20 Ağustos 1999 21:00

Depremin etkisini yetkililer artırdı

Depremin etkisini yetkililer artırdı
Muzaffer Özkurt
Kocaeli'den Gölcük'e kadar uzanan yol boyu köylere girdiğimiz zaman, depremin buradaki binaları da altüst ettiğini görüyoruz. Bütün köylerde onlarca ev yıkıntı durumuna gelirken, depremin ardından 3 gün geçmesine karşın pek çoğunda müdahale edildiğine dair belirti yoktu. Adapazarı, Kocaeli ve TÜPRAŞ çevresinde olduğu gibi bu köylerde de insanlar kendi çabalarıyla kurtarma çalışması yapıyordu.
Gölcük'e girdiğimizi yoğun trafikten ve kentin üzerine çökmüş olan ağır ceset kokusundan anladık. Ambulansların ve yardım araçlarının geçmesi için orta şeridi açmak isteyen insanları gördük. Ceset kokusu ise iyice yoğunlaşıyordu. Hava ne kadar karanlık ve göz gözü görmez olsa da ne zaman bu koku yoğunlaşsa bir yıkıntının önünden geçtiğimizi anlıyorduk. Ancak merkeze yaklaştığımızda hava kararmaya yakın olduğu halde yıkıntıların birçoğunda müdahale yapılmadığını gördük. Yıkıntılarda yakınları bulunanlar ise çaresizlik içinde tonlarca ağırlığı bulunan beton blokları kaldırmaya uğraşıyordu. İnsanlar hiçbir şey yapamadıkları için, içine düştükleri çaresizlikten perişan olurken, kendilerine hiçbir yardımda bulunulmamasına öfkeleniyorlar.
Anacadde üzerinde yıkıntılar arasında yürürken itfaiye ve ambulans araçlarının yoğunlaştığı bölgeye giriyoruz. Burası Donanma Üs Komutanlığı'ydı. Yukarıdan aşağıya yürüdüğümüz zaman çevredeki binaların büyük ölçüde zarar gördüğünü gözlemliyoruz. Fakat dışarıda bulunan binlerce yıkılmış binanın bulamadığı techizat askeriyenin içinde her yıkıntıda bulunuyordu. Askeriyenin kendi grayderlerinin yanında dışardan getirilen iş araçları da çalışıyordu. Hatta Devlet Su İşleri'ne ait kamyonlar, iş araçları, cipler hep bu bölge için çalışma yürütüyordu. Kent içinde yalnız bir iki evde gördüğümüz jeneratörler burada bol miktardaydı. Beton kıracağından profesyonel ekiplere kadar Gölcük'e gelen bütün techizat askeriyeye yığılmıştı. Aşağılara indiğimiz zaman biri inen biri kalkan insan ve ekipman taşıyan askeri helikopterleri gördük. Bütün yıkıntılarda yoğun bir çalışma mevcuttu.
'Neye üzüleceğiz...'
Tekrar dışarıya çıktığımızda Gölcük halkının askeriyeye oranla ne kadar çaresiz olduğunu daha iyi anlıyoruz. Yıkıntılarda akrabaları olanaların insan üstü çabaları bile bir gün önce yardım çığlıkların geldiği yerdeki cesetlerin çıkarılmasına yetmiyordu. Akrabalarından birileri ve hatta eşi ya da çocuğu ölen canı yanmış insanlar sitem ediyorlar, bu zor durumda kaldıkları dönemde kendilerini yalnız bırakan devlete. Gölcük'te canını şans eseri zor kurtaranlar da var. Bu insanların da durumu hiç iç açıcı değil. Çevre illerden gelen sivil halkın getirdiği yiyecekler ve su sayesinde açlık çekmiyorlar, ama kaç gündür tek çadır bile getirilmemiş. Mağdur aileler deprem öncesi otogar olarak kullanılan yerde oturuyorlar. Kendi çabalarıyla birkaç battaniyeden oluşturdukları çadır benzeri yerlerde kalıyorlar, kurtarma çalışmaları dışında kalan zamanlarında.
Depremzedeler artık neye üzüleceğini bilmiyorlar. Yılların emeğinin karşılığı içine girdikleri evleri, eşyaları, ölen yakınları ve hiçbir yardım görmeyeceklerinin bilincine varmaları. Burada mum ışığında oturup sohbet ediyorlar, eğer çekerse telefonla yakınlarına ulaşmaya çalışıyorlar ve düşünüyorlar; eskiden cennet denilen Gölcük'te kaç bin ölü çıkacak ve umutlarını kestikleri devletten istedikleri aletler gelecek mi diye? Beton kıracağı, vinç, grayder... Ve tepki duyuyorlar askeriyeye sunulan imkânları göstererek insan ayrımı yapıldığını ve kendilerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıldığını söylüyorlar.
Değirmendere'da çalışma yok
Değirmendere'nin hali de Gölcük'e göre iyi değil. Karanlıkların içine gömülmüş olan Değirmendere'de hemen hemen hiçbir yerde çalışma yok. Kurtarma çalışması zaten bir kenara bırakılmış. Çalışma olan birkaç yerde ise, ancak harfiyat ve ceset çıkarma çalışması yapılıyor. Erken müdahale edilmesi halinde birçok canlı insanın çıkartılabileceği yıkılan binalardan ise şimdi sadece ceset kokusu geliyor. Her geçen zaman birçok insanın ölümüne neden olurken insanlar devletin acizliğine ve depremin neden olduğu katliama ortak olmasına kızıyorlar ve "Devletten artık bir şey beklemiyoruz" diyorlar.