22 Aralık 2014 01:02

Gerçeği haberleştirmek...

Gerçeğin haberini yapmaktan vazgeçmeyen gazeteciler yolsuzluk komisyonunun çalışmalarına gelen yayın yasağına karşı da başkaldırdılar. Çünkü diyorlar ki ‘Gerçeğin peşinde olmak gerek ki, ayakkabı kutularını sıfırlayanlar bellekleri sıfırlayamasınlar.’

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

* FREEDOM House, 2014 raporunda Türkiye’yi ilk kez “kısmen özgür ülkeler”den “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşürdü.

* Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 180 ülke arasında 154’üncü sıraya geriledi.

* Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye’nin medya barometresine 2.1. puan verdi.

* Türkiye’de 2010 yılından bu yana  toplam 149 habere yayın yasağı kararı verildi.

* TGC ve TGS’nin birlikte hazırladığı rapora göre 17-25 Aralık yolsuzluk dosyasını haberleştiren gazetecilere 100’den fazla dava açıldı. Aralarında hapis cezası alanlar da var...

EN KARA YIL

Gazetecilere 2014 yılını ‘Cumhuriyet tarihinin en kara yılı’ olarak değerlendiriyor. Hakikaten yukarıdaki rakamlara bakıldığında demokrasi adına kara bir tablo var. Ancak bu kadar olumsuzluğun ard arda geldiği yılda baskıya karşı bir direniş de yok değil. Örneğin Meclis Yolsuzluk Araştırma Komisyonunun çalışmalarına gelen yayın yasağı, bir çok gazete ve İnternet sitesi tarafından tanınmadı. Muhalif gazeteler yayın yasağına dair haber yaptıkça merkez medyayı etkiledi ve bir çok gazete habere kayıtsız kalamadı... Ya da bir çok gazeteci hakkında ‘haber yaptığı için’ dava açılsa da, haber yapmaktan vazgeçmedi. Bütün bu örnekler hiç de küçük olmayan önemli ayrıntılar. Bir çok gazetecinin hâlâ gerçeğin peşinde olduğunu görmek yarına dair umut verici.

YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE BASININ ROLÜ

Bu hafta sonu, tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine gazetecilere çattığı, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün raporunu küçümsediği, gazetecileri suçladığı konuşması ile aynı zaman diliminde ‘ille de gerçek’ diyen gazeteciler bir araya geldi. Neden gazetecilik yapmak gerektiğini anlattılar. Taksim Hill Otel’de Yolsuzlukla Mücadele Platformu’nuın düzenlediği panelin konusu “Yolsuzlukla Mücadelede Basının Rolü ve Yayın Yasakları”ydı. Panele, gazetemiz Evrensel adına Bülent Falakaoğlu, Yurt gazetesinden Çağlar Tekin, Bianet’ten Erol Önderoğlu  ve BirGün’den de İbrahim Varlı  katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise, Uluslararası Şeffaflık Derneği’nden Oya Özarslan yaptı. Panelist gazetecilerin şöyle bir özelliği var:  Çalıştıkları yayın organları yolsuzluk çalışmalarına gelen yasaklara karşı durdu. Şimdi onları yeni davalar bekliyor. Sanki azmış gibi!

Oya Özarslan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün , 2014 yılında Türkiye’nin ‘yolsuzluk algısı’nda rekor puan kaybederek en kötü şekilde gerileyen ülke olduğunu hatırlattı. Özarslan bu raporun aslında açıklanalı epey zaman olduğunu ancak medyanın büyük bir bölümü tarafından  görülmediğini aktardı. Nedeni malum... Türkiye’de medyanın önemli bir kısmının ‘yandaş olması.’ Peki gazeteler neden bu haberleri görmezler? İşte bu ve daha pek çok soruya yanıt panelistlerden geldi.

2014 DAVA YILI

Bianet çalışanı, aynı zamanda Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün de Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, 2014 yılını basın özgürlüğünün en radikal olarak engellendiği bir yıl olarak tanımladı. Bu yıla dair örnekler sunan Önderoğlu, TİB başkanının dokunulmazlığının arttığını, bir çok İnternet sitesinin talimatla engellendiğini aktardı. Önderoğlu, Türkiye’de yayın yasakları ile bütün bu yaşananların görülmesinin engellenmeye çalışıldığını da söyledi.

Yurt gazetesinden Çağlar Tekin de yolsuzluk dosyasını haberleştirdikleri için haklarında 52 dava açıldığını belirtti. Davaların temel işlevini halkın gerçeği öğrenmesinin önüne geçmek olarak tarif eden Çağlar Tekin, “Son dönemlerde kendi ülkemizdeki haberleri dış basından takip eder olduk tıpkı 80 darbesinde olduğu gibi” dedi. Tekin, gerçek ve toplumsal gerçek arasındaki makasın daralması için gazetecilerin haber yapmaya devam etmesi gerektiğini de vurguladı.

BirGün'den İbrahim Varlı  da gazetelerinin her koşulda baskıya direndiğini örnekler vererek aktardı. Haklarında bir çok dava açıldığını ama direnmekten asla vazgeçmeyeceklerini söyledi.

‘GERÇEĞİN KENDİSİ İNATÇIDIR’

Panelin önemli vurgusuydu ‘gazetecilerin haber yapmaya devam etmesi gerektiği.’ Böyle mücadele etmeli gazeteciler. Çünkü birileri haber yaptıkça belki de yapmayan utanacak, gerçeklerin üzeri kapanmayacak... ‘Bu kadar davalar açılıyorken, bu kadar baskı varken ve medyanın önemli bir bölümü hükümetin elindeyken, nasıl umutlu olacağız’ soru  izleyiciler tarafından da panelist gazetecilere yöneltildi. Bu soruya yanıt Falakaoğlu’ndan geldi: AKP’nin kendi kitlesinin yüzde yetmişi ‘yolsuzluk var’ diyor. AKP kitlesini ikna edemiyor. İstedikleri kadar devletin tüm kurumlarını ele geçirmeye çalışsınlar. Gerçeğin kendisi inatçıdır ve ortada bir gerçek var. Bu gerçeklikle bu sistem ilelebet gitmeyecektir.

HAFIZAYI SIFIRLAMAYACAĞIZ!

Gazetemiz adına katılan Bülent Falakaoğlu ise medyanın neden engellenmek istendiğinden, neden hükümetin gazeteciler üzerinde bu kadar baskı kurduğundan bahsetti. Falakaoğlu şöyle dedi:  Yolsuzluk sürecinde hükümet ne yaptı? Yargı sürecini adım adım tasfiye etti, dosyaları kapatmak istedi, savcılara el çektirmek istedi. Polisleri dağıttı, HSYK’yı ele geçirmeye çalıştı. Dosyaları meclis gündemine getirmemek için kırk takla attı. Yolsuzluk tartışmalarını sıfırlamaya çalıştı. Ama fikri takip yapan bir gazeteci varsa, bu asla sıfırlanmaz. Tekrar tekrar hafızalar tazelenir. O nedenle yapmaları gereken gazeteleri susturmaktı. O yüzden gazeteci arkadaşlarımıza dava açıldı, baskı yapıldı. Çünkü isteniyor ki bellek silinsin. Çünkü biliyorlar ki gazeteciler var oldukça, yolsuzluk sıfırlanamayacak. Geriye giderek işimizin zorlaştığı ama önemimizin de arttığı bir alan kalıyor. Bir fikri takipten vazgeçmeyeceğiz, Eğer bir tapede ‘Şehrizar konaklarında villa alın’ deniyorsa, bizi hiç ilgilenmez o dublaj mıdır, montaj mıdır? Haberin peşine düşeceğiz. Yoğun bir şekilde gazetecilik yapmamız gereken bir zamandan geçiyoruz Çünkü unutturulmak isteniyor. Yayın yasağı geldiği gün bir grup gazetecinin o nedenle direndi. Dedi ki; ‘yok canım bunu da kabul edersek artık gazetecinin ruhuna El Fatiha  diyeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Katiller hâlâ bulun(a)madı

SONRAKİ HABER

Metin’in adı köy kütüphanesinde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...