22 Ocak 2002 22:00

Yok sayılanlar da hatırlansın

Suudi Arabistan'daki tarihi Osmanlı kalesinin yıkılması büyük yankı uyandırdı. Ecyad Kalesi'ne gösterilen büyük ilgi, Türkiye'de kâr hırsıyla yok edilen ve yok olmaya bırakılan birçok tarihi değeri de düşündürüyor. Surları Çin Seddi'nden sonra ikinci büyüklükte olan ve büyük tarihi geçmişe sahip Diyarbakır da bu akibeti taşıyan kentlerden. Diyarbakır Suriçi Belediye Başkanı Cezair Serin, "Bir yandan Ecyad Kalesi'nin yıkılmasına sahip çıkılıyor, bir yandan da ülkemizdeki tarihi değerlerin yok olmasına göz yumuluyor. Bu doğru bir yaklaşım değil" diyor. Suudi Arabistan'daki Osmanlı kalesinin yıkılmasını kınadıklarını belirten Serin, tarihi eserlerin tek bir ulusun değil bütün ulusların kültürü ve ortak değeri olarak kabul etmek gerektiğini, ancak Türkiye'de böyle bir duyarlılığın olmadığını söylüyor.

Bahçe duvarı gibi Diyarbakır'daki birçok tarihi kalıntı ve kültürel değer Sur Belediyesi'nin sınırları içinde. Başta büyük tarihi geçmişe sahip olan Diyarbakır Surları'nın korunması ve onarımı, büyük sorun olarak hâlâ varlığını sürdürüyor. "Yaklaşık 7 bin yıllık geçmişe sahip surlar bugün doğanın ve zamanın tüm tahribatıyla karşı karşıya. Onarım adına yapılanlar ise bahçe duvarı örmek gibi bir çalışma" diyen Serin, tarihi cami ve kiliselerin de döküldüğünü anlatıyor. Serin, şöyle devam ediyor: "36 kiliseden 11 tane kalmış. 5'i ayakta 6 kilise çürümeye terk edilmiştir. Yine 470 tane tarihi Diyarbakır evinden 29'u tamamen yok olmuştur. Bunlar her geçen gün yok olmaya devam ediyorlar. Duyarlılık gösterenlerin elimizin altındaki bu kültürel değerlerimizi korumak için hemen girişimlerde bulunmasını ve bize destek vermesini beklemekteyiz. Biz bu tarihi değerlerin korunması için dosyalar hazırladık. Çevre Bakanı'ndan tutun Kültür Bakanı'na, Fransa'dan, Belçika'ya, Vatikan'a kadar biz kiliselere ilişkin rapor sunduk. Ancak henüz bir cevap almış değiliz".

Pek çok yer var 230 yıllık bir geçmişe sahip Osmanlı kalesi için medyada ve mecliste kıyamet kopartılırken, insanlık tarihine ışık tutacak birçok tarihi değerin kâr ve çıkar hırsına birer birer kurban edildiğini dile getiren Serin, Zeugma ve Hasankeyf örneğini verdi. "Ancak bunun dışında birçok tarihi kalıntı ve değer de sessizce katledilmeye devam ediliyor. Bugün Hasankeyf çevresinde bulunan ve gündeme getirilmek istenmeyen 11 eski yerleşim bölgesi var" diyen Serin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarih öncesi ilk yerleşim yerlerinden Urfa Samsat yolu arasında Fırat Nehri'nin doğusundaki 'Nevala Çori' de bugün sular altında. 'Çori Höyük'ü de Seramik bulgularıyla neolitik dönemin ilk evresinin özelliklerini taşıyor. Çöri Höyük'ü, ilk yerleşim yerlerinden olan Ergani Çayönü geçiş evresindeki evlerde rastlanılan hücre planlı yapılanma mimarisinin benzer özelliklerine sahip. Ki, bu da geç neolitik ve kalkolitik geçişe de açıklık getiriyor. Fırat Nehri cıvarında "Harran Çemi" de Atatürk baraj gölünün altında kalarak aynı akıbeti paylaştı. İnsanlık tarihi ve kültür açısında önemli olan Batman bölgesindeki tarihi kalıntılar da sahip çıkılmayı bekliyor. Batman bölgesinde Neolitik dönemin evrelerinin özelliklerini taşıyan Demirci Tepe Höyük'ü de Akermik kültürü hakkında elde edilebilecek bilgileri de sulara mahkum olacak. Ayrıca Demirci Höyük'ünde ilk kez yaban domuzunun evcilleştirildiği de öğreniliyor". Serin'e göre, tarihi değerlerin ve kalıntıların korunması için gerekli çalışma gösterilmediği gibi kurtarılması için başlatılan çalışmalara da ödenek ayrılmayarak çalışmalar aksatılıyor.

Evrensel'i Takip Et