12 Ocak 2014 06:00

EMEP: Bu düzen çürümüştür, değiştirilmeli!

EMEP GYK sonuç bildirgesinde “Sistemin bütün gözeneklerinden rüşvet, yolsuzluk, çeteleşme, ‘kumpas’, ‘komplo’ fışkırıyor” denilirken halka, “Bu düzen çürümüştür, değiştirilmeli” çağrısı yapıldı.

EMEP: Bu düzen çürümüştür, değiştirilmeli!
Paylaş

Emek Partisinin (EMEP) 4-5 Ocak 2014 tarihlerinde yapılan Genel Yönetim Kurulu toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı. Yeni yıla tarihin en büyük rüşvet ve yolsuzluk skandalıyla girildiğinin hatırlatıldığı bildirgede, “Sistemin bütün gözeneklerinden rüşvet, yolsuzluk, çeteleşme, ‘kumpas’, ‘komplo’ fışkırıyor.” denilirken halka, “Bu düzen çürümüştür, değiştirilmeli” çağrısı yapıldı.

17 Aralık operasyonu ve sonrasında yaşanan gelişmelerin değerlendirildiği bildirgede süreç; “Egemen güç odakları arasındaki çelişki ve çatışmalarla ‘Cinin şişeden çıktığı’, AKP blokunda çatlaklar ve klik çatışmalarının her geçen gün derinleştiği bir dönem” olarak tanımlandı.

Başbakan Erdoğan ve hükümetinin yıpranma ve çözülmeyi engelleme çabasında olduğu ifade edilen bildirgede şu görüşlere yer verildi: “Bu amaçla, ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’ diye şarkılar söylediği, ‘Ne istemişler de yapmamışız’ diye serzenişte bulunduğu ‘Cemaat-Hizmet Hareketini hedefe koyup, ulusalcı-şoven çevrelere göz kırpıyor. Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üzerini örtmeyi, yine ve yeniden mağdur rolüne girerek güçlerini toparlamaya çalışıyor. CHP ise oluşan bu durumdan yararlanmak ve sistemin yeni bekçisi olmak için çaba sarf ediyor. Yerel seçim mesajları ve adayları, ABD ziyareti, cemaat diyalogları vb. eşliğinde 11 yıllık AKP hükümetinin yerine görev alma hazırlıkları yapıyor.”

MAĞDUR DEĞİL İŞ BİRLİKÇİ VE TAŞERON

Başbakan Erdoğan’ın rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla en zayıf yerinden vurulduğu, ‘komplo’ ve ‘darbe’ yapıldığı savunmasıyla bir kez daha mağduru oynadığı belirtilen bildirgede, “Ancak mızrak çuvala sığmıyor.” denildi.

“AKP yönetiminde ne menem bir ‘ekonomik ve siyasi istikrar’ düzeni kurulmuştur ki, ‘dış güçler’in en küçük bir müdahalesiyle tuz buz oluyor?​” sorusunun yöneltildiği bildirgede, hükümetin “Dış güçlerin oyunu” iddialarına şöyle yanıt verildi: “Bu durum AKP hükümeti ve ‘Muktedir Erdoğan’ın iktidar gücüne gerçekte hiçbir zaman sahip bulunmadığını göstermiyor mu? ‘Dış güçler’ ve ‘faiz lobisi’nin hükümetle baştan beri oyuncak gibi oynadığının itirafı anlamına gelmiyor mu? Evet, gerçek tam da budur. Başbakan Erdoğan ve hükümeti ne kurulurken ne de bugünlere gelirken emperyalizmden ve sermaye düzeninden bağımsız hareket etmemiştir. Bugün de rüşvet ve yolsuzluk batağında çırpınırken, bağımsızlıktan söz edemez, ‘milli irade’, ‘halkın iradesi’ propagandasının arkasına gizlenemez. Başbakan Erdoğan ve hükümeti, 12 yıl boyunca ekonomik ve siyasi alanda bu güçlerin iş birlikçisi ve taşeronu olmuştur. Bugün de ‘Diklenmeden dik duruyorum’ diyerek kendisini yeniden pazarlamaya, konumunu korumaya çalışıyor.’


HÜKÜMETİN ÇÖZÜMSÜZLÜKTE ISRARI, MÜZAKERE SÜRECİNİ İSTİSMAR EDİYOR

Başbakan Erdoğan’ın yolsuzluk operasyonunun “çözüm süreci”ni de hedef aldığını söylerken Kürtleri bölmeye çalıştığı, danışman Yalçın Akdoğan’ın “Orduya kumpas kurdular” derken “ulusalcılar”a mavi boncuk dağıttığı belirtilen bildirgede, hükümetin yeni ittifaklar arayışında olduğu ifade edildi. Bu tutumuyla hükümetin müzakere sürecini yokuşa sürdüğü kaydedilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Kürt halkının talepleri karşısında oyalama ve istismar tutumunda ısrar ediyor. Ergenekon ve Balyoz davalarında yeniden yargılama mesajları verirken, KCK davasını ağzına bile almıyor. Bir yandan ırkçı-tekçi propagandayı sürdürüyor, bir yandan da beklentileri diri tutmaya çalışıyor. Ancak son noktada, Kürt hareketinin tasfiyesi ve kendisinin güçlenmesini amaçladığı gerçeğini halk kitlelerinden saklayamıyor.”


AYNI GEMİDE DEĞİLİZ

Başbakan Erdoğan ve hükümetinin her fırsatta “Aynı gemideyiz” nakaratını tekrarladığı ifade edilen bildirgede, bunun “Halka yapılabilecek en büyük hakaret” olduğu vurgulanıyor: “Halkımızın rüşvetçi, yolsuz ve hırsızla aynı gemide ne işi olabilir ki! Kara kışta plastik terliklerle okula giden çocuklarımızın görüntüleri ekranlardan akarken beylerin ayakkabı kutularından milyon dolarlar fışkırıyor. Ayaz bebek yakacak bir parça karton kağıt dahi bulunmadığı için soğuktan donarak ölürken, onların çocukları para kasalarıyla donattıkları yatak odalarında yorgan yaptıkları yeşil dolarlarla ısınıyorlar. Okul harçlıklarını çıkarmak için kaçağa gitmek zorunda kalan Kürt çocuklarının bombalarla parçalanmış bedenlerinden kopan kanlı parçalar kar taneleri gibi Roboskî’de savrulup toprağa düşerken, kendi oğlunu ifade vermeye dahi göndermeyen birinin Başbakan olduğu bir ülkede hangi yüzle aynı gemide olduğumuzu söylüyorlar.”


YAŞANAN EGEMEN SİYASİ SİSTEMİN BİR KRİZİDİR

Gelinen noktada kuvvetler ayrılığının temelini oluşturan yasama, yürütme ve yargı mekanizmaları, devlet organları ve bürokrasisi, yüksek yargı ve meclis işleyişi, izlenen ekonomik sosyal politikalar ve dış politikasıyla sistemin tam bir çözülme ve çürüme içerisinde olduğu ifade edilen bildirgede şöyle deniliyor: “Bu tablonun mevcut güç dengeleri içerisinde kalınarak devam ettirilmesi artık mümkün görünmüyor. AKP Hükümeti, CHP ve MHP gibi düzen partileri ve bir bütün olarak egemen sınıflar cephesi, sistemi yenileyecek ve işçi, emekçi halk kitlelerinin desteğini alacak yeni formüller arıyor. Önümüzdeki yerel seçimler başta olmak üzere cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler süreci de esas olarak bu eksende şekillenecek.”

Bildirgede Emek Partisinin “paralel devlet”, “derin devlet” diye adlandırılan çetelerle ilgili görüşü ise şöyle dile getiriliyor: “Bunlar burjuva devlet örgütlenmesinin bir parçasıdır ve sistemin özünde vardır. ‘Derin’i ve ‘çete’si olmayan bir burjuva devlet yapılanması düşünülemez. Bu yüzdendir ki yaşanan kriz, Cemaat ve Hükümet arasındaki iktidar paylaşımından doğan kapışmanın ötesine geçmiş ve bir siyasal sistem krizine dönüşmüştür.”


BU SİSTEMİ SIRTIMIZDA TAŞIMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!

Hükümetin “komplo teorileri”nin gerçeklerin üstünü örtemeyeceği belirtilen bildirgede; “Yolsuzlukların soruşturulmasını engellemek için orman kanununu devreye sokan AKP hükümeti meşruiyetini tümüyle yitirmiştir ve derhal istifa etmelidir.” denildi.

Bildirgede “Bu düzen çürümüştür, değişmeli” çağrısı yapılırken, şu ifadelere yer verildi: “Darbe anayasasıyla, bürokratik merkeziyetçi devlet aygıtıyla, birbirine düşmüş yargı-güvenlik kurumlarıyla, işçilerin, emekçilerin haklarını, taleplerini yok sayan ekonomik-sosyal politikalarıyla, başta Kürt halkı ve Aleviler olmak üzere, ezilen halklar ve inançlar karşısındaki ayırımcı, despotik yönetim anlayışıyla ve daha birçok alandaki politikalarıyla bu düzenin devamının halklarımıza hiçbir yararı yok-tur. Başta Türk ve Kürt milliyetinden olmak üzere, işçiler, emekçiler, köylüler, kadınlar, gençler, farklı cinsel kimlik ve yönelimleri olanlar, bilim insanları, aydınlar böyle bir sistemde yaşamaya mahkum değildir. Egemen sınıflar cephesinde yaşanan çelişkilerin, çatışmaların ve siyasi krizin yumağı haline gelmiş bu sistemi sırtımızda taşımak zorunda değiliz.”


GERÇEK BİR HALK DEMOKRASİSİ İÇİN...

Bildirgede; gerçek bir halk demokrasisi ve halk iktidarı için mücadele talepleri şöyle sıralanıyor:
1 - Halkın mutlak egemenliğini, demokratik bir halk iktidarını, gerçek bir demokrasi için halk arasından seçilen temsilcilerden oluşan ve tüm yönetim erklerini elinde toplamış en yüksek devlet organı olarak çalışan bir halk meclisinin oluşturulması güvence altına alınmalıdır.
Devletçe atanmış bütün merkezi ve yerel makamlar kaldırılmalı, bürokratik mekanizma dağıtılmalıdır. Yerel yönetimler yerel meclisler elinde toplanmalıdır. Merkezi ve yerel tüm meclis ve yönetim organları halk tarafından seçilmeli ve halk temsilcilerinden oluşmalıdır.
Merkezi ve yerel halk temsilcilerinin ücretleri, ülkede ve ilgili bölgelerdeki kalifiye işçilere ödenen en yüksek ücretlerin ortalamasını aşmayacak şekilde düzenlenmelidir.
2 - Seçim barajı kaldırılmalı, eşit, tek dereceli, gizli oy-açık sayım ve nispi temsil esasına dayanan serbest seçimler güvence altına almalıdır. Cinsiyeti, rengi, milliyeti ve inançlarına bakılmaksızın 18 yaşını bitirmiş her yurttaşa seçme ve seçilme hakkı tanınmalıdır. Suç işleyen seçilmiş temsilciler her yurttaş gibi yargılanabilmelidir. Seçmen çoğunluğuna, seçtikleri temsilcileri geri çağırma ve görevden alma hakkı verilmelidir.
3 - Görevden alma hakkını da içerecek şekilde, yargıçların halk tarafından seçilmesini temel alan, halk mahkemesi ve halk jürisinden oluşan, halkın bilgi ve denetimine açık bir yargı sistemi kurulmalıdır.
4 - Sınırsız bir düşünce ve vicdan özgürlüğü sağlanmalı, basın ve haberleşme özgürlüğünün önündeki tüm yasal ve kurumsal engeller kaldırılmalıdır.
5 - Sendikal örgütlenmeyi engelleyen işkolu ve işyeri barajları kaldırılmalı, işçi ve emekçilere sınırsız sendikal örgütlenme özgürlüğü sağlanmalıdır. Kamu çalışanlarına siyasi partilere üye olma yasağı kaldırılmalı, siyasal mücadele ve örgütlenme özgürlüğü garanti edilmelidir. Toplantı, gösteri, grev, hak ve dayanışma grevi ve genel grev hakkı anayasal güvenceye alınmalı, lokavt yasaklanmalıdır.
6 - Ülkenin çok uluslu olduğu açıkça tanınmalı; tekçi, baskıcı ve ayrımcı politikalara son verilmeli, ulus ve diller arasında tam hak eşitliği sağlanmalıdır. Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkı ve bölgesel demok-ratik özerklik isteği yaşam bulmalıdır. Zorunlu tek devlet dilinden vazgeçilmeli, anadilde eğitim hakkı kabul edilmeli, azınlıklara dil ve kültürlerini sınırsız kullanma, yayma ve geliştirme özgürlüğü tanınmalıdır. Devlet bunun için gerekli olanakları sağlamakla yükümlü olmalıdır.
7 - Din devletten tamamen ayrılmalı, devlet dinden elini çekmeli ve dinin inananlara bırakılması ilke edinilmelidir. Devlet tarafından oluşturulmuş dini kurumlar ve din eğitimi veren okullar kapatılmalıdır. Zorunlu din dersi uygulaması kaldırılmalıdır. Din işlerinin devlet tarafından finanse edilmesine son verilmelidir. Okullar ve eğitim sistemi bilimsel ve laik bir temel üzerinde yeniden örgütlenmelidir.
8 - Tüm ayrımcı, cinsiyetçi, dışlayıcı yaklaşımlar son bulmalı; kadınların her alanda yönetime katılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Kadın ve erkek emeği eşitlenmeli; kreş, emzirme odaları, daha az çalışma saatleri vb. ile kadının ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama katılması teminat altına alınmalıdır.
9 - Özel yaşamı ihlal eden ve yurttaş güvenliğini tehdit eden her türlü istihbarat faaliyeti ve örgütlenmesine son verilmelidir. Çeşitli bürokratik, siyasal yapılara nüfuz etmiş gerici, ırkçı, faşist örgütlenmeler dağıtılmalı ve yasaklanmalıdır. Halka karşı işlenmiş tüm suçlar aydınlatılmalı, failleri açığa çıkarılıp yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.
10 - Başta komşu ülkeler olmak üzere bütün ülkelerle ulusal bağımsızlık ve egemenliğe saygı temelinde bir dış politikanın sürdürülmesi ilke olarak benimsenmelidir. Bu çerçevede uluslararası anlaşmalar eksiksiz olarak açıklanmalı, emperyalist ülkelerle yapılmış açık-gizli siyasal ve askeri bütün anlaşmalar feshedilmelidir. Uluslararası ilişkiler, karşılıklı yarara dayalı olarak, iç işlerine karışmama, eşitlik, barış, dostluk temeline dayanan bir anlayışla, aleniyet ve iş birliği temelinde yeniden düzenlenmelidir. Uluslararası sorunlarda haklılar, ezilenler ve baskı görenlerden yana tutarlı bir diplomasi sürdürülmelidir. Ulusal özgürlük ve halk mücadelelerine yakınlık gösterilmeli, askeri, siyasi ve ekonomik her türlü dış müdahalelere karşı çıkılmalı ve bu müdahalelerin hedefi olan halklarla dayanışma içerisinde olunmalıdır. Uluslararası müdahalelere asker gönderilmemelidir.


ÇÖZÜM HALK GÜÇLERİNİN BİRLİĞİ VE MÜCADELESİDİR

İşçi sınıfı ve halkın, egemenler arasındaki çatışma ve çelişkilere müdahale etmesi gerektiği belirtilen bildirgede, ortak mücadele çağrısı yapıldı: “Açıktır ki bugün ve önümüzdeki dönemde halk güçleri bir karşı mücadele ve örgütlenme içerisine girmek durumundadır. Sistemin kendisini restore etmesine ve çürümenin, çözülmenin faturasını Türkiye halklarının sırtına yıkarak varlığını sürdürmesine izin verilemez. Bütün zayıflıklarına rağmen işçi ve emekçilerin birliği, halk güçlerinin ittifakı ve ortak mücadelesi tek çıkış yoludur. Önümüzdeki yerel seçimler bu açıdan önemli bir fırsattır. Yerel seçimlerde sistemin hesaplarını boşa çıkaracak bir anlayışla hareket etmeliyiz. Demokrasi güçlerinin ittifaklarını büyütmeli, işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler başta olmak üzere halkın mücadele ve örgütlülüğünü ilerletmeliyiz. Partimiz, barıştan, kardeşlikten, eşitlik ve özgürlükten yana olduğunu söyleyen bütün halk güçlerini bu yolda birlikte hareket etmeye çağırıyor.”  (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Hedefimiz toplum odaklı belediyeciliği hayata geçirmek

SONRAKİ HABER

Yaşamanın hakkını vermek gerekir!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa