leyla Gürsel'den çok etkilenmiştir. Çünkü Fransizca ögretmeni olan baba Orhan Gürsel, Fransiz edebiyatini o günün koşullarinda bile günü gününe takip etmeye çalişan bir aydindir. Anne Leyla Gürsel ise eşini kaybettikten sonra kendini tamamen okumaya ve çeviriye adamiştir.

Kavuşma istegi Üçüncü bölüm kitaba adini veren "Sağ Salim Kavuşsak"ta yazarın anne ve babasının mektuplaşmalarına tanık oluyoruz. Yolculukların ayırdığı aile bireylerinin bir arada olma umudu taşınıyor bu satırlara. Fransa'da bulunan anne Leyla Hanım eşine yolladığı mektupta şunları yazıyor: "Çok endişe duyuyorum; çocuklar, sen yalnizsiniz orada. Tek istedigim hepimiz şöyle sag salim bir kavuşsak!". Ne yazık ki gerçekleşemeyen bir dilek. Çünkü bu mektubu aldıktan bir hafta sonra baba Orhan Gürsel, Balıkesir yolundaki otobüsün kaza geçirmesi sonucu yaşamını yitiriyor ve anne Leyla Hanım Paris'ten apar topar Türkiye'ye dönüyor. Kitapta temel olarak anlatılanlar Nedim Gürsel'in yazarlık serüvenini konu ediniyor. Nedim Gürsel, 1960'lı yılların siyasi ve toplumsal olaylarını anlatmadan geçmiyor.

Dönemsellik "Sağ Salim Kavuşsak"ta dönemsellik çok önemli. Kitapta zaman içerisinde öne sıçramalar ve geriye dönüşler söz konusu. Çağrışımlar üzerine oturtulmuş anlatıda, izlekler çerçevesinde bağdaşık yapısıyla homojen bir anlatım var. Türk edebiyatında bu türün bir örneği olarak Aziz Nesin'in "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez" adlı kitabı sayılabilir. Ne yazık ki bu kitap bir cilt halinde kalmıştır. Onun dışında, Fransız edebiyatında Jean Paaul Sartre'ın Les Mots (Sözcükler), Nathalie Sarraute'un une Enfance (Çocukluk), Andre Gide'in henüz Türkçe'ye çevrilmemiş olan kitabi "Si le grain ne meurt", Pierre Loti'nin "Bir Çocuğun Romanı" adlı yapıtlar örnek gösterilebilir. Orhan Pamuk'un yarı otobiyografik ve biraz da yapıştırma olan, İstanbul üzerine bir söylem oluşturma kaygısı taşıyan kitabı "İstanbul, Şehir ve Hatıralar"ı biraz daha ayrı tutmak gerek. Çünkü başka yazarların söylemlerinden ve gözlemlerinden yola çıkarak hazırlanan bir kitap. Bu yüzden yarı otobiyografik bir kitaptır "İstanbul, Şehir ve Hatıralar".

Nedim Gürsel, Sağ Salim Kavuşsak, Şubat 2004, Doğan Kitap

ÖNCEKİ HABER

Çocuklar için yeni kitaplar

SONRAKİ HABER

'Belirleyici olan canla başla çalışmaktır'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...