9 Aralık 2002 22:00

Halklar özgürlük istiyor

İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül ve Mazlum-Der Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, son 10 yılda dünyada insan hakları ve özgürlükler alanında bir geriye gidişin yaşandığına dikkat çekerek, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 54'üncü yıldönümünde de insan hakları ihlallerinin sürdüğünü vurguladılar. TİHV Başkanı Yavuz Önen de Irak'taki savaşa işaret ederek, savaşların en büyük insan hakkı ihlalini meydana getirdiğini ifade etti. Gazetemizin sorularını yanıtlayan İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, Türkiye'de "AB'ye uyum" adı altında gerçekleşen değişikliklerin göstermelik olduğunu, insan hakları ihlallerinin halen sürdüğünü hatırlatarak, dünyada tüm halkların daha fazla özgürlük istediğini ve bu nedenle tüm olumsuzluklara rağmen insanlığın geleceğine umutla bakmak gerektiğini vurguladı. Dünyada insan haklarının geldiği yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünyadaki insan hakları durumu, 1948 ile mukayese edildiğinde geleceğe yönelik olarak pek iç açıcı değil. Son 10 yıldır bir geriye gidişten söz etmek olanaklı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, hem BM'nin kurulması hem İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin hazırlanması ile büyük bir umut doğmuştur. Sonraki yıllarda da bu umut genişledi ve yeşerdi. Özellikle 1960'larda BM'de bütün ilerici sözleşmeler kabul edildi. Daha adil ve eşitlikçi bir dünyanın oluşturulması doğrultusunda büyük ilerlemeler sağlandı. Sömürgecilik gerileme sürecine girdi. Dünyada sosyalizminin yıldızının en parlak olduğu dönemlerdi. Bu da ekonomik ve sosyal hakların özellikle eşitlik ilkesinin yaşam bulması anlamına gelmektedir. Ancak, özellikle son 10 yılda gelir dağılımı ve dünyadaki toplam üretilen mal ve hizmetlerin paylaşımı açısından çok ciddi bir dengesizlik bulunmaktadır. 11 Eylül'ün ardından da güvenlik gerekçesiyle özgürlüklerin kısıtlanması yoluna gidilmiştir. Güvenlikçi devlet modelleri ya da güvenlik unsurları insanların özgürlüklerinin aleyhine çeşitli ülkelerin üstelik gelişmiş demokratik diye nitelendirilen ülkelerin yasalarına girmiş ve uygulamalarına yansımıştır. Türkiye'de insan hakları korunuyor mu? Türkiye hâlâ otoriter bir anayasal ve yasal sisteme sahip. Böyle bir sistem militarist bir sistemdir, kapalı bir sistemdir, halka açık değildir. Siyasiler yetkilerini bürokrasi ile paylaşıyor. Dolayısıyla darbecilerle hesaplaşılamamasının arkasındaki neden politik aktörlerin militarist zihniyetidir ve bu nedenle darbecilerle uzlaşma geleneği yaratılmıştır. Türkiye dünyanın en büyük silah alıcısı ülkesi konumuna gelmiştir. GSMH'den savunma harcamalarına bu boyutta pay ayıran hiçbir ülkenin kalkınmayı ve gelişmeyi sağlaması olanaklı değil. Bu da Türkiye'de demokrasi olmadığı anlamına gelir. Bu durum değişsin diyenler azınlık değildir. Anayasa ve yasalarda vatandaş hakkı tanımlanırken, "ancak, ama, fakat" diye başlayan düzenlemelerle özgürlükler sınırlandırılıyor. Ve özgürlüklerden ziyade korkuyla yaklaşan düzenlemeler var. Son yıllarda toplumda yüksek standartlı demokrasi isteği için mücadele etmeyen pekçok kesim Türkiye-AB ilişkilerinde bunu arıyor. Siyasiler demokrasiyi içselleştirmediği ve bir dış politika ihtiyacı olarak ele aldığı için demokratikleşemiyoruz. Türkiye'de devletin dış politikadaki ihtiyacına göre mesela tam üyelik müzakerelerinin başlaması için veya tarih alınması için veya takvim almak için yapılıyor değişiklikler. O bakımdan bu gerçek bir demokratikleşmeye tekabül etmiyor. İnsan hakları örgütlerinin içinde bulunduğu koşullar neler? İHD hangi konumda? 3 Aralık'ta Liberal Düşünce Topluluğu, Avrupa Komisyonu ile birlikte bir araştırma açıkladı. Orada görüldü ki İHD Türkiye'nin en tanınmış insan hakları örgütü. Tüm iddialara, kara çalmalara rağmen halkın en güvendiği insan hakları örgütü İHD. 14 yöneticisi öldürülecek, örgütün genel başkanı genel merkezinde silahlı saldırıya uğrayacak, iki yılda 437 dava açılacak, her gün medyada saldırılar olacak ve ancak bir olumsuzluk söz konusu olduğunda dernekten bahsedilecek. Bu dernek tüm bu saldırılarına rağmen en güvenilir örgüt olarak kabul ediliyor. 3060 kişiye soruluyor yüzde 80'i duymuş, duyan insanlara deniliyor ki; 'Nasıl kanaate sahipsiniz?' Yüzde 62'si olumlu kanaate sahip olduğunu söylüyor. İhlaller hangi boyutlarda sürüyor? Bütün temel sorunlar varlığını sürdürüyor. Ama hakkını yememek lazım. Türkiye'de ölüm cezası barış dönemi için kalktı. Avrupa Konseyi'nde 41 ülkede nasıl ölüm cezası yoksa Türkiye'de de şu anda ölüm cezası yok. Çeşitli hak kategorileri açısından baktığımızda; işkence hâlâ devam ediyor. Büyük bir kararlılık gerekiyor işkencenin önlenmesi için. Mazeretlere dayandırılarak işkence önlenmez. İfade özgürlüğü, bütün özgürlüklerin anası durumdadır. Bu alanda hiçbir gelişme sağlanamamıştır. Kürt sorunu varlığını devam ettiriyor. 688 köy ve mezra boşaltılmıştır. Bu dünya çapında büyük bir olaydır. Yüzde 10'u bile köyüne dönememiştir. Üstelik, Türkiye'de başka farklı etnik kökenden ve dillerden insanlar yaşamaktadır. Fakat "Türk-İslam sentezi" çerçevesinde bir proje uygulandığı için tek dil, tek etnik kökene vurgu yapan Anayasal ve yasal bir sistem var. Kuşkusuz cezaevleri sorunu var. Ölüm oruçları 2 yıldır sürüyor. İnsanlar ölüyorlar. Tecrit koşullarında insanlık onuruna aykırı muameleler var. 9-10 kişinin birbiri ile görüşmesine paranoya ile büyük bir korku ile yaklaşabiliyor devlet. İnsan haklarının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Genel olarak insanlığın geleceğine optimist yaklaşmak lazım. İnsanlık dünyanın her yerinde şu konuştuğumuz anda bile ya Latin Amerika ülkelerinde ya Asya ülkelerinde ya da Avrupa'da mücadele ediyor. Doğa ile mücadele ediyor, işçi tezgâhının başında mücadele ediyor, o bakımdan bu mücadelelerinin sonuç vereceğine de inanmak lazım. İnsan Hakları Derneği olarak hem ülkemizin hem de dünya halkların geleceğine umutla bakıyoruz.


İnsan haklarını emperyalistler ihlal ediyor Mazlum-Der Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, dünyada bir insan hakları günü olmasına rağmen yılın 364 gününün ihlallerle dolu olduğunu hatırlatarak, böyle bir günle avunulmaması gerektiğini ifade etti. Dünyada özgürlüklerin 11 Eylül'den sonra "özgürlük mü güvenlik mi" ikilemiyle kısıtlandığına dikkat çeken Ensaroğlu, emperyalistlerin kendi ülkelerinin güvenlikleri konusunda hakları ihlal ettiğini vurguladı. ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde siyahların ya da Ortodoğuluların ciddi boyutlarda ihlallerle karşılaştığını belirten Ensaroğlu, tüm dünyada kadınların ve çocukların daha ciddi ihlallerle yüz yüze olduğunu kaydetti. Türkiye'de de hak ihlallerinin sürdüğüne dikkat çeken Ensaroğlu, Kürt sorunu, din, ifade ve ibadet özgürlüğü, işkence gibi ihlallere karşı mücadaleyi sürdürmek gerektiğini vurguladı.


En büyük İhlal savaş TİHV Başkanı Yavuz Önen, 2002 dünyasında insan hakları ihallerinde yapısal bir sorun olduğunu belirterek, uluslararası "terörle mücadele stratejisi" adı altında başta ABD olmak üzere güçlü devletlerin dünya hegemonyası için savaşlara yaygınlık kazandırdığını vurguladı. Önen, savaşların en büyük hak ihlallerini beraberinde getirdiğini ifade ederek, güçlü devletlerin yabancılara ilişkin tutumunun da insan hakları ile bağdaşmadığını kaydetti. Dünyanın gözleri önünde bir halkın katledildiğine dikkat çeken Önen, Türkiye'de de hak ihlallerinin sürdüğünün altını çizdi. Önen, hükümetin temel alanlarda süren ihlaller konusunda demokratikleşme sözü verdiğini hatırlatarak, "Ancak hükümet sadece kendisi için sınırlanmış demokratikleşme eğilimini gösteriyor" dedi.

Evrensel'i Takip Et