27 Aralık 2002 22:00
Bir çocuğa adım attırmak için
GÜNÜN YAZILARI
Adana'daki Fehmi Kaya Özel Eğitim Merkezi'nde rehabilite edilen ilkokul çağındaki zihinsel ve bedensel engelli çocukların dünyasını belgeleyen "Ba-şar-mak" projesi, ilk kez 23 Mart-21 Nisan tarihleri arasında Fotoğrafevi'nde açılan bir sergiyle gündeme geldi.
Yılın sonlarına yaklaştığımız şu günlerde, projeyle aynı adı taşıyan kitap, daha doğrusu fotoğraf kataloğu kitapçılardaki yerini aldı. Kitabın tüm geliri buradaki çocukların rehabilitasyonu için harcanacak.
Merih Akoğul'la bu projenin ayrıntıları ve gelecekteki hedefleri üzerine konuştuk.
Bu projeye kadar daha çok 'Bronz Askerler', 'Aşkküre' gibi çalışmalarınızla tanınıyordunuz. Bu çalışma sizin fotoğrafçılık serüveninizde, nesnelerin dünyasından insanların dünyasına doğru bir geçişin adımı oldu diyebilir miyiz?
Evet nesnelerle ilgili çalışmalarım devam ediyor olsa da, son zamanlarda ağırlık verdiğim şeyler insanlarla ilgili. Özellikle bu çocuklarla yaptığım çalışma, fotoğrafçı olarak başladığım, insan olarak bitirdiğim bir proje oldu.
Nasıl başladı bu proje?
Tesadüf olarak başlayan bir şeydi. İki tane doktor arkadaşımın "Gidip çeker misin?" diye yönlendirdiği bir şey. Ben de ilk önce "Hayır çekmem" demiştim. Neden? Çünkü kendi kafamda böyle bir şeye hazırlıklı değildim. Ondan sonra Adana'ya ilk gidişimde test çekimleri yaptım. Bir ay geçtikten sonra "Ben bunu bir proje haline getirmeliyim" dedim.
Niye böyle bir karar aldınız?
Bu çocuklar, onların engellerini yenme konusunda verdikleri uğraş ve bu uğraşa gerek oradaki eğitmenlerinin gerekse ailelerinin verdikleri çaba... Bütün bunları gördükten sonra "Ben bunu çekmeliyim" dedim kendi kendime. Bu benim için bir zorunluluktu. Toplam yedi kere daha giderek ve 32 gün harcayarak projeyi oluşturdum.
En son projeniz, TRT2' de yayınlanan ve Sevinç Yeşiltaş'ın yönetmenliğini yaptığı "Güzergah Edebiyat" adlı programının fotoğraf çekimleriydi. Bu nasıl bir deneyimdi?
Bildiğiniz gibi 8 edebiyatçıyla yaptığımız bir diziydi bu. Hilmi Yavuz'u Bodrum'da, Enis Batur'u Eskişehir'de, Adalet Ağaoğlu'nu Ankara'da, Demir Özlü'yü Stockholm'de, Nedim Gürsel'i Paris'te, Selim İleri, Lale Mürdür ve Latife Tekin'i İstanbul'da çektim. Tabii onlarla yakınlaşmak, onların sanatlarını ve kişiliklerini tanımak, serüvenlerini incelemek açısından çok keyifli bir deneyimdi. Albüm için henüz bir destek bulamadım. Ama sergiye dönüşecek herhalde. Sanırım ocak ayının sonlarında gerçekleşecek.. Yeni albümler, yeni projeler yolda. Tabii verilecek desteğe bağlı. Ama özellikle "Başarmak" projesini devam ettirmek istiyorum.
Kafanızda nasıl birşey var?
Bu okuldan seçeceğim üç cocuk; mesela bir otistik, bir spastik ve bir down sendromlu çocuğun tüm hayatını inceleyeceğim. Yani onlarla okulun dışına çıkacağım. Onların evdeki yaşamları, aileleriyle ilişkileri. Nasıl yıkanırlar, arkadaşlarıyla ne yaparlar, nasıl yemek yerler tüm boyutlarıyla belgeleyeceğim. Belki 1-2 yıl sürecek.
Engelli çocukları çekmekteki ısrarınızın sadece fotoğraf için olmadığı belli oluyor. Nedir amacınız?
Engelliler çok ciddi sorunlar yaşıyor. Bunu içine girince anlıyorsunuz. Yani devlet, yerel yönetimler yeterince destek olmuyor. Ailelerin onların hastalığı için gereken tedavi olanakları çoğu zaman yok. Bu çocuklara ve onların ihtiyaçlarına destek olması için bir kampanya çevirmek. Benim bütün derdim bu.
Bu albümü de böyle yaptık. Bunun bütün geliri engelli çocuklara bağışlanıyor. Buradan gelecek bir gelirle, bir çocuğu ayağa kaldırabileceksek, ayaktakine bir adım attırabileceksek, adım atanı yürütebileceksek
Yani, benim en büyük çabam o. Bir gündem oluşturmak.
Evrensel'i Takip Et