23 Ekim 1999 21:00
Tunus'ta tek adaylı seçim
Tunus'ta tek adaylı seçim
Yıldız Eren
Tunus deyince aklınıza güneş, deniz, temiz hava gelmesin. Tunus'un öbür yüzünde işkence, insan hakları ve düşünce özgürlüğünün ayaklar altına alınması var. 2000'i aşkın tutuklunun bir kısmının bir aydan beri devam eden açlık grevi sürüyor. Seçim komedisi bu gerçeği değiştirmeyecek.
Tunus'da bugün yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri tam bir seçim komedisi olarak değerlendiriliyor. Şu anda işbaşında olan Zeynel Abidin Bin Ali'nin karşısında olacak göstermelik adaylarıda kendisinin belirlediği seçimler, demokratik kitle örgütleri tarafından protesto ediliyor
7 Kasım 1987'de bir saray darbesiyle Burguiba'yı devirerek işbaşına gelen Bin Ali, o tarihten bu yana tam bir otoriter diktatörlük rejimi kurdu. İlk önce islamcı partilerin yasallaşmasına izin vermeyen ve islamcılara karşı mücadele adı altında bütün muhaliflere savaş ilan eden Bin Ali rejimi, İnsan Hakları Kuruluşlarını teker teker kapatarak yöneticilerini vatan haini ilan edip cezaevine attı.
Devletin eteğinin altına girmeyi reddeden sendikaları, öğrenci birliklerinin ileri yöneticilerinin büyük bir kesimini düzmece davalarla demir parmaklık ardına kapattı.
İşkenceye ve antidemokratik uygulamalara karşı duran avukatlar da bu baskılardan payını aldı. Hatta aralarında Uluslararası Af örgütü kurucu başkanının da bulunduğu birçok uluslararası temsilci ve yabancı gazeteciler sınır dışı edildi.
Ülkede diktatörlüğünü sağlamlaştırmak için her türlü baskı ve tehdit yöntemine başvuran Bin Ali, Cezayir'deki kaos ortamını kullanarak kendi rejimine dış destek aradı.
Avrupa'dan destek aldı
Tunus'un bölgede islami tehlikeye karşı kararlı mücadele eden ülke sıfatıyla, başta Fransız devleti olmak üzere birçok Avrupa Birliği ülkesinden destek almayı başardı.
Temel insan haklarıyla ilgili dışardan gelen eleştirileri iç işlerine karışma olarak nitelendiren Bin Ali yönetimi, ülkenin ekonomisini yabancı tekellere peşkeş çekerek, tam bir sömürü cenneti yaratmak için çalıştı.
Tekellerin ucuz işgücü ülkesi
Bir tarım ülkesi olan Tunus son yıllarda IMF ve diğer emperyalist kuruluşların dayatmasıyla neredeyse dışardan tahıl ürünleri alacak duruma getirildi.
AB'nin ve Dünya Ticaret örgütünün ülkeye yönelik yağma politikaları daha çok serbest bölge oluşturulması yönünde olunca, 1995'ten bu yana birçok tekel için Tunus çekici bir ülke oldu.
Dünya Ticaret örgütüyle 1995'te yapılan anlaşma gereği, ülkenin önemli bir bölümü tekstil ve deri işletmelerine serbest bölge olarak ayrıldı.
Şu anda Almanya, Belçika, Fransa, İtalya için tekstil ürünleri üreten 240 bin kişi, tüm sosyal haklardan yoksul olarak kölelik koşullarında yaşıyor. Aynı biçimde deri atölyelerinde çalıştırılan 36 bin kişi de aşırı sömürü koşullarında karın tokluğuna çalıştırılıyorlar.
Ekonomik alanda dış bağımlılık halkın yaşam seviyesini oldukça düşürürken, işçi sendikaları hükümetin emirlerinin dışına çıkmaya, işçi ve emekçilerin taleplerini savunmaya kalkıştıklarında vatan haini ilan edilip içeri atılıyorlar.
Seçim kampanyasında, başta işçi sendikaları olmak üzere bütün kitle örgütlerini kendi adaylığını desteklemeleri yönünde açıkklama yapmaya zorlayan Bin Ali, karşısına aday olacak iki kişiyi sahte aday olarak gösterip, bunlara da "en iyi aday şu andaki başkandır" yönlü açıklamalar yaptıracak kadar komik girişimlerde bulunarak seçime giriyor. Bu koşullarda yapılan seçimlerde, Ben Ali'nin yeniden devlet başkanı seçilmesi herhalde süpriz olmayacak gözüyle bakılıyor.
Yıldız Eren
Tunus deyince aklınıza güneş, deniz, temiz hava gelmesin. Tunus'un öbür yüzünde işkence, insan hakları ve düşünce özgürlüğünün ayaklar altına alınması var. 2000'i aşkın tutuklunun bir kısmının bir aydan beri devam eden açlık grevi sürüyor. Seçim komedisi bu gerçeği değiştirmeyecek.
Tunus'da bugün yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri tam bir seçim komedisi olarak değerlendiriliyor. Şu anda işbaşında olan Zeynel Abidin Bin Ali'nin karşısında olacak göstermelik adaylarıda kendisinin belirlediği seçimler, demokratik kitle örgütleri tarafından protesto ediliyor
7 Kasım 1987'de bir saray darbesiyle Burguiba'yı devirerek işbaşına gelen Bin Ali, o tarihten bu yana tam bir otoriter diktatörlük rejimi kurdu. İlk önce islamcı partilerin yasallaşmasına izin vermeyen ve islamcılara karşı mücadele adı altında bütün muhaliflere savaş ilan eden Bin Ali rejimi, İnsan Hakları Kuruluşlarını teker teker kapatarak yöneticilerini vatan haini ilan edip cezaevine attı.
Devletin eteğinin altına girmeyi reddeden sendikaları, öğrenci birliklerinin ileri yöneticilerinin büyük bir kesimini düzmece davalarla demir parmaklık ardına kapattı.
İşkenceye ve antidemokratik uygulamalara karşı duran avukatlar da bu baskılardan payını aldı. Hatta aralarında Uluslararası Af örgütü kurucu başkanının da bulunduğu birçok uluslararası temsilci ve yabancı gazeteciler sınır dışı edildi.
Ülkede diktatörlüğünü sağlamlaştırmak için her türlü baskı ve tehdit yöntemine başvuran Bin Ali, Cezayir'deki kaos ortamını kullanarak kendi rejimine dış destek aradı.
Avrupa'dan destek aldı
Tunus'un bölgede islami tehlikeye karşı kararlı mücadele eden ülke sıfatıyla, başta Fransız devleti olmak üzere birçok Avrupa Birliği ülkesinden destek almayı başardı.
Temel insan haklarıyla ilgili dışardan gelen eleştirileri iç işlerine karışma olarak nitelendiren Bin Ali yönetimi, ülkenin ekonomisini yabancı tekellere peşkeş çekerek, tam bir sömürü cenneti yaratmak için çalıştı.
Tekellerin ucuz işgücü ülkesi
Bir tarım ülkesi olan Tunus son yıllarda IMF ve diğer emperyalist kuruluşların dayatmasıyla neredeyse dışardan tahıl ürünleri alacak duruma getirildi.
AB'nin ve Dünya Ticaret örgütünün ülkeye yönelik yağma politikaları daha çok serbest bölge oluşturulması yönünde olunca, 1995'ten bu yana birçok tekel için Tunus çekici bir ülke oldu.
Dünya Ticaret örgütüyle 1995'te yapılan anlaşma gereği, ülkenin önemli bir bölümü tekstil ve deri işletmelerine serbest bölge olarak ayrıldı.
Şu anda Almanya, Belçika, Fransa, İtalya için tekstil ürünleri üreten 240 bin kişi, tüm sosyal haklardan yoksul olarak kölelik koşullarında yaşıyor. Aynı biçimde deri atölyelerinde çalıştırılan 36 bin kişi de aşırı sömürü koşullarında karın tokluğuna çalıştırılıyorlar.
Ekonomik alanda dış bağımlılık halkın yaşam seviyesini oldukça düşürürken, işçi sendikaları hükümetin emirlerinin dışına çıkmaya, işçi ve emekçilerin taleplerini savunmaya kalkıştıklarında vatan haini ilan edilip içeri atılıyorlar.
Seçim kampanyasında, başta işçi sendikaları olmak üzere bütün kitle örgütlerini kendi adaylığını desteklemeleri yönünde açıkklama yapmaya zorlayan Bin Ali, karşısına aday olacak iki kişiyi sahte aday olarak gösterip, bunlara da "en iyi aday şu andaki başkandır" yönlü açıklamalar yaptıracak kadar komik girişimlerde bulunarak seçime giriyor. Bu koşullarda yapılan seçimlerde, Ben Ali'nin yeniden devlet başkanı seçilmesi herhalde süpriz olmayacak gözüyle bakılıyor.
Evrensel'i Takip Et