10 Şubat 2004 22:00

Az sonra reklâmlar...

Kim ne derse desin, bence Türkiye'nin en gelişmiş sektörü "Reklâmcılık"tır. Bu iş bizde öylesine gelişmiştir ki, tüm dünyada televizyonda oynatılan filmlerin arasına reklâm alınırken, bizde reklâmların arasında film oynatılmaktadır.

Paylaş
Kim ne derse desin, bence Türkiye'nin en gelişmiş sektörü "Reklâmcılık"tır. Bu iş bizde öylesine gelişmiştir ki, tüm dünyada televizyonda oynatılan filmlerin arasına reklâm alınırken, bizde reklâmların arasında film oynatılmaktadır. Çabuk unutma konusunda dünya çapında ün kazanan halkımız, her ne hikmetse, bu reklâm filmlerini unutmamaktadır. En fazla iki-üç ramazan sonra, televizyonlarda iftar saatlerini bildiren ezanların arasına reklâm da almaya başlarız. "Ezan" deyince... Fenerbahçe'nin ünlü eski oyuncusu Rıdvan bir anısını yazmıştı: Bodrum'un bir köyündeki müezzin koyu FB'li olduğunu iddia ediyormuş. Rıdvan, "İspat et," demiş. Bir süre sonra, ikindi mi, akşam mı, işte o ezanların biri köyü inletmiş: "Allahu ekber, Allahu ekber, en büyük Fener, en büyük Fener..."

Paranın reklamı Ne demişti geçenlerde, en büyük Amerikancı Türk Müslümanı: "Paranın dini olmaz..." Evet, paranın dini olmaz. Yani Adana'lıların klâsik sövgülerindeki sözcükleri kullanarak paraya sövebilirsiniz. Paranın dini olmadığı gibi, reklâmın da olmaz. Bakın, Allah'ına kadar müslümün olan kolacılarımız, İsa'sına kadar hristiyan olan elin Amerika'lısına, "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" da dedirtiyor, "Nohutlu pilav" dan "Futbolcu Sergen"e dek Türkiye'nin sembollerini öğretiyor. Evet paranın da, reklâmın da dini yok. Bazı abileriniz, belki de gelinlerin köprüden geçmesini ya da bazılarnın köprüyü geçinceye dek dillerine doladıkları o muhteşem ve iriyarı canlının adlarını anımsamadıklarından, "Efendim biz sizin köprünüz oluruz, bas basabildiğin kadar üzerimize" diyorlar. Tabii sonunda köprüye geleceklerini ve iki puanı yitireceklerini göremiyorlar. Köprüyü geçecek olanlar da, "Yahu dayıcığım, bu köprü, senin Boğaz Köprüsü'ne benzemesin!... Hazreti İsa aşkına, ya biz geçerken bu köprünün telleri kopar da, biz haşin ve gaddar sulara gömülerek terk-i dünya eylersek?.." demiyorlar. Gerçekten reklâmcılıkta üstümüze yok. Kızlardan kullanmak için Orkid isteyen erkekle ilgili reklâm mı daha güzel, yoksa Yüreğir Belediye Başkan Aday Adayı Bekir Fevzi Yıldırım'ın reklâm mı, derseniz, benim oyum ikincisine. Şöyle bir reklâmla çıkmış ortaya B.F. Yıldırım: "Belediyecilikte markalaşan Türkiye sevdalısı R. Tayyip Erdoğan gibi bir liderin önderliğinde ekibim ve benim için Yüreğir'in sorunları çocuk oyuncağı..." Recep Bey'in dokunulmazlık zırhı olmasaydı, ona sığınmasaydı, görürdüm ben bu reklâmı... Ama el-hak doğru söylüyor Bay B.F.Yıldırım, gerçekten R.T.Erdoğan'ın belediyecilikte başarısı muhteşem. O, yani R.T.E öylesine bir İstanbul yarattı ki... Okuyalım resim altını: "Kar ve fırtına nedniyle bağlantı yolunda Mahmutbey'e gidiş yönünde kilitlenen trafikte birçok araç gibi geçecek yol bulamayan bir askeri kamyon, DMC binası önünde mahsur kaldı. "Milliyet, 24 Ocak 2004 ) Ya Tanrı korusun bir savaş zamanı olsaydı?!.. Kıbrıs olayları zamanında, Yunanistan sınırına giden tankları taşıyan tren Çerkesköy'de mi ne, kara saplanmamış mıydı?

Reklâm her şeyi yaptırır Gerçekten reklâm başka bir şey. Bakın İslamcı Hükümet'in Fiziki Kültür Bakanlığı'nın bir ünitesi iyi bir fiziki görünüme sahip olan türkücü aradığını duyurmuş. Şöyle bir dünyaya açılırsak, eğer Türkiye'de türkücü olmaya soyunurlarsa, örneğin boy fukarası Liza Minelli, göbek zengini Pavarotti ya da Maria Callas nal toplarlardı nal. Çünkü Kültür Bakanlığı fiziksel reklâm yapabilecek türkücüüüü arıyor. Evet, paranın ve reklâmın dini yok. Bakın İslamcı AKP'nin, Antalya Kemr'deki Belediye Başkan Aday Adayı eğer seçilirse ilçeye kilise yaptıracağını reklâm etmiş. Reklâmcılıkta, daha doğrusu reklâm atıcılığında gerçekten dünya birincisi olabiliriz. Bakın, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ne demiş: "Türkiye tüm kaliteli standartlarıyla Akdeniz'deki en şanslı ülkedir." Sonra eklemiş galiba: "Akdeniz'in incisiyiz..." Burhan Özfatura da Belediye Başkanı'yken İzmir için "Parlayan yıldız"mı ne diyordu. Evet, yakamoz... Her yağmurda İzmir sulara gömülüyordu, Venedik oluyordu. Ben Emek Gazetesi'nde önermiştim B. Özfatura'ya, "Bornova-Konak, Karşıyaka-Evka/2 arasında otobüs yerine gondol çalıştır,"diye. Dinlememişti. Oysa ben ciddi söylüyordum, espri yapmıyordum...

Eski Reklâmlar Bundan 40-50 yıl önce televizyon yoktu. Sadece devletin iki radyosu ile gazeteler vardı. Gazeteler şimdiki gibi reklâm arası haber değil, haberden, yazıdan arta kalan yerlere ilân koyarlardı. Benim bildiğim, Kleopatra'dan bu yana, nedense kadınlar yüzlerindeki kırışıklıklardan gocunmuşlardır. Marie Curie, Rosa Lüksemburg gibiler değil de kocaları zengin olan kadınlar bu sözünü ettiklerim. Onun için de Tokalon'lardan Docteur Renaud Paris'e kadar hepsi "Kırışık ütü"lerine yumulmuşlardır. Haaa pardon, bir de Gönül Yazar var... Bir yandan kırışıklara engel olmanın yolları gösterilirken, insanlar şişmanlamasın diye bol bol makarna ilânları çıkmıştır. "Makarnaların âlâsı, Nuh'un Ankara Makarnası" ile "Piyale adı, ağız tadı"nı çocukluğumdan bu yana bilirim... Tabii insanlar neşelenmek de isterlerdi, eski günlerde. O zamanlarda hemi Amerkancı, hemi İslamcı, hemi dokunulmaz Başbakan ailelerinden emekçilere dek herkesin günde 5 rekât hayranı olduğu Popstar Yarışmaları yoktu. Sadece radyonun yanında Odeon plakları dinlenilirdi... Ve ondan Odeon reklâmını yapardı... Bu işleri yapmak için neye gerek var? Tabii ki paraya... Onu da İş Bankası sağlardı. .. 1961 yılında 240 şubesi olan İş Bankası 90 Apartman dairesi, 9 tane 100 bin lira, 31.200 tane çeşitli para ikramiyeleri( Bir yıl içinde toplam 9 milyon lira) verdi. Hem de ne karşılığı? Paranızı yatırıyorsunuz ve 200 liraya bir kur'a numarası alıyordunuz. Üstelik yüzde 6.5'a kadar da faiz... Paramızın, istikbalimizin emniyeti İş Bankası'ydı... Ya bugün?!..

ÖNCEKİ HABER

Malatya Belediye Başkanı Yaşar Çerçi, EMEP'i ziyaret etti

SONRAKİ HABER

Popüler kültür istilası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...