21 Ocak 2004 23:00

Balıkesir'den Ankara'ya Ekmeğin peşinde

Balıkesir'den Ankara'ya uzanan uzun bir yol hikayesi onlarınki. Ankara'nın ayazında feracelerinin altında ince bir dal gibi titriyor vücutları. İsimlerinden önce sıkıntılarını sayıyorlar hızlıca: "Ne bu hükümetten beklentimiz var ne de güvenimiz. Biz ekmek derdindeyiz" diyorlar. Onlar, feracelerine yükleyip eldiven ve patikleri, Ankara sokaklarında "Sıcacık eldivenler var be yavrum almaz mısın" diye seslenen kadınlar. Balıkesir Mahmudiye köyünden gelip, el emekleri eldiven ve patikleri satmak için Ankara'yı mesken edinen kadınlar, dondurucu soğuğa aldırmadan açıyorlar sergilerini. Kırmızı, mor, yeşil rengarenk patikleri satarken nabza göre şerbet veriyorlar; Bazılarına "Bu genç işi alsana be ya" bazılarına da "Yakıştı işte" diyorlar. 50'sinden sonra çalışmasını arada bir okkalı küfürlerle anlatıyorlar bize... Ve her cümlenin sonu "Ahh be yavrum ahh kadınlık zor" diye bitiyor. "Benim gördüklerimi bir bilsen yavrum. Kadınlık zor. Babamın evinde de çok çektim, kocamın evinde de... Şimdi de soğukta satıyoruz eldivenleri..." diyor titreyen sesiyle Rabia Kocaer. Günde 5 milyona otelde kaldıklarını dile getiren Rabia Teyze, biraz daha kaldırarak yazmasını başlıyor anlatmaya "Biz fakiriz ne yapalım bunları satıyorum. Çocuklarım çok çağrıyor gel diye ama benim bey çalışmıyor. İlk beyim cereyanda yandı. Oğlum kundakta kaldı. 8 sene durdum babamın yanında. Mecbur gittim kocaya o da hayırsız çıktı evde ne var ne yok satıyor." Yazları başkalarının bahçesinde çapaya gittiğini anlatan Rabia Teyze, ayazda sokakta çalışmanın zor olduğunu belirtiyor. Rabia Teyze, fotoğrafının çekilmesini oğlu kızacağı için istemiyor. Oracıkta aklına geliyor olmalı ki koca dayağı, bizi uğurlamadan başlıyor konuşmaya "İlk beyim içer içer beni döverdi. Kar yağdı bir sene, dövdü attı beni sokağa. Karın üstünde uyuya kalmışım. Kalktım ezan okunuyor. Sıcacık gelmiş o kar bana. 50 yaşındayım ama neler gördüm. İçime atıyorum. Kadınlık zor... Bahtınız güzel olsun"

Ekmeğin katığı soğan Cılız bir ses yükseliyor sokağın öbür ucunda "Eldivenler 3 milyon hadi al bakalım" diye sesleniyor 65 yaşındaki Ayşe Yıldız geçenlere. Ayşe Nine sepetinde ve sırtında yükü dimdik duruyor sokakta "Üşümüyor musun" diye soruyoruz "İçim dolu benim üşümem" diyor. Ankara'nın soğuğunun çekilmediğini ifade eden Ayşe Nine, geçen yıllara göre satışların az olmasından yakınıyor. Ayşe Nine, "Ne yapalım domates ektik 30 bin lira, biber ektik 50 bin lira, hayvan ettik yemin çuvalı 20 milyon, süt 400 bin lira. Ne etçez onlan, biz de buraya geldik burda da satamıyoruz. Ekmekle soğan ye dur" diyor. Mallarını ucuz vermelerine rağmen insanların alamadıklarına dikkat çeken Ayşe Nine, en çok mallarını zabıtaya kaptırmaktan korktuğunu söylüyor ve sepetini sıkıca tuttuğunu sözlerine ekliyor. Lütfiye Ertop ise kocasının başkalarının tarlasında çalıştığını söyleyerek, bir aydan beri Ankara'da olduğunu belirtiyor. Yazları tarlalarda çalıştığını anlatan Ertop, bazen başkalarının da tarlalarında çalıştıklarını belirtiyor. Kışları Ankara'ya geldiğini dile getiren Ertop, "Ne zaman satarsak o zaman gideceğiz." diyor.

'Ekmeğimize sarılıyoruz' Sokaklarda birbirlerine kentlenen kadınlardan biri de Sevda Taburoğlu. İşportacılıkta kadın olmanın zorluğuna işaret ediyor. "Satış olursa güzel. Ben de ortama ayak uyduruyorum. Ekmeğimize sarılıyoruz. Bazen ben de erkek gibi kaçıyorum" diyerek çocuklarının okul masrafları için çalıştığını dile getiriyor. Taburoğlu, "Ne bu hükümetten beklentimiz var ne de güvenimiz. Biz ekmek derdindeyiz" diyor.

Evrensel'i Takip Et