9 Ağustos 1999 22:00
Yeraltındaki sese kulak verin
Yeraltındaki sese kulak verin
Taci Bildik
Sermaye düzeninin, yoksul halka ve emekçilere dayattığı koşullar, birçok kavramı ve bunların hayat içindeki uygulamasını da değiştiriyor. İnsanların manevi yaşamlarında önemli bir yeri olan "Sohbet" de bunlardan biri.
Dostların, arkadaşların, birbirlerinden düşünsel ve duygusal olarak etkileşim ve yararlanmalarını sağlayacak, gelişimlerini olanaklı kılacak sohbetler, neredeyse tarihe karışıyor. Bu denli ilişkilere de çıkar hesapları egemen oluyor.
Yarenlik; kapalı, boğuk salonların soğuk panellerine dönüşüyor.
Emekçiler arasında ise, daha farklı ve daha olumlu bir boyut kazanıyor sohbetler. Onlara, birbirlerine kenetlenmenin yollarını açıyor, ya da pekiştiriyor.
İşsizler, iş arama ve taşaron bekleme kuyruklarında öbeklenerek mücadelelerine ilişkin sohbetlerini koyulaştırıyorlar. Çalışanlar ise, grevlerde, yemekhanelerde, yatakhanelerde ve dinlenme saatlerinde sohbetli zamanlar geçiriyorlar. Yerin yüzlerce metre altında çalışan maden işçileri de, sohbetlerini, ocağa girmeden önce ya da çıktıktan sonra bacaağızlarında gerçekleştiriyorlar.
Vargeller ya da içine elli-altmış kişi alabilen ve "kafes" olarak adlandırılan, asansörle inilip çıkılan derinliklere giriş çıkışlarda, aynı sohbetler kuyubaşında yapılıyor. Bu bekleyiş ya da nefeslenme süresince işçiler arasında yalansız, gösterişsiz, kimi zaman yaşanan tehlikelerle alay eden, kimi zaman ciddiye alan, küfürlü-küfürsüz sohbetler sürüp gidiyor.
Fahri Bozbaş, bu sohbetlere kulak vermedi. Bizzat içlerinde yaşadı. Çünkü, kendisi de bir kömür işçisi. Diğer işçi arkadaşlarıyla ortak sorunlarını birlikte konuşup tartışıyor ve tavır koyuyorlar. Acılara birlikte göğüs geriyorlar. Göçük altında kalan arkadaşlarını kurtarmak için, birlikte kazma sallayıp uğraş veriyorlar.
İşte, aynı zamanda da tiyatro sanatçısı olan bu işçi yazar, "Göçük Mehmet'le Bacaağzı Sohbetleri" adlı kitabıyla, maden işçilerini, onların yeraltı ve yerüstü dünyalarını, kendi görüşüyle okuyucuya sundu.
Fahri Bozbaş; tarafsız olan, gördüklerini, ya da deneyimlerini olduğu gibi aktaran bir sanatçı değil. Ne yazılarında, ne de tiyatro çalışmalarında, bu denli kolay ve yararsız bir yönteme başvurmuyor. Fahri Bozbaş, her şeyden önce, emekle yaratılacak bir dünyaya inanıyor ve tüm uğraş alanlarında bunun mücadelesini yapıyor. Onun için kitabında ele alıp işlediği her konuda, taraf olduğunu açıkça gösteriyor. Onun için; işçinin, emekçinin, işsizin, ezilen halkın yani kendi sınıfının safında yer alıyor.
Halen yazılarını "Yeni Evrensel" gazetesinde sürdüren Fahri Bozbaş, okuyucusuna, yalın ve herkesin anlayabileceği bir dille hitap ediyor. Sorunları, sınıfsal bir açıdan değerlendiriyor.
Ülkenin gerçeklerinden kopmadan ifadelendirilmiş olan "Göçük Mehmet'le Bacaağzı Sohbetleri"nde değişik konuları işleyen elli altı yazı yer alıyor.
Üzerinde çeşitli çıkar oyunlarının oynandığı kömür havzası, Osmanlı'dan günümüze yerli ve yabancı sermayenin akılalmaz sömürüsüyle birlikte onurlu işçi eylemlerine de tanıklık ediyor.
Birkaç yıl önce taşkömür üretimi durdurularak, Somon balığı yetiştirilmek istenen tarihi bir kenti, burada yaşayan insanları, göçük altında ve grizu patlamalarında ölen, sayıları ve adları unutulmuş insanları mı tanımak istiyorsunuz, o zaman Göçük Mehmet'e kulak verin. Çünkü, onun yazarı Fahri Bozbaş, yabancı şarkılara Türkçe söz yazmayı dışlayan, kendi gerçeklerini kendi sesiyle haykıran bir sanatçıdır.
Taci Bildik
Sermaye düzeninin, yoksul halka ve emekçilere dayattığı koşullar, birçok kavramı ve bunların hayat içindeki uygulamasını da değiştiriyor. İnsanların manevi yaşamlarında önemli bir yeri olan "Sohbet" de bunlardan biri.
Dostların, arkadaşların, birbirlerinden düşünsel ve duygusal olarak etkileşim ve yararlanmalarını sağlayacak, gelişimlerini olanaklı kılacak sohbetler, neredeyse tarihe karışıyor. Bu denli ilişkilere de çıkar hesapları egemen oluyor.
Yarenlik; kapalı, boğuk salonların soğuk panellerine dönüşüyor.
Emekçiler arasında ise, daha farklı ve daha olumlu bir boyut kazanıyor sohbetler. Onlara, birbirlerine kenetlenmenin yollarını açıyor, ya da pekiştiriyor.
İşsizler, iş arama ve taşaron bekleme kuyruklarında öbeklenerek mücadelelerine ilişkin sohbetlerini koyulaştırıyorlar. Çalışanlar ise, grevlerde, yemekhanelerde, yatakhanelerde ve dinlenme saatlerinde sohbetli zamanlar geçiriyorlar. Yerin yüzlerce metre altında çalışan maden işçileri de, sohbetlerini, ocağa girmeden önce ya da çıktıktan sonra bacaağızlarında gerçekleştiriyorlar.
Vargeller ya da içine elli-altmış kişi alabilen ve "kafes" olarak adlandırılan, asansörle inilip çıkılan derinliklere giriş çıkışlarda, aynı sohbetler kuyubaşında yapılıyor. Bu bekleyiş ya da nefeslenme süresince işçiler arasında yalansız, gösterişsiz, kimi zaman yaşanan tehlikelerle alay eden, kimi zaman ciddiye alan, küfürlü-küfürsüz sohbetler sürüp gidiyor.
Fahri Bozbaş, bu sohbetlere kulak vermedi. Bizzat içlerinde yaşadı. Çünkü, kendisi de bir kömür işçisi. Diğer işçi arkadaşlarıyla ortak sorunlarını birlikte konuşup tartışıyor ve tavır koyuyorlar. Acılara birlikte göğüs geriyorlar. Göçük altında kalan arkadaşlarını kurtarmak için, birlikte kazma sallayıp uğraş veriyorlar.
İşte, aynı zamanda da tiyatro sanatçısı olan bu işçi yazar, "Göçük Mehmet'le Bacaağzı Sohbetleri" adlı kitabıyla, maden işçilerini, onların yeraltı ve yerüstü dünyalarını, kendi görüşüyle okuyucuya sundu.
Fahri Bozbaş; tarafsız olan, gördüklerini, ya da deneyimlerini olduğu gibi aktaran bir sanatçı değil. Ne yazılarında, ne de tiyatro çalışmalarında, bu denli kolay ve yararsız bir yönteme başvurmuyor. Fahri Bozbaş, her şeyden önce, emekle yaratılacak bir dünyaya inanıyor ve tüm uğraş alanlarında bunun mücadelesini yapıyor. Onun için kitabında ele alıp işlediği her konuda, taraf olduğunu açıkça gösteriyor. Onun için; işçinin, emekçinin, işsizin, ezilen halkın yani kendi sınıfının safında yer alıyor.
Halen yazılarını "Yeni Evrensel" gazetesinde sürdüren Fahri Bozbaş, okuyucusuna, yalın ve herkesin anlayabileceği bir dille hitap ediyor. Sorunları, sınıfsal bir açıdan değerlendiriyor.
Ülkenin gerçeklerinden kopmadan ifadelendirilmiş olan "Göçük Mehmet'le Bacaağzı Sohbetleri"nde değişik konuları işleyen elli altı yazı yer alıyor.
Üzerinde çeşitli çıkar oyunlarının oynandığı kömür havzası, Osmanlı'dan günümüze yerli ve yabancı sermayenin akılalmaz sömürüsüyle birlikte onurlu işçi eylemlerine de tanıklık ediyor.
Birkaç yıl önce taşkömür üretimi durdurularak, Somon balığı yetiştirilmek istenen tarihi bir kenti, burada yaşayan insanları, göçük altında ve grizu patlamalarında ölen, sayıları ve adları unutulmuş insanları mı tanımak istiyorsunuz, o zaman Göçük Mehmet'e kulak verin. Çünkü, onun yazarı Fahri Bozbaş, yabancı şarkılara Türkçe söz yazmayı dışlayan, kendi gerçeklerini kendi sesiyle haykıran bir sanatçıdır.
Evrensel'i Takip Et