07 Ocak 2002 22:00

Keşmir ve Afganistan

Gerçek çözüm Keşmir'de, nükleer savaşa dönüşebilecek olan çatışmanın nedeninde yatıyor. Keşmirliler yeterince acı çekti.

Paylaş
Parası olan sırayı kapıyorTarık AliYeni, Batı yanlısı rejimin yalvarmalarına rağmen, Afganistan hâlâ bombalanıyor. Her gün masum insanlar ölüyor. Usame Bin Ladin yakalanmadı, ama dikkatler şimdiden Pakistan'a dönmüş durumda. Afganistan savaşının istikrarsızlaştırıcı etkileri, ilk burada hissedilecekti zaten. Nedenler ortada.Pakistan'ın kuzeybatısındaki Sınır Bölgesi'nin Peştun nüfusu, Afganistan'da Taliban'ın ana üssünü oluşturan bölgeyle dil ve etnik bağlantılara sahip. Taliban'ınkine benzer bir İslam, sınırın her iki tarafında da güçlü. Son üç ay içinde, karada, son çeyrek yüzyılda olduğundan daha az savaş yaşandığını vurgulamak gerekiyor. Sakallılar savaşmamayı tercih etti. Taliban kuvvetlerinin önemli bir bölümü, Pakistan'a geçiverdiler. Bunların bazıları, moralleri düşük olsa da hayatta olmalarıyla yetiniyorlar. Ama muhtemelen büyük bir azınlık, İslamabad'ın ihanetine öfkeli ve halihazırda ülkede bulunan silahlı köktendinci gruplarla ilişkiye geçmeye hevesli.

Tepkiler mayalanıyorEn nefret dolu cihad tarikatlarının liderleri tutuklandı, ama militanlarını kim silahsızlandıracak? Daha geçen yılın sonuna dek, dinci liderlerin bazıları, 20 şehirde İslami kuralların dayatılacağını söyleyerek böbürleniyordu. Örtülü tehdit oldukça netti: Herhangi bir kurum müdahale etmeye kalkarsa, iç savaş çıkarılacaktı. Son Afgan savaşı başladığında, Washington, Pakistan'ı sıçrama tahtası olarak kullanacak bir Batı müdahalesinin, işbirlikçi rejime karşı büyük bir tepki, hatta bir darbeye neden olabileceğine dair korkusunu gizlemiyordu. ABD, Pakistan'ı yöneten General Müşerref'e kibar davranmak için herşeyi yaptı, diğer yandan da İslamabad'ın pratikte itaatkâr olmasını sağladı. Bunun karşılığında yaptırımlar kalktı, para ve gelişmiş silahlar, bir kez daha Pakistan'a akmaya başladı. Ama şimdi, Taliban yenildiğine göre, bu asma yapraklarının, Pakistan'ı Müslümanların öfkesinden koruyacağını kim söyleyebilir? Herşey, subayların birliğine bağlı. Ölçüsünü anlamak kolay olmasa da, Sünni köktencilik, silahlı kuvvetler saflarına da sızmış durumda. Ülke çapında, şu ya da bu tür bir radikal İslam, azınlıkta da olsa, gürültülü bir kuvvet. Dahası, General Müşerref'in askeri rejimi henüz oturmuş ve güçlü değil, sivil desteği pek az.

Bangladeş yenilgisi gibiOrduda pek çok kesim, özellikle de dinsel etkinin en güçlü olduğu alt komuta kademelerinde, Pakistan ordusunun imalatı olan Taliban'ın terkedilmesi, hazmedilmesi güç olacak. Üstelik, laik subaylar bile sonuçtan pek memnun değil. Pakistan ordusunun tek zaferi, Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesiydi. Yöneticiler (subaylar, bürokrat ve politikacılar), kendi aralarında, yeni bir bölge kazanmış olmaktan dolayı birbirlerini kutluyordu. Neredeyse, Bangladeş'in 1971'deki kopuşu telafi edilmişti. Kuzey İttifakı ve onun Washington tarafından seçilen Başbakanı Hamid Karzai, yaraya tuz basarcasına, 1947-89 döneminde olduğu gibi, Hindistan'la yakın ilişkiler geliştirme niyetlerini ilan ettiler. Bu gelişme, Pakistan'ı yöneten generalin konumunu daha da zayıflattı.Üst komuta kademelerinde, Taliban'a karşı Amerikan haçlı seferinin nimet olarak görüldüğü doğru. Ne de olsa bir kalemde, Pakistanlı generaller, Washington için geleneksel bölgesel önceliklerini yeniden kazandı, acilen ihtiyaç duydukları kredileri aldılar ve nükleer silahlarına yönelik itirazlar kalktı. Pakistan ordusu, Arap muadillerinin aksine; yüzbaşılar, binbaşılar veya albaylar tarafından düzenlenen bir darbe hiç yaşamadı. İktidarı her ele geçirişi; bölünme olmadan, generallerin denetimi ve inisiyatifiyle oldu. Bu köklü gelenekte bir kırılma olmasının dışında herhangi bir olasılıkta, Pakistan rejiminin üst düzey yetkililerinin fazla sorun yaşamayacağı söylenebilir. Ama Pakistan'ın yenilgisinin boyutları öyle büyük ki, para ve silah akışı bir kez durduğunda, General Müşerref, içeriden devrilebilir. İktidara aç generaller, Pakistan'da hiçbir zaman nadir bulunur olmadı.

Barış için ideal ikili!Hindistan'la gerginliği potansiyel olarak tehlikeli kılan da bu. Trajikomik olan, Pakistan'ın laik bir general, Hindistan'ın ise köktendinci bir Hindu politikacı tarafından yönetiliyor olması; barış için ideal kombinasyon diye buna denir. Yine de bir açıdan, küçük bir savaş, her iki tarafa da uyar. General Müşerref, tamamen piyon olmadığını ispat eder. Hindistan Başbakanı Atal Bihari Vajpayi de, seçim kazanır. Keşmirliler acı çekmeye devam eder. Ama kim, savaşın küçük çaplı olacağını garanti edebilir ki?Pakistan'ın; Leşker-i Tayyibe ve Ceyşi Muhammed gibi cihadi grupları, Hindistan işgalindeki Keşmir'e sızdırması, alternatif bir askeri aygıt oluşturmuş durumda. Bu aygıt İslamabad tarafından fonlanıp destekleniyor, ama tam olarak kontrol edilemiyor - tıpkı Taliban gibi. Hindistan Parlamentosu'na yönelik saldırının, daha ciddi bir çatışmayı kışkırtmak isteyen bu gruplardan biri tarafından gerçekleştirildiği ortada. Bazı cihadiler, Pakistan'ın var olup olmamasıyla pek ilgilenmiyor. Amaçları, Hindistan'da Müslüman iktidarı kurmak. Çılgınca mı geliyor? Evet, ama silahlılar ve her iki ülkede kargaşa çıkarma güçleri var. General Müşerref bu belayla ilgilenmezse, Vajpayi ilgilenecektir.

Müşerref feda edilebilirWashington "terörizme karşı savaş" yürütebiliyorsa, neden Yeni Delhi yürütemesin? Birleşmiş Milletler'den geçmişe dönük onay alamayacak diye mi? Bir Hint-Pakistan savaşı tehdidi, Washington'daki kafaları da yoğunlaştırdı: Hem Hintlilere istediklerini vermeli, hem de Pakistan istikrarsızlığa itilmemeli. Belki de General Müşerref'in, "Pakistan'da demokrasiye dönülmesi" adına feda edilebileceği an gelmiştir. Ama sorun şu ki, Pakistan'da hiçbir sivil politikacı, ülkeyi tüm siyasi partilerden daha uzun süre yöneten orduya meydan okulacak güçte değil.Gerçek çözüm Keşmir'de, nükleer savaşa dönüşebilecek olan çatışmanın nedeninde yatıyor. Keşmirliler yeterince acı çekti. Hint işgalinin acımasızlığı, çoğunun yüzünü Pakistan'a dönmesine neden oldu, ama cihadi grupların tutumu, Keşmirlileri şok etti. Talibanlaşmanın düşüncesi bile, kadın ve erkek, eğitimli profesyonellerin kaçmasına neden oldu. Onlar, her iki taraftan da kurtulmak istiyor. Egemenliğini hem Hindistan, hem Pakistan, hatta Çin ile paylaşan özerk bir Keşmir, bölgede bir barış sığınağı olabilir. Durum, er ya da geç çözümü gerektirecek. Siyasetçilerin akıllarını başlarına toplaması için savaş mı çıkması gerekiyor?
ÖNCEKİ HABER

7 ebeden 7 bin doğum

SONRAKİ HABER

ABD Orta Asya'da tutunuyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...