8 Mart 2002 22:00
ABD üsleri mantar gibi
11 Eylül saldırılarından sonraki 6 ay içinde, ABD' nin dünyadaki askeri varlığı başdöndürücü bir hızla arttı. Amerikan emperyalizmi, 11 Eylül ile yakaladığı avantajları sonuna dek kullanarak, Ortadoğu'dan Asya'ya, Kızıldeniz'den Pasifik'e kadar çok sayıda ileri askeri karakol kuruyor.
The Guardian gazetesinde dün yayınlanan analize göre, ABD orduları, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu kadar çok yayıldı. Askerler, deniz kuvvetleri ve uçaklar, daha önce hiç gitmedikleri ülkelerde üsleniyor. Açıklanan hedef ise, ABD'nin çıkarlarına zarar veren "terörist" gruplara, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, saldıracak platformlar oluşturmak.
Vietnam Sendromu yok! ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından bu hafta içinde yayınlanan görüntüler, Amerikan emperyalizminin, "başka ülkelere asker çıkarma" kaygısını yendiğini kanıtlıyordu. Vietnam yenilgisi ile başlayan, 1993'te Somali'de 18 özel kuvvet askerinin ölümüyle yeniden dirilen bu kaygı, Afganistan'da verilen kayıplara rağmen henüz tekrar ortaya çıkmış değil. Aksine, ABD'nin ileri karakolları büyük bir hızla artıyor. Washington yönetimi, geçtiğimiz hafta sonu, bugüne kadar hiçbir Amerikan askerini "misafir" etmemiş olan Kırgızistan'da da büyük bir üs kurulacağını açıkladı. Manas Üssü'ne, yaklaşık 3000 askerin gönderilmesi planlanıyor. 11 Eylül'e dek, ABD'nin eski Sovyet topraklarına asker çıkarması, düşünülemez bir durumdu. Oysa şimdi, SSCB bir kenara, Çin sınırına yakın olan Kırgızistan bile, üslerden nasibini alıyor. Manas üssünde, askerlerin yanı sıra saldırı uçakları da konuşlandırılacak.
Askeri üsler ağı Askeri uzmanlara bakılırsa, Washington'un niyeti, benzer üslerden oluşan bir ağ kurup, gerektiğinde binlerce yeni işgal askerinin gönderilmesini hızlandırmak. Üsler, ABD Başkanı Bush'un "açık ve mevcut tehlike" oluşturduğunu söylediği ülkelerde veya o ülkelerin yakınlarında kuruluyor. Oysa Bush yönetimi, 2000 yılında işbaşına geldiğinde, "denizaşırı ülkelerdeki askerleri geri çekmek"ten bahsediyordu. ABD Başkanı, seçim kampanyası boyunca, ordu kuvvetlerinin "fazla yayıldığını" söyleyerek, birçok ülkedeki ABD kuvvetlerini geri çekeceklerini vaad etmişti.
Asya'ya Rambo bıçağı 11 Eylül'ün ardından, aradığı gerekçeyi bulan Washington, öncelikle Afganistan'a el attı. Bu ülkedeki saldırılara "destek vermek" bahanesiyle; Özbekistan, Tacikistan ve Pakistan'a çok sayıda üs kuruldu. Bu ülkelerdeki üslerin her birinde en az 3000 asker bulunuyor. Kırgızistan'ın da eklenmesiyle; ittifak yapmaları durumunda önemli bir potansiyel oluşturacak olan Rusya, İran ve Çin'in tam ortasına bir "Rambo bıçağı" saplanmış bulunuyor. Amerikalı yetkililer, kamuoyu önündeki açıklamalarında "terörizmle savaş bittiğinde" Orta Asya'daki üsleri terkedeceklerini söylüyorlar. Ancak kapalı kapılar ardında, üslerin "kalıcı" olduğu ifade ediliyor. Zaten Bush hükümetinden çeşitli yetkililer, "terörle mücadele"nin 50-60 yıl dahi sürebileceğini söylemişlerdi.
Yemen'e 'danışman' Askeri üslerin şimdilik kurulamadığı veya kurulmasına gerek görülmeyen ülkelere ise, askeri danışman ve istihbarat uzmanları gönderiliyor. Son olarak geçtiğimiz hafta, Gürcistan'a 200 danışman ile Huey tipi saldırı helikopterleri gideceği ilan edildi. ABD, "El Kaide aramak" bahanesiyle; Pakistan, Yemen ve Somali'yi kuşatan büyük su parçasında sürekli devriye gezerek, stratejik üstünlüğünü pekiştiriyor. Yemen haber ajansı Saana'nın bildirdiğine göre, ABD, Yemen'e de 100 askeri danışman gönderecek. Habere göre bu danışmanlar, "Usame Bin Ladin'e sempati duyan kabile liderlerinin tasfiye edilmesi"nde rol üstlenecekler. ABD özel kuvvetlerinin Sudan'a da girdiği ve bu ülke üzerinden, Somali'deki bazı savaş ağalarıyla ilişkilerini geliştirdiği ifade ediliyor. Filipinler'de ise, uzun süreli bir ortak tatbikata katılan 600 ABD askeri, Filipinler ordusuna "şeriatçı Ebu Seyyaf gerillalarına karşı" mücadele taktikleri öğretiyor. Basilan adasında süren tatbikat ve çatışmalar nedeniyle, binlerce Müslüman bölgeden kaçmaya çalışıyor.
İşgallerin ortak özelliği ABD liderliğindeki askeri işgallerinin ortak özelliği, girilen her bölgede, yatışmış görünen etnik/dini/bölgesel çatışmaların körüklenmesi. Pakistan'daki ABD üsleri ve Afganistan saldırısı, Hindistan ile Pakistan arasında halen devam eden tehlikeli nükleer gerilimi patlattı. Ardından, Hindistan içinde Hindular ile Müslümanlar birbirlerine girdi. Filipinler'deki operasyonların, kayda değer bir savaş gücü olmayan Ebu Seyyaf'ın halkla bağlantısını daha da güçlendireceği, ordu birliklerine tepkili Müslüman halkın bu örgüte yakınlaşacağı belirtiliyor. Basilan civarında patlak verecek tehlikeli bir Müslüman-Hıristiyan çatışması, bölgenin diğer çok dinli ülkeleri olan Endonezya ve Malezya'da tehlikeli sonuçlar doğuracak.
Abhazya tedirgin ABD'nin Gürcistan'a asker çıkaracağını bildirmesinin ardından, Abhazya ve Güney Osetya halkları tedirgin bir bekleyiş içine girdiler. Son olarak Gürcü hükümeti, Abhazya'nın "terörist sığınağı" olduğunu ileri sürerek, ABD kuvvetlerini Suhumi'ye yönlendirerek bağımsızlık taleplerini kanla bastırma niyetini ortaya koydu. Abhazya'ya yönelik saldırıların yeniden alevlenmesi; Çeçenya başta olmak üzere, Rusya topraklarındaki bağımsızlıkçı hareketleri de teşvik edebilir.
Sırada Irak da var Yemen'deki kabile içi çatışmaların kışkırtılması, bu ülkenin yıllardır çektiği iç savaşı yeniden alevlendirici bir rol oynayacak. Somali'deki bazı savaş ağalarının diğerlerine karşı desteklenmesi de, ulusal bir hükümetin olmadığı ülkeyi daha derin bir kargaşaya itebilecek. Toplam olarak; Kızıldeniz ile Filipinler arasındaki "Asya sahnesi"nde 50 binden fazla ABD askeri bulunuyor. Irak'a yönelik muhtemel bir saldırı için Ortadoğu'da biriktirilecek kuvvetin, bu rakamın kat kat üzerinde olacağı tahmin ediliyor. ABD'nin her hamlesiyle daha derin bir istikrarsızlığa yuvarlanan Ortadoğulu uşak devletler ise, gelişmelerden endişeli. Suudi Arabistan dahi, Irak'a yönelik bir saldırının kendi topraklarından düzenlenmesini istemiyor. Bu durumda ABD, "sadık dostu"nu fazla zorlamamak için, diğer "dost"ları olan Türkiye ve Kuveyt'e dönmüş durumda. Irak halkına karşı bir harekâtın bölgesel ve uluslararası sonuçları ise, henüz kestirilemiyor.
Vietnam Sendromu yok! ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından bu hafta içinde yayınlanan görüntüler, Amerikan emperyalizminin, "başka ülkelere asker çıkarma" kaygısını yendiğini kanıtlıyordu. Vietnam yenilgisi ile başlayan, 1993'te Somali'de 18 özel kuvvet askerinin ölümüyle yeniden dirilen bu kaygı, Afganistan'da verilen kayıplara rağmen henüz tekrar ortaya çıkmış değil. Aksine, ABD'nin ileri karakolları büyük bir hızla artıyor. Washington yönetimi, geçtiğimiz hafta sonu, bugüne kadar hiçbir Amerikan askerini "misafir" etmemiş olan Kırgızistan'da da büyük bir üs kurulacağını açıkladı. Manas Üssü'ne, yaklaşık 3000 askerin gönderilmesi planlanıyor. 11 Eylül'e dek, ABD'nin eski Sovyet topraklarına asker çıkarması, düşünülemez bir durumdu. Oysa şimdi, SSCB bir kenara, Çin sınırına yakın olan Kırgızistan bile, üslerden nasibini alıyor. Manas üssünde, askerlerin yanı sıra saldırı uçakları da konuşlandırılacak.
Askeri üsler ağı Askeri uzmanlara bakılırsa, Washington'un niyeti, benzer üslerden oluşan bir ağ kurup, gerektiğinde binlerce yeni işgal askerinin gönderilmesini hızlandırmak. Üsler, ABD Başkanı Bush'un "açık ve mevcut tehlike" oluşturduğunu söylediği ülkelerde veya o ülkelerin yakınlarında kuruluyor. Oysa Bush yönetimi, 2000 yılında işbaşına geldiğinde, "denizaşırı ülkelerdeki askerleri geri çekmek"ten bahsediyordu. ABD Başkanı, seçim kampanyası boyunca, ordu kuvvetlerinin "fazla yayıldığını" söyleyerek, birçok ülkedeki ABD kuvvetlerini geri çekeceklerini vaad etmişti.
Asya'ya Rambo bıçağı 11 Eylül'ün ardından, aradığı gerekçeyi bulan Washington, öncelikle Afganistan'a el attı. Bu ülkedeki saldırılara "destek vermek" bahanesiyle; Özbekistan, Tacikistan ve Pakistan'a çok sayıda üs kuruldu. Bu ülkelerdeki üslerin her birinde en az 3000 asker bulunuyor. Kırgızistan'ın da eklenmesiyle; ittifak yapmaları durumunda önemli bir potansiyel oluşturacak olan Rusya, İran ve Çin'in tam ortasına bir "Rambo bıçağı" saplanmış bulunuyor. Amerikalı yetkililer, kamuoyu önündeki açıklamalarında "terörizmle savaş bittiğinde" Orta Asya'daki üsleri terkedeceklerini söylüyorlar. Ancak kapalı kapılar ardında, üslerin "kalıcı" olduğu ifade ediliyor. Zaten Bush hükümetinden çeşitli yetkililer, "terörle mücadele"nin 50-60 yıl dahi sürebileceğini söylemişlerdi.
Yemen'e 'danışman' Askeri üslerin şimdilik kurulamadığı veya kurulmasına gerek görülmeyen ülkelere ise, askeri danışman ve istihbarat uzmanları gönderiliyor. Son olarak geçtiğimiz hafta, Gürcistan'a 200 danışman ile Huey tipi saldırı helikopterleri gideceği ilan edildi. ABD, "El Kaide aramak" bahanesiyle; Pakistan, Yemen ve Somali'yi kuşatan büyük su parçasında sürekli devriye gezerek, stratejik üstünlüğünü pekiştiriyor. Yemen haber ajansı Saana'nın bildirdiğine göre, ABD, Yemen'e de 100 askeri danışman gönderecek. Habere göre bu danışmanlar, "Usame Bin Ladin'e sempati duyan kabile liderlerinin tasfiye edilmesi"nde rol üstlenecekler. ABD özel kuvvetlerinin Sudan'a da girdiği ve bu ülke üzerinden, Somali'deki bazı savaş ağalarıyla ilişkilerini geliştirdiği ifade ediliyor. Filipinler'de ise, uzun süreli bir ortak tatbikata katılan 600 ABD askeri, Filipinler ordusuna "şeriatçı Ebu Seyyaf gerillalarına karşı" mücadele taktikleri öğretiyor. Basilan adasında süren tatbikat ve çatışmalar nedeniyle, binlerce Müslüman bölgeden kaçmaya çalışıyor.
İşgallerin ortak özelliği ABD liderliğindeki askeri işgallerinin ortak özelliği, girilen her bölgede, yatışmış görünen etnik/dini/bölgesel çatışmaların körüklenmesi. Pakistan'daki ABD üsleri ve Afganistan saldırısı, Hindistan ile Pakistan arasında halen devam eden tehlikeli nükleer gerilimi patlattı. Ardından, Hindistan içinde Hindular ile Müslümanlar birbirlerine girdi. Filipinler'deki operasyonların, kayda değer bir savaş gücü olmayan Ebu Seyyaf'ın halkla bağlantısını daha da güçlendireceği, ordu birliklerine tepkili Müslüman halkın bu örgüte yakınlaşacağı belirtiliyor. Basilan civarında patlak verecek tehlikeli bir Müslüman-Hıristiyan çatışması, bölgenin diğer çok dinli ülkeleri olan Endonezya ve Malezya'da tehlikeli sonuçlar doğuracak.
Abhazya tedirgin ABD'nin Gürcistan'a asker çıkaracağını bildirmesinin ardından, Abhazya ve Güney Osetya halkları tedirgin bir bekleyiş içine girdiler. Son olarak Gürcü hükümeti, Abhazya'nın "terörist sığınağı" olduğunu ileri sürerek, ABD kuvvetlerini Suhumi'ye yönlendirerek bağımsızlık taleplerini kanla bastırma niyetini ortaya koydu. Abhazya'ya yönelik saldırıların yeniden alevlenmesi; Çeçenya başta olmak üzere, Rusya topraklarındaki bağımsızlıkçı hareketleri de teşvik edebilir.
Sırada Irak da var Yemen'deki kabile içi çatışmaların kışkırtılması, bu ülkenin yıllardır çektiği iç savaşı yeniden alevlendirici bir rol oynayacak. Somali'deki bazı savaş ağalarının diğerlerine karşı desteklenmesi de, ulusal bir hükümetin olmadığı ülkeyi daha derin bir kargaşaya itebilecek. Toplam olarak; Kızıldeniz ile Filipinler arasındaki "Asya sahnesi"nde 50 binden fazla ABD askeri bulunuyor. Irak'a yönelik muhtemel bir saldırı için Ortadoğu'da biriktirilecek kuvvetin, bu rakamın kat kat üzerinde olacağı tahmin ediliyor. ABD'nin her hamlesiyle daha derin bir istikrarsızlığa yuvarlanan Ortadoğulu uşak devletler ise, gelişmelerden endişeli. Suudi Arabistan dahi, Irak'a yönelik bir saldırının kendi topraklarından düzenlenmesini istemiyor. Bu durumda ABD, "sadık dostu"nu fazla zorlamamak için, diğer "dost"ları olan Türkiye ve Kuveyt'e dönmüş durumda. Irak halkına karşı bir harekâtın bölgesel ve uluslararası sonuçları ise, henüz kestirilemiyor.
Evrensel'i Takip Et