Bana sevdanın yolları, kime kurşunlar?
Çocukluktan ilk gençliğe geçtiğim yıllarda, sırtına vurduğu gitarı, kemik gözlükleri ve kıvırcık saçlarıyla tanıdım onu: Çok sevdiğim Nilüfer’le, içinde evlilik bahsi geçen bir şarkı söylüyordu. Bir de şunu: Çiçek kokularından iki bahardan uzak / Her şeye yeniden yeniden başlamak / Dudaklarında şarkı, göğsünde nefes olmak / Yağmurlarda seninle ıslanmak istiyorum…

Murat MERİÇ
Çocukluktan ilk gençliğe geçtiğim yıllarda, sırtına vurduğu gitarı, kemik gözlükleri ve kıvırcık saçlarıyla tanıdım onu: Çok sevdiğim Nilüfer’le, içinde evlilik bahsi geçen bir şarkı söylüyordu. Bir de şunu: “Çiçek kokularından iki bahardan uzak / Her şeye yeniden yeniden başlamak / Dudaklarında şarkı, göğsünde nefes olmak / Yağmurlarda seninle ıslanmak istiyorum…” Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye elemelerine “Kaç Para”yla katıldığında 12 yaşındaydım. Şarkıyı çok sevmiştim. Yazık ki ne o evlenmeli şarkı, ne yukarıda sözlerini alıntıladığım “Olmalı Olacak İstiyorum”, ne de “Kaç Para”, yayımlanmadı. İkincisi yayımlandı aslında ama Nilüfer’siz haliyle. Yavandı.
Kayahan şarkılarını taçlandıran isimdi Nilüfer: Bugün, bir efsaneden söz ediyorsak, en büyük müsebbibi. Kayahan, sonrasında yoluna tek başına devam etmeye karar verince Nilüfer, bu şarkılardan mahrum kaldı. Hayranları da. Tartışmayı anmanın, artık uzatmanın bir manası yok. Karşılıklı fena sözlerin söylendiği bir tartışmanın son dakikada tatlıya bağlanması güzel. Sebebi fena ama olsun.
Elbette sadece Nilüfer değil, bu efsanenin yaratıcısı. Bizzat Kayahan’ın kendisi. Dişiyle, tırnağıyla, kazıyarak geldiği noktada durmasını bilememesinin sebebi de o. Kibirliydi. Kendisine “Büyük Usta” dedirtiyordu. Binlerce hayranı olabilecekken, şarkılarıyla anılabilecekken son demlerinde bu yönüyle anıldı ve hayranlarını kaybetti. “Yolu sevgiden geçen herkesle, bir gün bir yerde buluşuruz” diyerek çıktığı yolda, yanında sadık hayranları vardı en son. Onları tatmin edecek bir şey de yapmadı. Birkaç kere müziği bırakma denemesi oldu, “Son Şarkılarım”dan veda konserlerine uzandı, zaman zaman küstü, sonrasında hepten kayboldu. Bir süre Gömeç’te, sokakları şarkılarının ismiyle anılan “köy”de yaşadı. Solo konserleri hep ilgi gördü. Şarkılarını İbrahim Tatlıses’ten Zerrin Özer’e pek çok isimden dinledik. Başarılıydı Kayahan. Hakkını teslim edelim: Memleket pop müziğinin en önemli isimlerindendi.
1991 tarihli “Yemin Ettim”, (Pek bilinmeyen, bu yüzden diskografilere girmeyen kaseti “Merhaba Çocuklar”ı da sayarsak) beşinci albümü. O güne dek pop kulvarında (“İstanbul Hatırası”, “Neden Olmasın”, “Canım Sıkılıyor Canım”, “Nartanem”, “Kiraz” gibi) şahane adımlar atarken, “Yemin Ettim”le arabeske göz kırptı. Bu göz kırpma, daha ziyade bir yakınlaşmaydı. Pop - arabesk flörtü, biraz da Kayahan’ın işi. Bugün Emre Aydın ve Halil Sezai gibiler “melankolik” şarkılar söylüyorsa, Kayahan’ın açtığı yoldan gittikleri için.
‘KİMSE SON DÖNEMLERİNDEKİ YALNIZLIĞA DEĞİNMEDİ’
Dün CNN-Türk’te Kayahan’ı anlatırken “Son karşılaşmanız nasıldı? Unutamadığınız bir anınız var mı?” sorusuyla karşılaşınca aklıma gelen ilk olayı anlattım. Sonrasında birileri bunu ballandırdı, ortalığa saldı; işin aslını buraya yazayım: Kayahan’ı 1989’da Ankara’da, Atatürk Spor Salonu’nda dinledim. Nilüfer’le verdikleri bir konserde. Nilüfer için gitmiştim. Konserin yıldızı Kayahan’dı oysa! “Siyah Işıklar” yeni çıkmıştı ve gitarına vura vura söylediği “Hep Karanlık” (Ki daha önce Sezen Aksu, “Bir Kuş Uçur” adıyla seslendirmişti bu şarkıyı) konserde iki değil üç kere söylendi. Hep bir ağızdan! Şaşırmıştım. Konserin ilerleyen dakikalarında seyirciler Kayahan’ı öpme yarışına girince salona polis geldi, cop marifetiyle dinleyiciyi dağıttı ve konser, polisin gölgesinde sonlandı. Önde değildim, cop yememiştim ama polisle karşılaştığım ilk konserin bir Kayahan konseri olması, manidar.
Kayahan öldü. Arkasından bir sürü beyanat verildi. Herkes onu ne kadar çok sevdiğinden söz etti. Kimse son dönemlerindeki yalnızlığa değinmedi. Dün arkasından söylenenler doğruysa, Kayahan’ın bu memleketin en çok satan, en çok dinlenen şarkıcısı olması gerekiyor. Oysa albümleri, ucuzluk reyonlarında bile ilgi görmüyordu. Son çıkan “saygı” albümünden söz etmeyeyim hele. Bu, müzik piyasasının fenalığını gösteriyor gerçi, Kayahan’ın kusuru değil. Onun kusuru, şarkıları. Yaşarken söyledim, tekrarlayayım: İlk gençliğim dışında bana hitap etmedi. Sevdiğim birkaç şarkısı var: Sezen Aksu yorumuyla “Bir Kuş Uçur”u -ki Sıla da çok güzel söyler- ve kendi sesinden (Ama 1981’de çıkarttığı plaktaki yorumuyla) “Gurbette Akşam”ı kenara ayırmak isterim. Gayrısı sevenlerinin olsun.
Evrensel'i Takip Et