1 Mayıs 2002 21:00
Kadınlar kitap sayfalarında
GÜNÜN YAZILARI
Kadın kitapları açısından zengin günler geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Son aylarda yayınevlerinden, dikkati çekecek kadar, çeşitli tür ve konularda kadınlara dair, kadınları anlatan, kadınların kendilerini anlattığı kitaplar yayımlanıyor. Biz bunlardan farklı türde olmasını gözeterek seçtiğimiz üçünden söz etmek istedik. Vivet Kanetti'den "Koş Süreyya Koş", Müge İplikçi'den "Yıkık Kentli Kadınlar" ve Alman siyaset bilimci Heidi Wedel'den "Siyaset ve Cinsiyet"...
Kamuoyunda romanları ve daha çok da köşe yazarlığıyla tanınan Kanetti'nin Gendaş Yayınları'ndan çıkan "Koş Süreyya Koş" isimli kitabı, isminin ve kapağının ilk bakışta düşündürdüğünün aksine, milli koşucu Süreyya Ayhan üzerine değil. Medya, spor, kültür gibi çeşitli alanlardan bakarak kadınlarla ilgili izlenimlerini kaleme aldığı kısa denemelerden oluşan kitabında, Kanetti, uluslararası başarılara imza atmış iki kadın sporcu; Süreyya Ayhan ve Yasemin Dalkılıç'ın serüvenlerini Türkiye'li kadınların toplumsal serüvenine sembol olarak seçmiş. Özellikle küçük bir kentte kendi kısıtlı olanaklarını zorlayarak bu tür bir başarı edinen Çankırılı Süreyya Ayhan'ın azmi, Kanetti'nin kadın profilinde ayrıcalıklı denebilecek bir yere oturuyor. Kanetti, denemelerinde kişisel deneyimlerini de izlek edinerek sosyal alanlarda kadınlara dair geliştirilen geleneksel-cinsiyetçi söylemi teşhir ediyor. Cins ayrımcılığının bütün bir sosyal yapı içinde kurumlaşmış karakterine vurgu yapan Kanetti'nin kitabında bu kurumsallığın yapısı ve nedenlerine ilişkin analitik ve açıklayıcı bir iz bulmak zor görünüyor. Aslında kitapta böyle bir kaygının bulunmadığını söylemek daha doğru olur. Tabii bu durumda kadınlara dair, "daha çok Süreyya ve Yasemin'ler" özlemi dışında bir öneriye rastlamak da mümkün olmuyor. Bu nedenle Kanetti'nin deneme yazıları bugüne dek, pek çok farklı alanla ilgili olarak analiz edilmiş cinsiyetçi söylemi kişisel ve rahat okunur bir üslupla bir kez daha ortaya koymaktan ileri gidememiş. Cinsiyetçiliğe karşı hezeyanları bol, iddiaları ve önerileri olmayan bir çalışma olarak değerlendirilebilir.
Söz kadınların...
Müge İplikçi'nin Metis Yayınları Siyahbeyaz dizisinden çıkan kitabı "Yıkık Kentli Kadınlar" ise neredeyse unuttuğumuz bir mekandan, deprem bölgesinden kadınların, depremle sarsılan yaşamlarını kendi ağızlarından hatırlatıyor ve görünür kılıyor. Bilgi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan ve daha önce yayımlanan öykü kitaplarından tanıdığımız İplikçi, bu kitabında, kadınların depremin yükünü kadın olmanın onlarca sıkıntısıyla daha can yakıcı ve farklı boyutlarda yaşadığı öngörüsüyle depremde evlerini ve yakınlarını kaybetmiş sekiz kadının öyküsünü, onlarla yaptığı görüşmeler yoluyla aktarmış. Her bir öykü, röportajlar halinde değil, görüşmelerin bant kayıtları çözülerek doğrudan kadınların kendi anlatımları şeklinde öyküleştirilmiş ve her öykünün sahibi kadınlara gönderilerek istedikleri yerler çıkarılmış. Yani gerçek yaşamöykülerinin yaşayanların da katılımıyla kurgulanarak aktarıldığını söyleyebiliriz. "Yıkık kentli kadınlar", deprem bölgesinde hâlâ enkaz halinde duran onlarca sorunu, sıkıntıyı yeniden gündeme getirmesi, hem de bu kez sözü hiç dolandırmadan kadınlara bırakmasıyla ilgiyi hak eden bir çalışma olmuş.
Evrensel'i Takip Et