14 Şubat 2004 22:00
Küçülmeyi sevmeyen adam
"(Lazca) Ardeşen gibi birkaç köyde kalmış, asimile olmuş, toplasan 2 bin 500 Laz vardır aslında. Ama bizde Samsun'dan Artvin'e herkese Laz derler." (Volkan Konak)
Çocuklar vardır, mamalarını ağızlarına, burunlarına bulaştırılar. Bazı yetişkinler laflarını ayarlayamaz pot kırarlar, ama bu eğer arkadaş ortamındaysa anlayışla karşılanır, gülünür geçilir. Ancak, kimi yetişkinler için aynı toleransı göstermek pek mümkün olamaz, zira bu kategoriye girenler yetişkin oldukları gibi etiket sahibidirler; sanatçıdırlar, aydın insanlardır. Evrensel işler yaptıkları gibi iddialara sahiptirler, temiz ve kültürlü adam olarak bilinirler. Önlerinde asılan bir sanatçılık payesi vardır ve biz onlardan "etik"lerini korumalarını bekleriz, en azından etik değerlere sahip olduklarını düşünürüz. Bir paparazzi programında İsmail Türüt, "Laz bar açalım" der ve hemen düzeltir, "Laz" lafını "Karadenizli" yapar. Anlaşılacağı üzere Türüt, kendisinden beklenmeyecek şekilde Laz'ın ne olduğunu bilmektedir ki, bu kelime ile oynamaktan vazgeçmiştir. Ama konumuz Volkan Konak; o başını dağın öbür yüzüne çevirmiş, evrenselliğe koşan bir sanatçı... Volkan Konak, "etik" değerlere sahip olduğu düşünülen, en azından şahsımın öyle sandığı birisidir. Kendisini bugüne kadar yaptığı "iyi" işlerle tanıdık. Duygusal Karadeniz şarkıları yapmakta ve okumaktadır. Bir de konservatuarlıdır kendisi. Yani müziği ve müzik kavramının muhtevası içine giren bilumum konuları biliyor olmalıdır. Akademik düzeyde müzik eğitimi almış birinden de bu beklenir. Ne var ki, Konak, son dönem çıkışları ile epeyce şaşırttı bizi. Hiç de düşündüğümüz ya da sandığımız gibi biri olmadığını gösterdi. Yani kutu açıldı sihir bozuldu. DMC'den (Doğan Music Company) "Maranda" isimli bir albüm çıkardı. Orada bir de Megrelce (Lazca) şarkıya yer vermiş ama üzerine Türkçe sözler yazarak. Olabilir, hoş değil ama kabul edilebilir. Şarkıyı yorumlayışı ise dillere destan; çok sesli bir Kafkas ezgisini Maçka şarkısı haline dönüştürmüş... Hadi bunu da geçelim, geçelim ki, müzikten anlayanlar değerlendirsin, ben haddimi aşmayayım. Megrel halk şarkısının altına da "anonim" yazdı. İnanılır gibi değil, bir başkası yapsa "vay ..." denir ve geçilir. Ama Volkan Konak'ın bile bile bir Megrel halk şarkısını o halkın adını anmadan anonim olarak yaftalaması kabul edilir bir tutum değildir şüphesiz. Zira, Megreller Gürcistan'ın batısında yaşayan, Lazlarla yakın akraba ve aynı dili konuşan bir halktır. Anadolu dışından bir ezgiye anonim denmez, hangi millete ait olduğu belirtilir. Çünkü sanatçı etiği bunu gerektirir. Konak'ın "Dido" adını verdiği bu şarkıyı dinleyen biri hiç şüphe yok bir Karadeniz şarkısı, hatta bir Maçka şarkısı sanacaktır. Kaldı ki, anonim şarkıların bir de derleyeni olur ama kendisi her nedense Kâzım Koyuncu'ya teşekkür etmekle yetinir. Koyuncu'ya teşekkür eder ki kafasına göre takıldığı anlaşılmasın, elinde bir referansı olsun. Olsun bakalım. Gerçi bizler bu topraklarda halk müziği ezgilerinin üzerine Türkçe sözler yazılmasına, tırpanlanmasına, yasaklanmasına, kendini bilmezlerce talan edilmesine alışığız ama bunu "demokrat" insanlardan beklemeyiz. Anonimlik meselesi Konak'tan dökülen incilerin yanında koca bir hiç kalır. Ve... "En acılı şarkılarını kanserden ölen babası için yazan Konak, TEMPO'dan Berrin Karakaş'a konuşur.." Gazeteci sorar, Konak cevaplar:
"- Albüme geri dönersek, 'Dido' diye Lazca bir parça yapmışsınız. Bilir misiniz Lazca? Lazca bilmem. Çok lokal bir dil. Ben hayatım boyunca dağın arkasını merak etmişimdir. Küçülmeyi sevmem. Tamam sonunda bir kültür ama daha global bir dil öğrenmeyi tercih ederim. Laz olsaydım belki öğrenirdim ama Laz da değilim." Şimdi, eğer bir insan işkembe-i kübradan konuşuyorsa ne diyeceği belli olmaz, kafa göz yarar. Konak bu türden bir örnek sergiliyor. "Lazca çok lokal bir dil." Konak aslında bu lafı ederken Lazcanın lokalliğini değil başka bir şeyi, yani Lazcanın küçüklüğünü anlatıyor. Öyle ya, kendisi dağın arkasını merak etmiştir hep. -Bu arada, yetiştiği yerde, dağın arkası Erzurum ve Erzincan'dır.- Lazca gibi üç beş kişinin konuştuğu bir dili ne yapsın, öyle bir yeteneği olsa İngilizce öğrenir... Sorun şu; Konak "küçülmeyi sevmemektedir." Konak Lazcayı küçük görüyor, doğal olarak Lazca konuşanları ve Lazlıkla ilgili şeyleri de küçük görüyor ki ekleyiveriyor "Küçülmeyi sevmem." Böyle derken aslında, bir halkı, dilini aşağılayarak minikleştiğini anlayamıyor. Ama durumun farkına vararak bir miktar düzeltme yapıyor: "Tamam sonunda bir kültür ama daha global bir dil öğrenmeyi tercih ederim." Sağolsun, varolsun... "sonunda bir kültür olduğunu" hatırlıyor; Lazlar fazla kırılmasınlar. Keşke fazlaya kaçırdığını, işi şovenliğe vardırdığını anlasa da sussa, ama devam ediyor:
"- Bizde bütün Karadeniz Laz gibi algılanır ama. Ardeşen gibi birkaç köyde kalmış, asimile olmuş, toplasan 2 bin 500 Laz vardır aslında. Ama bizde Samsun'dan Artvin'e herkese Laz derler." Konak, bir Maçkalı ve eğitim görmüş bir müzik adamı olarak bütün entellektüelliğini işte burada döktürüyor; içinde tarih, sosyoloji ve coğrafya bilgisi depolanmış laflar peşi sıra geliyor. Bir; Ardeşen bir köy değil, Doğu Karadeniz'in 50 bin nüfusulu en büyük ilçesidir. İki; Lazlar sadece Ardeşen'de yaşamazlar. Borçka, Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Çamlıhemşin, Pazar ilçeleri ile Sapanca, Düzce, Akçakoca, Yalova, İzmit gibi yerleşimlerde yüzbinlerce Laz yaşamaktadır. Üç; Lazca 2 bin 500 kişi tarafından değil, yüzbinlerce insan tarafından konuşulan bir dildir. Ayrıca 1.5 milyon Megrel-Laz Gürcistan'da varlığını sürdürmektedir ki, kendisi o halkın şarkısını talan edip cebine para indirmiştir. Ama hakaret etmekten, küçük görmekten, rencide etmekten kaçınmamıştır. Dört; Lazların asimile olup olmadıkları konusu herkesin tespit edebileceği bir şey değildir. Volkan Konak devam ediyor... "- Lazların keyfi yerinde zaten değil mi? Kimlik aramak gibi bir dertleri yok. Deniz insanından sorun gelmez, dünyalıdır çünkü. Bakın Ortadoğu'da sorun bitmez çünkü kara insanıdır onlar." Anlaşılacağı üzere Volkan'ın kafasında başka şeyler vardır. Kendince "etnik" olabilecek konulara girmek istememektedir. Belki de Popstar juri üyesi ve DMC yöneticisi Ercan Saatçi'den öyle ders almıştır, kim bilebilir? Öyle bir laf yapmaktadır ki, gemiyi kurtarayım derken büsbütün karaya bindirmiştir. Sormak lazım, deniz insanından (mesela Lazlar) ne gibi bir zarar gelebilir? Radyasyon yayma ihtimalleri var mı mesela? Yanlarından geçerken kokularından zehirlenme olasılığı veya başka bir şey... Ama onlar dünyalıdır, Araplar'sa uzaylı... Bakın, Konak'ın derin stratejik formasyonuna; Ortadoğu'da sorunların bitmeme sebebi onların kara insanı olmalarından kaynaklanıyormuş. Eğer Araplar, Kürtler senenin yarısını deniz kenarında geçirseler bu sorunların hiçbiri olmazmış demek... Bu derin tahlili Ortadoğu'da "barış ve demokrasiyi tesis etmek" (?) isteyen ABD'ye bilahare iletmek lazım. Tempo dergisinin muhabiri Konak'ın tespitlerini acayip bulmuş olacak ki kendisini hem ti'ye alıyor hem de ipucu veriyor:
"- Kara insanının şartları kötü, belki ondandır. Deniz insanı deniz gibidir; gelir, gider ama düşünün karadaki adam akşama kadar ovada oturur, daral gelir adama." Konak'a göre sahil olmayan her yer ovadır, dümdüzdür ve insanların canı sıkılmaktadır. Bundan dolayı sorunlar çıkmakta, isyanlar, savaşlar, işgaller bu yüzden olmakta. Can sıkıntısı çok tehlikeli demek ki... Tabi ki bir de "Volkan Konak"ın demokratlığı meselesi var. Kendisi Che'yi sevmektedir. Aynı zamanda çok entelektüel, aydın bir sanatçıdır da; Nâzım'ın 36 kitabını okumuştur. Nâzım onun için bir "arınma" abidesi, kirlenince Nâzım'a sarılıyor. Nazar değmesin! Konak'ı dinleyelim... "- Bir de 'Che' diye bir parça yapmışsınız. Bunun Che Guevara ile bir ilgisi var mı? "İspanyolca'yı ve Flamenkoyu çok seviyorum. 'Che'de sözlerini İspanyolcaya çevirdiğim bir bestem. Che Guevara'yı severiz ama onunla alakası yok."
- Zaten Che artık çocuk çamaşırlarını falan süslüyor.
"Mesela Nâzım da bir ara böyleydi. O yüzden okumamaya karar vermiştim."
- Bu albümde okumuşsunuz ama. "O benim öğretmenimdir. 36 kitabını da okumuşumdur ve yine de sıkışsam, kirlendiğimi düşünsem Nâzım'ı okuyup ruhumu terbiye ederim." Volkan Konak... Ne Laz şarkılarının üzerine Türkçe söz yazıp altına anonim deme hakkına ne de Lazlar hakkında ileri geri konuşma hakkına sahiptir. Bu millet konuşmasını bilmeyenlerin ne yapması gerektiğini atasözleriyle yeterince açıklamıştır. Anlaşılan o ki, Volkan Konak için, Nâzım'ı okumanın tam zamanı!...
Çocuklar vardır, mamalarını ağızlarına, burunlarına bulaştırılar. Bazı yetişkinler laflarını ayarlayamaz pot kırarlar, ama bu eğer arkadaş ortamındaysa anlayışla karşılanır, gülünür geçilir. Ancak, kimi yetişkinler için aynı toleransı göstermek pek mümkün olamaz, zira bu kategoriye girenler yetişkin oldukları gibi etiket sahibidirler; sanatçıdırlar, aydın insanlardır. Evrensel işler yaptıkları gibi iddialara sahiptirler, temiz ve kültürlü adam olarak bilinirler. Önlerinde asılan bir sanatçılık payesi vardır ve biz onlardan "etik"lerini korumalarını bekleriz, en azından etik değerlere sahip olduklarını düşünürüz. Bir paparazzi programında İsmail Türüt, "Laz bar açalım" der ve hemen düzeltir, "Laz" lafını "Karadenizli" yapar. Anlaşılacağı üzere Türüt, kendisinden beklenmeyecek şekilde Laz'ın ne olduğunu bilmektedir ki, bu kelime ile oynamaktan vazgeçmiştir. Ama konumuz Volkan Konak; o başını dağın öbür yüzüne çevirmiş, evrenselliğe koşan bir sanatçı... Volkan Konak, "etik" değerlere sahip olduğu düşünülen, en azından şahsımın öyle sandığı birisidir. Kendisini bugüne kadar yaptığı "iyi" işlerle tanıdık. Duygusal Karadeniz şarkıları yapmakta ve okumaktadır. Bir de konservatuarlıdır kendisi. Yani müziği ve müzik kavramının muhtevası içine giren bilumum konuları biliyor olmalıdır. Akademik düzeyde müzik eğitimi almış birinden de bu beklenir. Ne var ki, Konak, son dönem çıkışları ile epeyce şaşırttı bizi. Hiç de düşündüğümüz ya da sandığımız gibi biri olmadığını gösterdi. Yani kutu açıldı sihir bozuldu. DMC'den (Doğan Music Company) "Maranda" isimli bir albüm çıkardı. Orada bir de Megrelce (Lazca) şarkıya yer vermiş ama üzerine Türkçe sözler yazarak. Olabilir, hoş değil ama kabul edilebilir. Şarkıyı yorumlayışı ise dillere destan; çok sesli bir Kafkas ezgisini Maçka şarkısı haline dönüştürmüş... Hadi bunu da geçelim, geçelim ki, müzikten anlayanlar değerlendirsin, ben haddimi aşmayayım. Megrel halk şarkısının altına da "anonim" yazdı. İnanılır gibi değil, bir başkası yapsa "vay ..." denir ve geçilir. Ama Volkan Konak'ın bile bile bir Megrel halk şarkısını o halkın adını anmadan anonim olarak yaftalaması kabul edilir bir tutum değildir şüphesiz. Zira, Megreller Gürcistan'ın batısında yaşayan, Lazlarla yakın akraba ve aynı dili konuşan bir halktır. Anadolu dışından bir ezgiye anonim denmez, hangi millete ait olduğu belirtilir. Çünkü sanatçı etiği bunu gerektirir. Konak'ın "Dido" adını verdiği bu şarkıyı dinleyen biri hiç şüphe yok bir Karadeniz şarkısı, hatta bir Maçka şarkısı sanacaktır. Kaldı ki, anonim şarkıların bir de derleyeni olur ama kendisi her nedense Kâzım Koyuncu'ya teşekkür etmekle yetinir. Koyuncu'ya teşekkür eder ki kafasına göre takıldığı anlaşılmasın, elinde bir referansı olsun. Olsun bakalım. Gerçi bizler bu topraklarda halk müziği ezgilerinin üzerine Türkçe sözler yazılmasına, tırpanlanmasına, yasaklanmasına, kendini bilmezlerce talan edilmesine alışığız ama bunu "demokrat" insanlardan beklemeyiz. Anonimlik meselesi Konak'tan dökülen incilerin yanında koca bir hiç kalır. Ve... "En acılı şarkılarını kanserden ölen babası için yazan Konak, TEMPO'dan Berrin Karakaş'a konuşur.." Gazeteci sorar, Konak cevaplar:
"- Albüme geri dönersek, 'Dido' diye Lazca bir parça yapmışsınız. Bilir misiniz Lazca? Lazca bilmem. Çok lokal bir dil. Ben hayatım boyunca dağın arkasını merak etmişimdir. Küçülmeyi sevmem. Tamam sonunda bir kültür ama daha global bir dil öğrenmeyi tercih ederim. Laz olsaydım belki öğrenirdim ama Laz da değilim." Şimdi, eğer bir insan işkembe-i kübradan konuşuyorsa ne diyeceği belli olmaz, kafa göz yarar. Konak bu türden bir örnek sergiliyor. "Lazca çok lokal bir dil." Konak aslında bu lafı ederken Lazcanın lokalliğini değil başka bir şeyi, yani Lazcanın küçüklüğünü anlatıyor. Öyle ya, kendisi dağın arkasını merak etmiştir hep. -Bu arada, yetiştiği yerde, dağın arkası Erzurum ve Erzincan'dır.- Lazca gibi üç beş kişinin konuştuğu bir dili ne yapsın, öyle bir yeteneği olsa İngilizce öğrenir... Sorun şu; Konak "küçülmeyi sevmemektedir." Konak Lazcayı küçük görüyor, doğal olarak Lazca konuşanları ve Lazlıkla ilgili şeyleri de küçük görüyor ki ekleyiveriyor "Küçülmeyi sevmem." Böyle derken aslında, bir halkı, dilini aşağılayarak minikleştiğini anlayamıyor. Ama durumun farkına vararak bir miktar düzeltme yapıyor: "Tamam sonunda bir kültür ama daha global bir dil öğrenmeyi tercih ederim." Sağolsun, varolsun... "sonunda bir kültür olduğunu" hatırlıyor; Lazlar fazla kırılmasınlar. Keşke fazlaya kaçırdığını, işi şovenliğe vardırdığını anlasa da sussa, ama devam ediyor:
"- Bizde bütün Karadeniz Laz gibi algılanır ama. Ardeşen gibi birkaç köyde kalmış, asimile olmuş, toplasan 2 bin 500 Laz vardır aslında. Ama bizde Samsun'dan Artvin'e herkese Laz derler." Konak, bir Maçkalı ve eğitim görmüş bir müzik adamı olarak bütün entellektüelliğini işte burada döktürüyor; içinde tarih, sosyoloji ve coğrafya bilgisi depolanmış laflar peşi sıra geliyor. Bir; Ardeşen bir köy değil, Doğu Karadeniz'in 50 bin nüfusulu en büyük ilçesidir. İki; Lazlar sadece Ardeşen'de yaşamazlar. Borçka, Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Çamlıhemşin, Pazar ilçeleri ile Sapanca, Düzce, Akçakoca, Yalova, İzmit gibi yerleşimlerde yüzbinlerce Laz yaşamaktadır. Üç; Lazca 2 bin 500 kişi tarafından değil, yüzbinlerce insan tarafından konuşulan bir dildir. Ayrıca 1.5 milyon Megrel-Laz Gürcistan'da varlığını sürdürmektedir ki, kendisi o halkın şarkısını talan edip cebine para indirmiştir. Ama hakaret etmekten, küçük görmekten, rencide etmekten kaçınmamıştır. Dört; Lazların asimile olup olmadıkları konusu herkesin tespit edebileceği bir şey değildir. Volkan Konak devam ediyor... "- Lazların keyfi yerinde zaten değil mi? Kimlik aramak gibi bir dertleri yok. Deniz insanından sorun gelmez, dünyalıdır çünkü. Bakın Ortadoğu'da sorun bitmez çünkü kara insanıdır onlar." Anlaşılacağı üzere Volkan'ın kafasında başka şeyler vardır. Kendince "etnik" olabilecek konulara girmek istememektedir. Belki de Popstar juri üyesi ve DMC yöneticisi Ercan Saatçi'den öyle ders almıştır, kim bilebilir? Öyle bir laf yapmaktadır ki, gemiyi kurtarayım derken büsbütün karaya bindirmiştir. Sormak lazım, deniz insanından (mesela Lazlar) ne gibi bir zarar gelebilir? Radyasyon yayma ihtimalleri var mı mesela? Yanlarından geçerken kokularından zehirlenme olasılığı veya başka bir şey... Ama onlar dünyalıdır, Araplar'sa uzaylı... Bakın, Konak'ın derin stratejik formasyonuna; Ortadoğu'da sorunların bitmeme sebebi onların kara insanı olmalarından kaynaklanıyormuş. Eğer Araplar, Kürtler senenin yarısını deniz kenarında geçirseler bu sorunların hiçbiri olmazmış demek... Bu derin tahlili Ortadoğu'da "barış ve demokrasiyi tesis etmek" (?) isteyen ABD'ye bilahare iletmek lazım. Tempo dergisinin muhabiri Konak'ın tespitlerini acayip bulmuş olacak ki kendisini hem ti'ye alıyor hem de ipucu veriyor:
"- Kara insanının şartları kötü, belki ondandır. Deniz insanı deniz gibidir; gelir, gider ama düşünün karadaki adam akşama kadar ovada oturur, daral gelir adama." Konak'a göre sahil olmayan her yer ovadır, dümdüzdür ve insanların canı sıkılmaktadır. Bundan dolayı sorunlar çıkmakta, isyanlar, savaşlar, işgaller bu yüzden olmakta. Can sıkıntısı çok tehlikeli demek ki... Tabi ki bir de "Volkan Konak"ın demokratlığı meselesi var. Kendisi Che'yi sevmektedir. Aynı zamanda çok entelektüel, aydın bir sanatçıdır da; Nâzım'ın 36 kitabını okumuştur. Nâzım onun için bir "arınma" abidesi, kirlenince Nâzım'a sarılıyor. Nazar değmesin! Konak'ı dinleyelim... "- Bir de 'Che' diye bir parça yapmışsınız. Bunun Che Guevara ile bir ilgisi var mı? "İspanyolca'yı ve Flamenkoyu çok seviyorum. 'Che'de sözlerini İspanyolcaya çevirdiğim bir bestem. Che Guevara'yı severiz ama onunla alakası yok."
- Zaten Che artık çocuk çamaşırlarını falan süslüyor.
"Mesela Nâzım da bir ara böyleydi. O yüzden okumamaya karar vermiştim."
- Bu albümde okumuşsunuz ama. "O benim öğretmenimdir. 36 kitabını da okumuşumdur ve yine de sıkışsam, kirlendiğimi düşünsem Nâzım'ı okuyup ruhumu terbiye ederim." Volkan Konak... Ne Laz şarkılarının üzerine Türkçe söz yazıp altına anonim deme hakkına ne de Lazlar hakkında ileri geri konuşma hakkına sahiptir. Bu millet konuşmasını bilmeyenlerin ne yapması gerektiğini atasözleriyle yeterince açıklamıştır. Anlaşılan o ki, Volkan Konak için, Nâzım'ı okumanın tam zamanı!...
Evrensel'i Takip Et